Prof. Dr. Ramazan Altıntaş
Söz Estetiği ve Hidayet İlişkisi
İslam’ın yayılış tarihine baktığımızda hidayet olaylarının yaşanmasında davranış estetiği kadar söz estetiğinin de büyük rolü olduğunu görmekteyiz. Nitekim Kur’an’ın hidayet vesilesi olarak takdim ettiği Hz. Peygamber (a.s)’a hitaben bir ayette: “Allah’ın rahmeti sayesinde sen onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi” (Âl-i İmran 3/159) buyrulmuştur. Âyette geçen “yumuşak söz” tabiri söz estetiği manasına gelir. Biz Hz. Peygamberin hayatında “yumuşak söz”ün gönülleri fethetmede çok büyük yararlar sağladığını görüyoruz. Bu konuda da Allah Resulü (a.s) bizim için örnek oluşturmaktadır.
İslam medeniyetinin canlı olarak yaşandığı dönemlerde; mûsikiden mimariye, şiirden hitabete, ebrudan hat sanatına varıncaya kadar hayatın her alanında estetik inceliğe önem verilmiştir. Bu sanat alanlarından birisi de yukarıda sözünü ettiğimiz, sözün aktarımında benimsenen etkileyici üslûp biçimleridir. Söz söylemesini bilmek bir sanattır ve bir güçtür. Burada sözün gücü yabana atılmamalıdır. Konuşma sanatında "beliğ söz” (Nisa 4/63) ve “yaldızlı/süslenmiş söz” (En’âm 6/112) oldukça etkilidir. Bu sebeple İslam eğitimcileri, yaygın veya örgün eğitim-öğretim hayatında bu etkileyici konuşma sanatından ve beden dilinden istifade etmelidirler.
Kur’an-ı Kerim’in davet metodunda estetik açıdan sözün tesirli olabilmesi için gönüllere hitap tarzı olan "kavl-i leyyin” (yumuşak söz) örnek olarak gösterilebilir. (Taha 20/44). Bununla birlikte ayrıca Kur'an'ın nesir dilinde kulağa hoş gelen secili söyleminin de insanlara etki etme bakımından en büyük mucize olduğuna inanıyoruz. Eğer Kur'an usûlüne göre okunur ve güzel sesle de tezyin edilirse dinleyiciler üzerinde güçlü ve etkileyici bir iz bırakacağı dikkatten uzak tutulmamalıdır.
Her insanın yapısında bir musiki tutkusu vardır. Şayet insan önyargısız olarak söz sanatı olan Kur'an'ı ses sanatıyla birlikte dinleme lütfunda bulunursa hidâyetine vesile olabilir. Çünkü insan şuuru bir infiâl duygusuna sahiptir. Duyguların tatmini ise, ancak Allah'a inanmakla sağlanabilir. Bu sebeple irade bir sevgi faaliyetidir. Sevgi ise bir duygu eğilimidir. İnanmak bir estetik olgudur. Bunun açılımını en güzel bir şekilde Kur’an’da geçen Yusuf kıssasında görebiliriz. Kıssa o kadar canlı sunulmaktadır ki, sanki bizim konuşmamız gibidir. Yusuf (a.s)’ın eşsiz güzelliği karşısında âşık olan Mısırlı yönetici vezirin karısının sevgisi, incelenecek maddî bir konu değildir. Bu etkileşim, güzelliğe izâfe edilen birçok müessirin altında meydana gelmiştir. Bu etkilenme, sadece Hz.Yusuf’un fiziki anlamdaki güzelliği yoluyla değil -ki bu biçim güzelliğidir- manevî anlamda ahlâki tutum ve erdemli davranışları yoluyla olmuştur. Estetik bir dille ifade etmek gerekirse işte bu, form güzelliğidir. Yusuf kıssasında hem zâhirî ve hem de bâtınî güzellikler birleşmiş ve kaynaşmıştır. (Yusuf 12/30-32). İman, sevgiye dayalı gönülden gelen hür bir seçim ve benimseme olması hasebiyle böyle bir sonuca varmak her zaman mümkündür. Bu açıdan sanat insanın ontolojik yapısında gizemli bir ihtiyaç olarak açlığı giderme ve ruhsal doyuma ulaşma davasıdır. Sanat duyarlılığı yüksek olan sanatçılarda İslam'a dönüşün hızlı oluşu, işte bu Kur'an'ın hem söz, ses ve hem de mesajla uyarıcı etkisinden kaynaklanmaktadır.