Kulun Allah ile buluştuğu an: "Sema"
Türk ve İslam aleminin en büyük mutasavvıflarından Mevlana Celaleddin-i Rumi'nin hayata gözlerini yumduğu gece olan '"Şeb-i Arus", 743. yılında "Birlik Vakti" temasıyla herkesi bir olmaya çağırıyor- Yüzyıllar boyu görselliği ile seyredenleri adeta büyüley
KONYA (AA) - AYŞE ŞENSOY - Görselliği ve estetiği ile izleyenleri adeta büyüleyen, Mevlevilikte "İlahi aşkla yanan gönlün yansıması" olarak tanımlanan semanın her ritüelinin ayrı bir anlamı bulunuyor. Hazreti Mevlana ise "Mesnevi" isimli eserinde semayı, "Fanilik içinde beka zevkini tatmak, Allah'ın sırrına aracısız ulaşmak, Allah ile buluşmak ve aşkı kucaklayıp bağrına basmak" şeklinde tanımlıyor.
AA muhabirinin Selçuk Üniversitesi Mevlana Araştırmaları Enstitüsü kaynaklarından derlediği bilgiye göre, "Mevlana" denince ilk akla gelen, "İşitmek, güzel ses ve şarkı dinlemek, Mevlevi ayinlerinde tarikat mensuplarının cezbe haliyle ayakta dönmesi, zikretmesi" anlamlarına gelen sema, Türk kültürünün de önemli bir tanıtım unsuru.
Mevlana'nın "Fanilik içinde beka zevkini tatmak, Allah'ın sırrına aracısız ulaşmak, Allah ile buluşmak ve aşkı kucaklayıp bağrına basmak" ifadeleriyle tanımladığı sema, görselliği ve estetiğiyle izleyenlerde manevi haz yaşatıyor.
Mevlana'dan bugüne Mevleviler ile özdeşleşen bir terim olarak literatürde yerini alan "sema"da, bedenleriyle dönerken kalbi ve diliyle de Allah'ı zikreden semazenlerin her hareketi ayrı bir anlam ifade ediyor.
Sema ayininin icra edildiği "Semahane" denilen alanın şeklinden, semazenlerin üstüne oturdukları postlara, giydikleri kıyafetlerden hareketlerine kadar her ritüelin farklı anlamı bulunuyor.
- Sema 4 bölümden oluşuyor
Sema başlamadan semazenin kollarının iki omzuna değecek şekilde çapraz durması, "Allah" kelimesinin Arap harfleriyle yazımında "Elif"ini, semaya başladıktan sonra kollarını iki yana açarak sağdan sola doğru dönmesi ise "Kainatı bütün kalbiyle kucaklaması" anlamına geliyor.
Dört bölümden oluşan sema, semazenlerin sağ ayak başparmağını sol ayak başparmağı üzerine koyarak (ayak mühürlemek) yarı secde eder gibi birbirleriyle selamlaşmalarıyla başlıyor.
İlk bölümde musikisiz olarak Hz. Muhammed'i öven şiirler (Nat-ı Şerif) okunuyor. İkinci bölümde gerçekleştirilen ney taksimi ise ilahi nefesi temsil ediyor.
Üçüncü bölümde, ilk iki bölümü huşu ile oturarak dinleyen Mevlana'yı temsil eden şeyh (postnişin), semazenbaşı ve semazenler ayağa kalkarak dairesel döngüyle (Devr-i Veledi), Hz. Mevlana'yı veya bazı bilim adamlarınca Hz. Muhammed'i temsil ettiğine inanılan kırmızı postun önünde üç tur birbirleriyle selamlaşıyor.
Semazenin yukarıya dönük olan sağ avucu ile haktan aldığını, avucu yere dönük olan sol eli ile halka dağıtması anlamlarını taşıyor.
Kendi içerisinde 4 selamı barındıran son bölümde ise semazenler kısa aralıklarla semaya kalkıyor. Bu semaya kalkışların ilki, "Allah'ın yüceliği" kavranarak kulluğun acziyetinin daha iyi anlaşılması, ikincisi, Allah'ın yarattıklarının muhasebesinin yapılıp onun büyüklüğünün idrak edilmesi, üçüncüsü de aşk ateşiyle benliğini yakıp bütün uzuvlarında Allah'ın hissedilmesi anlamına geliyor.
- Semazenbaşı mesafeyi koruyor
Semazenlerin bedeni ile dönerken kalbi ve dili ile de Allah'ı zikrettiği (Zikr-i Celal) sırada, semazenbaşı semazenlerin aralarında gezinerek mesafenin korunması konusunda onlara yardımcı oluyor.
Daha sonra şeyhin kırmızı postun ucunda ayakta durarak dualar okumasıyla semanın dördüncü selamı sona eriyor. Tören, semazenlerin yerlerine oturmasının ardından Kur'an-ı Kerim'den bir ayet okunması ve postnişinin duasıyla son buluyor.
Bazı bilim adamları sema yapılan yeri, yuvarlak olmasından dolayı dünyaya, postnişini güneşe, semazenbaşını aya ve semazenleri de gezegenlere benzeterek semanın güneş sisteminin bir anlatımı olduğunu vurgularken, bazı bilim adamları da bu konsepti atom ile özdeşleştiriyor.
AA
Kaynak: