PİRİ MEHMET PAŞA CAMİİ VE ZAVİYESİ
Konya’nın tarihi önemine tanıklık eden yapıların başında Piri Mehmet Paşa Camii gelir. Bu cami ismini aldığı şahıs kadar önemli olmasının yanında bünyesinde yetiştirdiği hafız ve öğrencilerle de Konya’nın önemli camileri arasında bulunuyor
Mevlâna Türbesi’yle Aziziye Camii arasında, adını verdiği mahallede bulunan camiyi, Yavuz Sultan Selim’in son, Kanuni’nin de ilk sadrazamı olan Pîrî Mehmet Paşa 1523 yılında inşa ettirmiş. Pîrî Mehmet Paşa, İstanbul ve Konya başta olmak üzere ülkenin bir çok yerinde cami, medrese, zâviye, imâret, tabhane, han, hamam ve çeşme gibi hayır eserleri yaptırmış. Konyadaki zaviye ve cami de bu vakfiyeleri arasında yer alıyor. Pîrî Mehmet Paşa Zaviyesi ve Camii, Konya’da günümüze kadar gelen en eski Osmanlı eserlerindendir. Klâsik tek kubbeli camilerden olan yapının son cemaat yeri üç küçük kubbeyle örtülü. Duvarları taş ve tuğladan olan caminin minaresi de tuğla örülü. Solunda tuğla duvarlı ve kubik kubbeli Siyavuş Paşa Türbesi, sağındaysa camiyle aynı malzemeden yapılan tabhane yer alıyor. Zaviyeyse sokağın karşı tarafına konumlandırılmış. Caminin kuzeyinde yer alan 12 odalı zaviye, medrese olarak hizmet vermiş. Bir dönem dericiler tarafından kullanıldıktan sonra 1996 yılında restore edilmiş. Geniş bir avlusu olan zaviye, günümüzde baharatçılar ve antikacıların mekânı olmuş.
HER TAŞINDA OSMANLI DOKUSU
Caminin, kıble ve yan duvarları gayrı muntazam taş ve tuğla ile karışık olarak yapılmıştır. Solundan Siyavuş Sultan Türbesi'ne, sağından da zaviyenin mathabına bitişmektedir. Matbahın mermer çerçeveli kapısının üstündeki kemer bağlantı taşında ve iki yanlarında tabak şeklinde çok muvaffak üç kabartma vardır. Caminin son cemaat yerini üç kemerin ve iki mermer sütunun yükselttiği üç kubbe örtmektedir. Ortadaki kemerin sağında ve solunda mermerden işlemeli çok zarif birer göbek vardır. Sütun başlıkları istalaktitlidir. Mabedin tek şerefeli tuğla minaresi son cemaat yerinin sağındadır. Minarenin küpüne kadar olan kısmı taşla yapılmıştır. Şerefe ve külah altında mavi çinilerden süsler görülür. Mabedin eski minaresi yıkıldığı için bu minarenin üst kısmı yeniden yapılmıştır. Mabetten sağına ve soluna bireri altında olmak üzere ikişerden dört, kıble tarafa da üç pencere açılır. Mabedin kapısı çok muhteşemdir. Söveleri mermerdir. Kemeri mavi ve beyaz mermerle zıvanalı olarak örülmüştür. Bağlantı taşı kabartmalıdır. Kapının üstüne ayrıca oturtulmuş, üstünde zambak şekli bulunan bir mermerde güzel bir sülüs ve iki satır halinde caminin kitabesi bulunuyor.
Bu kitabeye göre, 1523 yılında Kanunî Sultan Süleyman'nın saltanatı devrinde veziri âzam Pir Mehmed Cemalî Paşa tarafından yapıldığı anlaşılmaktadır.
Cami tek sağır kubbelidir. Alçıdan yapılan mihrabı istalaktitlidir. Mihrabın dış çevresindeki yazılar okunamayacak kadar bozuktur. Caminin sağındaki bina zaviyenin ekidir. Ek binanın kapısı mermer çerçevelidir. Kemerinin bağlantı taşında ve iki yanlarında tabak şeklinde oyma süsler görülür. Caminin, kuzey tarafında muntazam kesme taş yapılı ve tonoz örtülü üç dili' üzerine yapılış 12 odadan müteşekkil bir zaviye vardır Zaviye ve mutbah Konya'nın bize kadar gelebilen en eski Osmanlı eserlerindendir, çok iyi muhafaza edilmesi gerekirken Osmanlı devletinin son zamanlarında Vakıflarınca burasını o zamanın parasına göre iki bin lira gibi az bir paraya satmıştır. Arşiv vesikalarına göre zaviye cami ve Piri Mehmet henüz vezir olmadan önce yapılmıştır, eski kayıtlarda Pir Mehmed Bey Zaviyesi şeklinde geçer. Aksaraylı Pir Mehmed Bey; zaviyesini, Mevlânâ Manzumesi evkafı arasında bulunan, Siyavuş Sultan Dolap Yeri diye meşhur olan arsa üzerine yaptırmış ve Mevlânâ evkafına her sene muayyen bir yer icaresi tanımıştır.
ZAVİYENİN TARİHİ VE MİMARI
Zaviyenin eskiden doğuya ve batıya kemerli birer umumî kapısı ve ortasında Yavuz'un getirttiği sudan istifa eden şadırvanı vardır. Mabetle zaviye önünden yol açılırken bu kapılar ve şadırvan kaldırılmış, manzumenin ahengi bozulmuştur. Zaviyenin kuzey doğusunda Hamam vardı. Bu hamamın karşısında da Belediyeye hâl binası olup bir zaman askerî hastane olan bu yerde de Şifahane vardı. Şimdi hamamın yıkıldığını, hatta varlığını bilen insan artık kalmamıştır. Hamamda zaviyeye inen misafirler ve Mevlânâ dergâhı dervişleri yıkanırlardı.
Pir Mehmed Paşa'nın Ankara Vakıflar Umum Müdürlüğü Arşivi'nde 147 numaralı defterin yüz seksen birinci sahifesinde 155 sıra numarasında kayıtlı 1520 tarihinde tanzim edilmiş Arapça dört sahifelik bir vakfiyesi vardır.
KONYA’NIN EVLADI PİRİ MEHMET PAŞA,
Piri Mehmet Paşa ile ilgili bazı kaynaklar Paşa'nın aslen Amasyalı olduğunu yazarlar. Fakat o vakfiyesinde 6 nesil öncesinin Konya Aksaraylı olduklarını ve Aksaray'da bir mahallenin de büyük Dedesinin adı ile Mevlâna Cemale'd-din Mahallesi şeklinde adlandırıldığını açıklamaktadır. Paşa; Karaman Eyaleti'nden olduğu için bazı metinlerde Karamanlı şeklinde de tavsif edilir.
Babasının adı Mehmed Çelebi, dedesininki Ahmed Çelebi, Annesinin ismi Sitti Ayşe’dir.
Pasa'nın Aksaray'da vakfettiği Dârü-'t Talim Okul'u ve beraberinde vakfettiği ev kendisine babasından kalmıştır. Paşa burada doğup büyümüştür. Aksaray'da çarşı içinde olan bu mektep harap olmuştu. 1815 yılında Sertarik Hacı Arif Çelebi tamir ettirmiştir. Üsküdar Mevlevîhanesi Şeyhi Üstad Ahmed Remzi Dede bu tamir için bir tarih manzumesi söylemiştir.
KONYA BOZKIRLARINDAN OSMANLI SARAYINA
Pir Mehmed Paşa hiç bir sadrazama nasip olmayan büyük bir cömertlikle Osmanlı imparatorluğu sınırları içinde birçok ilm-ü irfan, sosyal yardım müesseseleri, Mabetler vakfetmiştir. Pir Paşa''nın Konya'daki cami, hanikah, zaviyesi ile tesiettiği başka hayır eserleri ve gayr-i menkul gelirler bırakmıştır. Aksaraylı Pir Mehmed; devrinin üniversitesi sayılan medresede en seçkin hocalardan ders almış, kadıl-ık memuriyeti'ni seçmiş, Sofya'da, Galata'da, Silivri'de kadılık, Fâtih'in İstanbul'daki imaretinde mütevellilik yapmış, Beyazid'ın son zamanlarında defterdar, Yavuz zamanında vezir ve Mısır'ın fethinden sonra idam edilen Yunus Paşa'nın yerine vezir-i âzami olmuştu.
Kanunî; babasından devraldığı bu büyük adam huzura girdikçe ayağa kalkardı. Padişah; vezir-i azamlığı maktul Pozacalı ibrahim Paşa'ya vereceğini ihsas edince derhal istifa etmiştir, ibrahim Paşa; ihtiyar Aksaraylı'nın hayatta bulunuşundan ve bir gün tekrar yerine getirileceğinden endişe ediyordu. Nihayet Oğlu Edirne Kadısı Mehmed Efendi'ye kendisine büyük mansıblar vereceğini vadederek babasını zehirletti. Servet R. Çolak – Memleket