3:01

İngilizleri sevmem.

Zaten neden seveyim?

Ama İngiliz bir yazar var…

Cinayet ve gerilim romanları yazan bir yazar.

Simon Kernick!

Kendisi saf kan İngiliz. Lakin burasıyla gerçekten ilgilenmiyorum.

Zira onun İngiliz olması, çok kibar bir adam olduğu gerçeğini de değiştirmez.

“Nereden biliyorsun kibarlığını” diyeceksiniz, haklı olarak.

Yazarın birazdan bahsedeceğim kitabını okurken o kadar beğendim ki, tamamen “Görmez ama içimde kalmasın” mantığıyla kendisine yazdım.

İnanılmaz olansa, Kernick’in ertesi gün bana dönüş yapmış olması.

“Sözleriniz beni çok memnun etti. Nezaketiniz için teşekkür ederim. Umarım kitaplarımı seversiniz” demiş bana.

Şimdi zaten yazarın kitaplarını seviyorsunuz üstüne bir de, söylediklerinizin havaya gitmediğini görüyorsunuz. E tabii ki mutlu olacağım. Değil mi?

Neyse ki sizin yazarınızın da iyiliği üzerinde, size biraz da kitaptan bahsedeyim.

3:01 kitabın adı, 3’ü 1 geçe. Ve altında şu ifade var, “Seni istiyorlar ve seni ölü istiyorlar.” Tabii gerilim hikâyelerine bayılanlar, kitabın nefes keseceğini bu cümleden anlıyor ve hemen satın alıyor.

Ben öyle yaptım.

Ve gerçekten kitabı aldığım ilk gün yarıladım. O kadar merak ediyorsunuz ki, “Ne olacak şimdi?” diye düşünüp duruyorsunuz sürekli. Göz kapaklarınız kapanıyor da, kitabın kapağı kapanmıyor.

Enteresan olan kitabın 24 saatlik bir olayı anlatması. Yazar öyle güzel bir kurgu kurmuş ki, sanki aylarca süren bir hikâye gibi… Ama hayır saat henüz 7:00 ve baş kahramanımız karısı Kathy’e telefonla ulaşamıyor…

Siz kitabın başında deliriyorsunuz çünkü daha ilk sayfalarda adamın başına gelmeyen kalmıyor. Yakın arkadaşı öldürülüyor, cinayet silahında karısının parmak izi bulunuyor, çocukları kaçırılıyor ve tüm bunlar olurken başka bir cinayetin şüphelisi olarak arandığını öğreniyor.

Her şey o kadar güzel betimlenmiş ki, silahın sesinden patlayan camı gözlerinizin önünde olmuş gibi anlatıyor yazar. Ve o kadar kaptırıyorsunuz ki, kahramana, “Kır evinin arkasındaki ormandan biran önce kaç.” falan gibi şeyler söylenip duruyorsunuz.

Telefondan gelen bir çığlıkla her şeyi bir anda tepe taklak olan bir adamın hikâyesi.

Sevenlerine ciddi tavsiyemdir. “Ben gelemem öyle gerilim merilim” diyenlere daha da ciddi tavsiyemdir. Eminim gerilim romanlarına bakış açınız değişecek.

Kitabın bestseller oluşuna vurgu yapmadım. Zira bazı çok satanlar okunacak cinsten olmuyorlar. Hatta baya baya kötü olan bir sürü çok satan sayabilirim.

Her neyse…

Kitabı okursanız yorum maillerinizi benimle paylaşmayı unutmayın…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum