Ünlü bir beldemiz: Aşağı Çiğil

Ünlü bir beldemiz: Aşağı Çiğil

Tarihi Ilgın- Derbent- Konya yolu üzerinde güzel bir beldemiz var, Aşağı Çiğil.

Zeki Oğuz

Kendine has geleneklerini günümüzde de sürdürmeye çalışan bu güzel beldemizi geçtiğimiz Pazar, fotoğraf sanatçısı abimiz Naci İdil ve Umutcan ile birlikte gezdik. Belediyede görevli ziraat mühendisi Maviş Babaoğlu Karakaya sayesinde geleneklerin bir kısmını yeniden yaşadık.

Aşağı Çiğil’e ulaşmanın en kolay yolu Ilgın üzerinden gitmek. Konya_ Ilgın arasında çok sık dolmuş var. Ilgın’dan Çiğil’e de Çiğil dolmuşları işliyor. Bizi Ilgın özel idaresinde çalışan arkadaşım İlyas Kılınç ulaştırdı A.Çiğil’e. O da gezmeyi seven biri ama annesinin rahatsızlığı nedeniyle hemen geri dönmek zorunda kaldı.

Her zaman sürprizlerle doludur yaşadığımız topraklar. Çevresindeki küçük tepeleri saymazsak tam bozkırın ortasındadır Ilgın. 33 km.lik bir yolculuktan sonra ise çam ve meşe ormanlarıyla kaplı Sultan Dağlarının üzerinde bir cennet belde çıkıverir karşınıza. Balkı köyüne kadar bereketli tarlalardan geçilir Balkı’dan sonra Sultan Dağlarına tırmanmaya başlarsınız. Doğanın bitki örtüsü de değişir. Çam ve meşe ağaçları süsler dağları. A.Çiğil’e 5 km. kala Kumdöken suyu vardır. Bu suyun böbrek hastalıklarına iyi geldiği söylenir. Dağın zirvesinde olan su orman idaresinden de izin alınarak aşağıda düz bir alana indirilmiş ve çevresine piknik alanı yapılmış.

Beldede bizi Maviş Babaoğlu Karakaya karşıladı. Bazı kursların açıldığı ilköğretim okuluna doğru giderken belediye başkanı Hasan Hüseyin Yaka ile karşılaştık. Kahvenin önünde arkadaşları ile oturuyordu. Temayül yoklaması için şehre ineceğinden sohbetimiz bir çay içimi kadar sürdü.
O kısacık sohbette bile insan anlayabiliyor ilçenin durumunu.
İnsanların temel geçim kaynağı pancar işçiliği olmuş. Nisan ayında başlıyormuş çapa. Çapa işçiliğindeki gelirin azlığı, işin zorluğu bir yana başka sorunlar da yaratıyormuş. En büyük sorun da okuyan çocukların okuldan erken alınması, okullar açıldıktan sonra ise okula geç başlamaları. Bu durum çocukların eğitimine büyük zarar veriyormuş haliyle.


Belde halkı çapadan kurtulmak ve yeni gelir kaynakları yaratmak için uğraşıyor. Son yıllarda çilek üretimi yaygınlaşmış. Üretilen çilek Ilgın çevresinde tüketiliyormuş.

Belediye Başkanı Hasan Hüseyin Yaka beldede küçükbaş hayvancılığın gelişebileceğini, bunun büyük bir istihdam yaratacağını söylüyor. Küçükbaş hayvancılığın gelişmesi içinse yaylalara elektrik götürülmesi gerekiyormuş. Belediye başkanı kum döken suyunun da beldeye ek bir gelir olabileceğini düşünüyor. Yeni bir düzenleme ile 50 lt. Ye kadar 2 lira ücret alınacakmış sudan.

Dört bini aşkın nüfusu olan beldede bir lise var ama belde halkı çok programlı bir lise açılmasını istiyor. Belediye başkanıyla kısa sohbetten sonra Hacı Mehmet Yavuz İlköğretim okuluna geçtik. Pazar olmasına rağmen hareketlilik vardı okulda. Çeşitli kurslar düzenlenmiş burada. Girdiğimiz ilk derslikte ev hanımından genç kızlara kadar 30 kursiyer bilgisayar kullanımı ve işletmeciliği kursu görüyorlardı. Kurs hocası Cemal Ormancı Ilgın Halk Eğitim Müdürlüğünde görevliymiş. Kendi köyü olan A.Çiğil’e hizmet etmekten mutlu olduğunu söylüyor. 160 Saatlik kursun bitiminde kurs bitirme belgesi verilecekmiş kursiyerlere.

Başka bir derslikte ise okuma yazma kursu düzenlenmişti. Başka bir kursta ise yerel giysilerle bebek yapımı öğretiliyor. Biz bir kahvede çay içmeye giderken altı genç kızda yerel giysilerini giymeye gittiler. Kahvenin önünde çayımızı yudumlarken bir sünnet düğünü konvoyu geçti önümüzden. Konvoya katılan araçların büyük çoğunluğu traktördü.

Bir evde nişan yapılıyormuş, kızlar rengârenk giyinince nişan evine gittik. Burada bir kadın talba çaldı, kızlar yöresel oyunları oynadılar kaşıklarla.
Altı kızın altı değişik kıyafeti vardı. Her kıyafetin yöresel bir adı ve giyim dönemi vardı. Bu bilgileri sağolsun Maviş Babaoğlu Karakaya verdi.

KIYAFETİN ADI : SAYA
GİYİLDİĞİ ZAMAN : Gelin gitmeden 1 gün önce ve kına gecesinde giyilir.
KIYAFETİN ANLAMI : Gelin olacak kız bir gün önce bu kıyafeti giyerek tüm kız arkadaşlarıyla kasabanın tüm sokaklarını gezer.Bu elbise bir daha hiçbir zaman giyilmez.Bu elbise masumiyeti ,temiz ve lekesizliği tüm halka göstermenin yanında alnının akıyla çıktığı ana evine ,ancak kefenle dönüleceği ima edilir

KIYAFETİN ADI : YEŞİL
GİYİLDİĞİ ZAMAN : Gelin giderken duvak yerine ve ertesi gün giyilmeye başlanılır ve 1 – 2 yıl özel günlerde (bayramlarda, akraba düğünlerinde) giyilmeye devam edilir
KIYAFETİN ANLAMI : Hane halkına ve eşine huzur,güzellik ve mutluluk getirdiği ima edilir

KIYAFETİN ADI : KUTMU
GİYİLDİĞİ ZAMAN : Gelin olduktan sonra (kıyafet kalıp olarak uyduğu sürece) her özel günde ve her zaman giyilir
KIYAFETİN ANLAMI : Eşe olan sadakat, mutluluk ve muabbeti ima eder
KIYAFETİN ADI : KUMAŞ ŞALVAR
GİYİLDİĞİ ZAMAN : Gelin olduktan sonra (kıyafet kalıp olarak uyduğu sürece) her özel günde ve her zaman giyilir
KIYAFETİN ANLAMI : Zerafet ,güzellik ve bolluk bereketi ima eder


KIYAFETİN ADI : KADİFE TAKIM
GİYİLDİĞİ ZAMAN : Nişanlandıktan sonra
Düğüne kadar geçen zamanda ve evlendikten
Sonra ömür boyu giyilir
KIYAFETİN ANLAMI : Gençliği, güzelliği ve
Giyen kişinin başının bağlı (Nişanlı) olduğunu
İma eder.

Giyim Kültürümüzün Yaşatılması amacıyla belediyemiz tarafından kasaba halkına (kadınlara) üretimi yapılmaktadır.