Fatma Şeref
Külhân Yeri …
Külhândaki adama nasılsın diye niye sorayım? Nasıl olacak; baş aşağı bir halde işte!
Dünya külhâna benzer, takva da hamama…
Dünya şehveti, külhâna benzer. Takva hamamı da onunla aydınlanır.
Fakat takva sahipleri bu külhânda safa ve zevk içindedirler... Çünkü onlar, hamama girmiş, yunup arınmışlardır.
Zenginlerse hamamdakileri ısıtmak için tezek, odun taşıyanlara benzerler. Allah, hamam ısınsın, tavlansın diye onlara bir hırs vermiştir. Bu külhândan vazgeç de hamama git... Külhânı terk etmek, bil ki hamama girmenin ta kendisidir.
Külhânda kalan, dünya şehvetine sabreden, dünyadan el etek çeken kişiye hizmetçi mesabesindedir. Hamamda olan, yüzünden, yüzünün temizliğinden, güzelliğinden anlaşılır.
Külhândakiler de yüzlerindeki ve elbiselerindeki duman, is ve tozdan belli olurlar. Yüzünü görmezsen kokusuna dikkat et... Koku, her köre sopa gibidir, yol gösterir… Kokusunu da alamadıysan onu konuştur; yeni sözden eski sırrı anla!
Altın babası külhâncı der ki: Bugün akşama kadar tam yirmi küfe tezek taşıdım.
Bunun gibi senin hırsın da bu dünyada ateşe benzer, her alevi, yüzlerce ağız açmıştır!
Gerçi tezek, ateşi alevler, kuvvetlendirir ama akla göre bu altın, hiç de hoşa gitmeyen fışkıdır, tezektir. Ateşten dem vuran güneş, yaş fışkıyı ateşe atılmaya değer bir hale getirir. İşte bunun gibi hırs külhanı yüzlerce kıvılcımla kıvılcımlansın, alevlensin diye o taşı altın haline getiren de yine güneştir.
Mal topladım diyen ne diyor yani? Bu kadar fışkı, bu kadar tezek getirdim diyor!
Bu söz, rezilliği arttıran bir sözdür ama külhandakiler, aralarında bununla övünürler!
Sen akşama kadar altı küfe tezek getirdin... Halbuki ben, hiç zahmet çekmeden tamam yirmi küfe tezek taşıdım, derler. Külhânda doğup temizlik nedir görmeyen kişiye mis koklatsın incinir, hasta olur!
Güzel koku satanların pazarında güzel kokularla mis kokusundan bayılan ve hasta düşenler vardır…
Diye Mevlâna Mesnevisinin 4.ciltinin başlarında anlatılan bir teşbih vardır. Dünya hamam ocağına benzetilmiş, altın adı altında mal mülk dünya kazançları ise tezek ve oduna …Ama insan ruhunun tekamül seyrini tamamlaması, dünya imtihanından geçmesi için takva hamamının da sıcak tutulması gerektiği vurgulanmış.
Bir başka açıdan her insanın külhân yeri de, yıkanıp arınacağı hamam da içinde mevcut. Bu açıdan ne sürekli hamamda durmak ne de külhanda kalmak mümkün değil diye biliriz. Belki külhana zaruret miktarı odun atıp daha çok hamamı tercih etmek şeklinde anlayabiliriz bu tavsiyeyi.
Toplumsal olarak bakınca ise dünya hamamına odun taşıyan zenginlerimiz ve siyasetçilerimiz. Allah onlara gerçekten özel bir hırs vermiş çünkü bu hamamın belli ısıda tutulması ve aydınlatılması gerekiyor gerçekten. Hepimizden çok dumana ise toza bulandıkları da bir gerçek. Hamama girip yıkanmaya vakti bile olmuyor çoğunun… Ve biz onları insan olarak görmüyoruz hiç ! Her türlü sorumluk ve kusurumuzu üzerlerine atabileceğimiz günah keçileri onlar sanki… Hepsini toptan aynı kefeye koyup aynı ölçü ile tartıyoruz.
Oysa şairin dediği gibi “İnsandan insana şükür ki fark var…” Bu kadar kolaycı olmayalım. Gerçekten yapılanların, yapılmayanların sebeplerin sonuçların sıkı takipçisi olalım. Siyasi rakiplerin birbirlerine atıkları taş ya da çamurun hemen peşine düşmeyelim. Ya bir işin aslını öğreninceye kadar araştırmak ya da bilmediğimiz konular da susmak gibi siyasi sohbet kültürü geliştirmek zorundayız. Yoksa izlerin birbirine karıştığından şikayet eder dururuz.
Bu dünya hepimiz için külhan yeri ama hepimiz hem ocaktan hem hamamdan sorumluyuz.
Yerel seçimlerin yaklaştığı şu günlerde, vatansever, dürüst, çalışan, didinen , halkın menfaatini kendi menfaatinin önünde tutabilen, bu ülkenin samimi evlatlarına başarılar diliyorum.
Cumanız Kutlu Olsun