Doç. Dr. Murat Kayacan
Kur'an’da “ve yaydı” ifadesi bağlamında nimetler ve sorumluluklar
Kur'an’da “ve yaydı (ve beśśe)”[1] ifadesi, biri Mekki ikisi de iki Medeni surenin birer ayetinde olmak üzere toplam üç yerde geçmektedir. Ön bulgulara göre bu ifadenin geçtiği ayetlerde Allah’ın birliğine ve insana sunduğu nimetlere dikkat çekilmektedir. Amaçlanan şey, klasik ve modern dönem tefsirler ışığında bu ön bulguların test edilmesidir. Bu sırada gerekli görülen yerlerde Rudi Paret’in (1901-1983) “paralel pasajlar yöntemi” tarzında başka ayetlere de referansta bulunulacaktır.
Gökler ve yer, insanın yaşamasına uygun şekilde yaratılmıştır: “O, gökleri gördüğünüz üzere bir direk olmadan yarattı, sizi sarsar diye yeryüzüne sabit dağlar yerleştirdi ve orada her canlıdan yaydı. Gökten de su indirip onunla her güzel çiftten bitirdik.” (Lokman 31/10). Dağlar, insanlara zarar verebilecek yer hareketleri açısından sağlam bir zemin oluşturmaktadır, yani bir nimettir. Ayetteki göklerin “bir direk olmadan” yaratıldığı ifadesi, direklerin var olduğu ancak insanların göremediği şeklinde de anlaşılabilir. Madem bunları sadece Allah yapabiliyor, o halde tapılacak tek varlık da O’dur. Ayette belirtilen gerçekleri kabul etmelerine rağmen, insanların Allah’a ortak koşmaları apaçık bir çelişkidir.
İbret almak isteyen kimselere sunulan tek imkân vahiy değildir. Evren ve onun işleyişinde gören gözler için hakka götüren bir yol vardır: “Göklerin ve yerin yaratılışında gece ile gündüzün sürelerinin değişmesinde insanlara fayda sağlamak üzere denizlerde gemilerin süzülüşünde Allah'ın gökten indirip kendisiyle ölmüş yeri canlandırdığı yağmurda yeryüzünde hayat verip yaydığı canlılarda rüzgârların yönlerini değiştirip durmasında gökle yer arasında emre hazır bulutların duruşunda elbette aklını çalıştıran kimseler için Allah'ın varlığına ve birliğine nice deliller vardır.” (el-Bakara 2/164). Nimet olarak denizden, yağmurdan önce söz edilmesi, yağmurun en önemli kaynağının deniz olmasından dolayı olsa gerektir. Ayetteki Allah’ın “yaydığı[2] canlılar”ın, kuşları kapsamadığı söylense de onlar yerden tamamen bağımsız yaşayamadıklarından söz konusu canlılar, kuşları da içerir. Ayette “rüzgârların yönlerini değiştirip durmasında” denilmesi; rüzgârların bitkileri aşılayıcı etkisini ve rahmet oluşunu akla getirmektedir. Rüzgârın parça parça gelmesi nimet, bütün olarak (kasırga gibi) gelmesi felakete yol açar. Ayette anlatılan evrendeki düzen, “De ki: Eğer yerde ve gökte Allah'tan başka ilahlar olsaydı ikisi de (yer ve gök) bozulurdu.” (el-Enbiyâ 21/22) ayetinde de belirtildiği gibi tek ilahın varlığını gerektirir ki o ilah da yüce Allah’tır. Dolayısıyla insanî yardımlaşma düzeyini aşan konularda O’ndan başkasından yardım istemek yani Allah’a değil putlara ve tağutlara yönelmek çıkmaz bir yoldur.
İnsanın aslı birdir. Bazılarına göre bu, bir öz bazılarına göre ise Âdem’in kendisidir:[3] “Ey insanlar! Sizi bir tek candan yaratan, o candan kendi eşini yaratan ve bu ikisinden çok sayıda erkekler ve kadınlar yayıp türeten Rabbinizden sakının. Kendisi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah'tan ve akrabalık haklarını gözetmemekten sakının. Şüphesiz Allah sizin üzerinizde gözetleyicidir.” (en-Nisâ 4/1). Ayette[4] muhatap alınan kimseler, sadece risaletin ilk yıllarındakiler değil, tüm insanlardır. “Sizi” denilerek insanın tek özden yaratıldığının söylenmesi, bir kişi ya da toplumun diğerinden üstünlüğü iddiasının temelsizliğine işaret etmektedir. Benzer şekilde Âdem’in önce yaratılması ya da eşinin ondan yaratılmasının doğru kabul edilmesi, Âdem ile eşi arasında bir üstünlük farkı olduğunu göstermez. Üstünlük bilinçli olarak Allah’a kullukta kendini gösterir. Yine “sizi” denilerek insanların “yaratılması”ndan söz edilirken Âdem’in eşinin de “yaratılması”ndan bahsedilmesi yani “yaratma” fiiline iki kez yer verilmesi, Havva’nın yaratılması ile diğer insanların yaratılması arasında fark olduğu şeklinde yorumlanmıştır. Havva’nın yaratılmasının insanların yaratılışından sonra söz edilmesi, insana yaratılmış olduğunu hatırlatıp onu Allah’a itaate teşvik etmek içindir. Yani amaç, insanlara biyoloji öğretmek değil, doğru yolu göstermektir. Ayetteki “bu ikisinden çok sayıda erkekler ve kadınlar yayıp türeten” ifadesi, Hz. Âdem ve eşinden tüm insanların ortaya çıkmasını mecazen anlatmaktadır. Yani insanlık bizzat onlardan değil, onların çocuklarından, torunlarından vs. çoğalmıştır. Erkeklerin çok olduğu söylenmekte kadınların çok olduğu ise açıkça söylenmemektedir.[5] Her ne kadar bağlamdan kadınların da çok olduğu sonucu çıkarılabiliyorsa da buradaki incelik erkek nüfusun kadın nüfustan daha fazla olduğunu akla getirmektedir. Ayette erkeklerin sosyal yaşamda daha görünür olmaları, kadınların eğiliminin ise genel itibarıyla bunun tersine olduğu iması olduğu da söylenebilir. Yine “Kendisi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah'a karşı gelmekten ve akrabalık haklarını gözetmemekten sakının.” denilerek adeta şöyle bir çelişkiye işaret edilmektedir: İnsanlar “Allah için/Allah rızası için/Allah aşkına vb.” sözler söyleyerek birbirlerinden merhamet ve yardım talebinde bulunuyorlar; ancak buna rağmen, Allah’a karşı geliyorlar. Yine Allah ile bağı koparmamaya dikkat çekildiği gibi akrabalarla ilişkileri iyi tutmanın önemine de dikkat çekilmektedir. Akrabalık bağlarıyla ilgili ifadeye “Akrabalık bağlarınızı gündeme getirerek onlardan yardım istiyorsunuz.” anlamı da verilmektedir. Bu durumda anlam, “Allah’ın adını anıp yardım istediğiniz gibi akrabalık bağlarınızı hatırlatıp da yakınlarınızdan yardım istiyorsunuz.” şeklinde olur. Yani insanlara düşen şey, yaratan Allah’a karşı gelmemeleri ve yakınlarıyla irtibatı koparmamalarıdır. Aksini yaparlarsa bilmelidirler ki yaratmaya gücü yetenin zulme ve inkâra sapanları cezalandırmaya da gücü yeter. Bu ayette “Rabbinizden sakının.” denilmesinin ardından da “Allah’tan sakının.” denilerek Allah yerine zamir kullanmamak suretiyle “kulluk bilinciyle hareket etmek” teşvik edilmiştir. Kadın ve erkek ilişkilerinde ilâhî ölçüleri dikkate almayanlar bilmelidir ki Allah onlar üzerinde gözetleyicidir. O’ndan hiçbir şey saklı kalmaz. Benzer şekilde iffetli hareket eden müminler de Allah tarafından görülmekte ve onları ahirette büyük bir ödül beklemektedir.
Görüldüğü gibi “ve yaydı (ve beśśe)” ifadesinin yer aldığı ayetlerde tek yaratıcıya evrendeki düzene, Allah’ın verdiği nimetlere, insanların yaratılışına ve Allah’ın emirlerini, yasaklarını ek olarak akrabalık ilişkilerini gözetmeleri gerektiğine vurgu yapılmaktadır.
[1] Bağlamları gereği, sırasıyla “yaydı, yaydığı ve yayıp” şeklindeki çevirileri tercih edilmiştir.
[2] Yani yarattığı.
[3] Özün, Âdem’in kendisi olma ihtimalinin daha yüksek olduğu söylenebilir.
[4] Nisâ suresi gibi Hac suresi de “Ey insanlar! Rabbinizden sakının. یَـٰۤأَیُّهَا ٱلنَّاسُ ٱتَّقُوا۟ رَبَّكُمُ” hitabıyla başlamaktadır.
[5] Ayette “çok sayıda erkekler ve kadınlar (ricâlen keśîran ve nisâen” denilmektedir.