Doç. Dr. Murat Kayacan

Doç. Dr. Murat Kayacan

80'li yıllarda yaşamak, ne demek?

Fikrî ve Siyasi Açıdan:

1980li yıllarda hayatının ilk tecrübelerini yaşamış, ilkokula gitmiş,”Kenan Evren geliyor!” diye ellerde bayraklarla yol kenarlarına dizilmek ve ona el sallamak, onu Atatürk zannetmek, cumhurbaşkanı denince onu hatırlamak demek.

 

Özal’ın “İcraatın İçinden” programını izlemek ve onun kalemine bakıp hipnotize olmaya çalışmak demek.

“İslâmî Hareket var mı, yok mu?” diye tartışmak, sonra da aslında onun değil de “İslâmî hareketliliğin” olduğunu söylemek, ne var ki onda da ittifak edememek demek.

 

Kendisi namaz bile kılmadığı halde, Şiiler’in doğru yolda olmadığını kanıtlamak için Peygamber (s)’in de Hanefi olduğunu, bu nedenle 5. mezhebin sapık olduğunu söyleyen lise arkadaşlarınızın olması demek.

Küçük yaşta sabah namazında bile camiye gittiğinizi gören bir dedenin, “Sen de büyüyünce anarşik olursun” tarzındaki sözlerini duymak ancak bir anlam verememek demek.

 

“Seyyid Kutub Gözüyle Amerika” diye kitap okumak ve lise arkadaşlarınızdan kitap hakkında “He he, muhakkak Amerika’yı kötülüyordur” türü sözler işitmek demek.

 

Okullarda güvenlik görevlisi olarak askerleri görevlendirmek bazen bunlardan birinin okul civarında oturan komşunun kızını kaçırması ve magazin gazetelerine manşet olması demek.

 

İnsanların giyimlerine, bıyık ve sakallarına bakarak onları sağcı, solcu, İslâmcı vb. kategorilere ayırmak demek.

 

Başka bir fikri ekolü benimsediğiniz sanılması karşısında bundan büyük zevk almak ve bu durumdan sitayişle bahsetmek demek.

 

Güneydoğu’daki çatışmalarda her gün mutlaka birilerinin öldüğünü duymak ama nedenini anlamamak demek.

 

Metin Akpınar ve Zeki Alasya’nın skeçleriyle aşıya karşı olanların örtülü hanımlar olduğunu, örtüyü çıkaranların birdenbire aydınlandığını öğrenmek demek.

Sovyetler Birliği lideri Gorbaçov'un kafasındaki kırmızılığın ne olduğunu ve bu kırmızılığın Azerbaycan haritasına ne kadar benzediğini merak etmek demek.

Marx’ın “Din afyondur!” derken aslında tüm dinleri kastetmediğini kanıtlamaya çalışan ifadeler duymak demek.

 

Çavuşesku ve eşinin kurşuna dizilişini TV’de seyretmek ve o görüntülerin yıllar sonra bile kafadan hala çıkmamış olması demek.

Otobüste, minibüste kitap okuyan insanları görebilmek demek.

 

Hayatın geneli açısından:

 “Semra koy bir kaset de neşemizi bulalım!” demek.

Köprü demek, ödediğiniz her kuruş verginin yol, su, elektrik olarak size geri dönmesi demek.

Comanchero ve Life is Life şarkılarının sözlerini ezberlemeye çalışmak demek.

Mahalle çeşmelerinden su içmek, mübarek bayramları iple çekmek demek.

"Ne?" sorusuna “zonk” cevabı vermekten zevk duymak, büyüteç ile kağıt yakmak ve 9 voltluk pile dille dokunup o ekşi anı yaşamak demek.

 

Sesi açıp kısmak için televizyonun dibine kadar gidip üstündeki düğmelere basmak zorunda olmak demek.

Maç yaparken ana yoldan geçen otobüslere bakıp, “Bak, bak bir 302S daha geçiyor, üf be!” demek.

Anket ve hatıra defterlerinin olması demek.

Top, sek sek oynamak, bayramda mahalleye dağılıp şeker toplamak, “Müsaitseniz annemler size gelecek!” demek.

 

‘TRT 1’ yayınlarında oluşan sorunlar sonucu yayına bir süre ara verildiğinde ekrana getirilen donuk ağaç, dağ veya bayır resmine bir süre hareketsiz bakabilmek demek.

 

TRT’nin yayın akışının bitmesiyle çalan İstiklal Marşı’nın bitiminden sonra çıkan tiz "biiiiiiiiiiiiip" sesine rağmen televizyonu kapatmamak demek.

TRT 1’de Pazar günü öğlen vaktindeki “Konser Saati” programının bitişini TV başında beklemek, bir saati dışarıda oynayarak geçirmeyi akıl edememek demek.

Challenger uzay mekiğinin birkaç saniyede param parça oluşuna dair haberleri hatırlamak demek.

Okul sonrasında her gün koşturarak eve gidip; “Bu Toprağın Sesi” programında kımıl zararlısı ile mücadele yöntemleri, orman köylüsünün sorunları ve yüksek randımanlı buğday türleri ile ilgili verilen faydalı bilgilerin ardından “Kamber Ağa ile Uyanık” skeçlerini büyük bir ilgi ile izlemek, küçük yaşta bilinçli bir çiftçi kadar ziraat bilgisine sahip olmak demek.

 

Sinemalarda “The Lord of The Rings, Harry Potter” türü filmler seyretmek yerine Kemalettin Tuğcu ve Jack London romanları okumakla geçirilen bir çocukluk demek.

 

Jack London’un “Kurt Kanı” ismiyle çevrilen romanına dair filmi defalarca ve hâlâ ne zaman yayınlansa izlemek demek.

 

“Ben yapınca alışverişi, zaten alıyorum satış fişi!” replikleri barındıran Ali-Ayşegül Atik reklamı ve “Bakkal amca, bir pergel, bir kalem, bir de çikolata alacağım” demek. “Fişini de al oğlum” repliğindeki meşhur Erol’u hatırlamak demek.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.