2020 Yılı Bütçesi TBMM Genel Kurulunda
CHP Burdur Milletvekili Mehmet Göker:- "Şehir hastaneleri ne hastanın ne sağlık çalışanlarının ne de toplumun yararına değildir"- CHP İzmir Milletvekili Murat Bakan:- "İklim kriziyle mücadeleyi yalnızca Paris İklim Anlaşması kapsamında alınacak hibeler ya
TBMM (AA) - Meclis Genel Kurulunda görüşülen Sağlık, Çevre ve Şehircilik, İçişleri Bakanlıkları ile bağlı kurumların 2020 Yılı Bütçeleri üzerinde CHP milletvekilleri söz aldı.
CHP Burdur Milletvekili Mehmet Göker, şehir hastanelerinin, bütçeyi en az çeyrek yüzyıl borç yükü altına soktuğunu söyledi. Şehir hastaneleriyle ilgili sorularına "ticari sır" denilerek cevap verilmediğini öne süren Göker, "Şehir hastaneleri ne hastanın ne sağlık çalışanlarının ne de toplumun yararına değildir." dedi.
CHP Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkaya da Sağlık Bakanlığının, SGK ve Türk Kızılay tarafından yerli kan ürünü üretilmesi projesi çerçevesinde, 2017 yılında, 12 yıllığına bir şirkete verilen ihalenin üzerinden iki yıl geçtiğini anımsattı.
Yurda sokulması yasak olmasına rağmen miadının dolmasına 3 ay kalmış kan ürünlerinin Almanya'dan ucuza toplanıp fahiş fiyatla devlet hastanelerine satıldığını ileri süren Yılmazkaya, "Alım garantili bir ihale ve iktidara sevdalı bir şirket ama ortada ne bir fabrika ne bir laboratuvar ne de bir üretim var. SGK ile anlaşmaya imza atmak ve ruhsat almak dışında kılını kıpırdatmayan şirkete milyonlarca lira ödenmeye halen devam ediliyor. Bu sağlıksız ve hukuksuz uygulamadan bir an önce vazgeçilmelidir." diye konuştu.
Şiddetin, sağlık çalışanları için önemli bir sorun olduğunu dile getiren Yılmazkaya, bu yıl birçok doktor ve sağlık çalışanına defalarca saldırı gerçekleştiğini, eğitimsiz ve zor yaşam koşulları içindeki vatandaşın, kendisine karşı ufacık bir ilgisizlik gördüğünde şiddetle karşılık verdiğini söyledi.
Yılmazkaya, "Doktor ve sağlık çalışanlarının çalışma ortamlarının ve koşullarının düzenlenmesi gerekir. Ayrıca Cumhurbaşkanının sağlık çalışanına daha fazla sahip çıkması gerekirken, söylemlerinde bu çalışma grubu için açık ve net bir söylemi maalesef yok. Bence daha da önemlisi, Cumhurbaşkanının, sağlık çalışanlarına yönelik şiddet olaylarına karşı 'Benim sağlık çalışanıma, benim doktoruma şiddet uygulayan karşısında beni bulur' söylemi olsa, toplumda ve kolluk kuvvetlerinde olumlu neticeler doğuracak ve şiddetin bitişini hızlandıracaktır diye düşünüyorum." şeklinde konuştu.
CHP Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan, 2020 Yılı Bütçesi'nde işçinin, emekçinin, çiftçinin, üreticinin olmadığını, bütçenin, "kepçeyle alıp kaşıkla dağıtanların bütçesi." olduğunu savundu.
Sağlık planlaması yapılırken Suriyelilerin hesaba katılmadığını söyleyen Kaplan, "Ekonomik krizle, işsizlikle boğuşan dar gelirli vatandaşlarımız sadece kamu hastanelerinden faydalanabiliyor. Yaklaşık 3 milyon kişiye ev sahipliği yapan Gaziantep'in devlet hastanesi sayısı yetersiz. Gaziantep'te çok ciddi boyutta uzman hekim eksikliği var." diye konuştu.
CHP İstanbul Milletvekili Ali Şeker, şehir hastaneleriyle gelecek kuşakların hayallerinin çalındığını, onlara ödenemeyecek çok ağır borçlar yüklendiğini söyleyerek, ülke sağlığının 3 firmanın eline bırakıldığını öne sürdü.
"Kamu-özel ortaklığıyla Sağlık Bakanlığı da önemli ölçüde bütçesini bu müteahhitlere verecek." diyen Şeker, 2022 yılında Sağlık Bakanlığının, bütçesinin 3'te 1'ini müteahhitlere vermek zorunda kalacağını ifade etti. Şeker, Sağlık Bakanlığı bütçesinin rehin alındığını savundu.
CHP'li Şeker, mevcut şehir hastanelerinin mutlaka kamulaştırılmasını, bu ağır yükü halkın ödememesi gerektiğini belirtti.
CHP Karabük Milletvekili Hüseyin Avni Aksoy, sağlık çalışanlarına 3600 ek göstergenin verilmediğini, bu konuda verilen sözün yerine getirilmesini istedi.
TBMM'de grubu bulunan 5 partinin ortak kararıyla down sendromu, otizm ve diğer gelişim bozukluklarının araştırılması için komisyon kurulduğunu anımsatan Aksoy, komisyonunun Sağlık Bakanlığı ziyareti sırasında talep ettiği "Özel Gereksinimli Bireyler Dairesi Başkanlığı" kurulmasına ilişkin alınan kararın da olumlu bir adım olduğunu belirtti.
CHP İzmir Milletvekili Murat Bakan, dünyanın gündeminin iklim krizi olduğunu dile getirerek, Türkiye'nin iklim krizi konusunda ulusal bir politikasının bulunmadığını savundu.
Bakan, "Avrupa Birliği ve 186 ülkenin altına imza attığı Paris İklim Anlaşması'nı onaylamayarak Sudan'la, Güney Yemen'le, Irak'la, Lübnan'la, Libya'yla aynı kategoride istikrarlı duruşumuzu sergilemeye devam ediyoruz. İklim kriziyle mücadeleyi yalnızca Paris İklim Anlaşması kapsamında alınacak hibeler ya da aranacak başka fonlar üzerinden kurmak yanlış politikadır." diye konuştu.
Gerçek beka sorununun iklim krizi olduğunu vurgulayan Bakan, "İklim krizi, hava, su toprak krizi demektir. İklim krizi gıda krizi demektir, sağlık krizi demektir. İklim krizi ekonomik kriz demektir. İklim krizi gelecek krizi demektir." şeklinde konuştu.
CHP Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacı, Türkiye'de, büyüme uğruna 17 yılda 550 milyar doların betona gömüldüğünü, 2002-2018 yıllarında toplam 11 milyon 612 bin daireye yapı izni verildiğini, bugün hala satılmayı bekleyen 1 milyon 300 bin konutun bulunduğunu savundu.
Bunca inşaata rağmen konut sorununun çözülemediğine işaret eden Balltacı, "Bugün konut hakkını alamamış 6,7 milyon hane var. Kiracıların ev sahiplerine ödediği para yıllık 60 milyar civarında. Asgari ücretle çalışan milyonlarca insanın gelirlerinin yarısı kira gideri. Ev sahibi olanlarsa on yıllarını bankalara ipotek vermiş durumda. Yani övündüğünüz inşaatlar eşitsizliği bitirmemiş, aksine derinleştirmiştir." dedi.
Kentlerin hala depreme dayanıklı olmadığını belirten Baltacı, "deprem vergisi" adı altında toplanan paraların da duble yollara aktarıldığını, zaten yetersiz olan toplanma alanlarının ise AVM'lere, rezidanslara dönüştüğünü ifade etti.
Baltacı, şunları kaydetti:
"Kente karşı işlenen suçlar, toplumsal suçları artırıyor. Şehirciliği bir ekonomik birikim modeli olarak gören anlayış; ekonomik, toplumsal ve siyasi krizi giderek derinleştiriyor. Ama şunu hatırlatmak isterim: Aynı kentlerde yükselen kulelerinizin hemen yanı başında yaşayan işsizliğe, yoksulluğa mahkum edilmiş, gelecekle ilgili umutları karartılmış milyonlar var."
CHP Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün, ülkenin güvenliğine önemli bir şekilde sahip çıkan jandarmanın içerisinde başta subay, astsubay, sözleşmeli astsubay, uzman jandarma, uzman erbaş, sözleşmeli erbaş ve erlerin bulunduğunu dile getirerek, "Hizmet veren personelin bu kadar değişik isimlerinin olması ve özlük haklarının farklı olması hiç doğru değildir. Vatan sevgisinin ve görevinin sözleşmesi olmaz." dedi.
15 Temmuz şehit ve gazileri için toplanan yardım paralarının durumunu soran Tüzün, şunları kaydetti:
"Toplanan 338 milyon lira para nerede ve niye hala dağıtılmadı? Birçoğumuz, milletvekillerimiz, ticaretle uğraşan arkadaşlarımız olarak, mevduat faizi ve hazine bonosunun ortalama getirisine baktığımızda, bu 338 milyon lira paranın bugün 495 milyon lira olması gerekirken paranın nerede ve ne şekilde olduğu maalesef bilinmiyor. 600 milletvekili ve bu yardımları yapan binlerce insanımız, parasının nereye gittiğini çok merak ediyor ve bunu öğrenmek istiyor. Öncelikle milletvekilleri olarak bizler öğrenmek istiyoruz, sonra da bu paraları yatıran vatandaşlar öğrenmek istiyor. Kuşkusuz, bu paralara ihtiyacı olan şehit ve gazi yakınlarımız da bu beklenti içerisindedirler."
AK Parti Grup Başkanvekili Cahit Özkan, 15 Temmuz'daki şehit yakınları ve gaziler için vatandaşların yaptığı yardımların, devletin kasasında olduğunu belirtti. Özkan, "Böyle bir eleştiri yapılabilir ancak şehitlerimizin emanetine sahip çıkan Sayın Cumhurbaşkanımız ve AK Parti grubu olarak bu ithamları kabul etmiyoruz." dedi.
CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel ise CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, bu yardım paralarına ilişkin konuyu kendiliğinden açmadığını, gelen talepler üzerine bu konunun üzerine gidildiğini anlattı.
Özel, "İnsanlar bu parayı o gece tankın önüne yatanlar için verdi, evlatlarını kaybedenler için verdi. Bu paranın nasıl kullanılacağının tasarrufu size ait değil çünkü bu parayı veren, şehit aileleri için verdi." şeklinde konuştu.
CHP Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü, emniyet teşkilatının güçlendirilmesi gerektiğine inandıklarını, teşkilatın bütçesinin yüzde 15,4 artışını eleştirmediklerini belirterek, "Ancak 'Kolluk personeli başına düşen vatandaş sayısı 261'den 211'e düşmüştür.' övünmesiyle 2020 yılında yapılacak yüzde 16 personel artışının suçu azaltacağı yaklaşımına da katılmıyoruz." ifadesini kullandı.
Süllü, emniyet personelinin özlük hakları ve 3600 ek gösterge beklentisine 2020 bütçesinde yer verilmemesini ise eleştirdi.
CHP Hatay Milletvekili Suzan Şahin, bütçede eğitim, sağlık ve sosyal politikalara ayrılan kaynakların önceki yılların gerisinde kaldığını, ülke güvenliğinde görev alan kurumlara 2020 için ayrılan kaynağın ise arttığını söyledi.
Sahil Güvenlik Komutanlığının, yüzde 29,9 oranı ile en fazla ödeneği artırılan kurum olduğunu dile getiren Şahin, Ege Denizi ve Akdeniz'de gün geçtikçe gerilen dengeler göz önündeyken donanmanın ve Sahil Güvenliğe ayrılacak payın çok önemli olduğunu vurguladı.
Şahin, "Türk boğazları dahil, mavi vatanımızda etkin şekilde deniz güvenliğinin sağlanması için Sahil Güvenlik Komutanlığı bünyesinde deniz güvenliği ve emniyeti merkezi kurulmalı, deniz güvenlik ve emniyet timleri teşkil edilmelidir. Nitelikli personel ihtiyacı için fakülte ve meslek yüksekokulu kurulmasına yönelik çalışmalara hız verilmelidir." dedi.
CHP Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur ise hükümetin tutarsız dış politikaları ve özellikle Suriye politikasının, Türkiye'de, tarihte görülmemiş göç akınına neden olduğunu belirtti.
Güzelmansur, "Öngörülü, tutarlı, ayakları yere basan bir göç politikası bugün Türkiye'nin olmazsa olmazı haline gelmiştir." diye konuştu.
Hatay'ın 3'te 1'inin Suriyeli olduğunu, 93 bin nüfuslu Reyhanlı'da Suriyeli nüfusun 123 bine ulaştığını dile getiren Güzelmansur, "Kilis'te Suriyeli nüfus, il nüfusunun yüzde 81'ini aşmış ve hala 'Kusursuz göç politikalarımız var.' diyorsanız biz de size Allah akıl fikir versin diyoruz." şeklinde konuştu.
Kaynak: