ABD'nin Irak'ı işgalinin 16. yılında ülkede savaş izleri sürüyor

ABD'nin Irak'ı işgalinin 16. yılında ülkede savaş izleri sürüyor

Petrol zengini ülkede işgalle birlikte fitillenen mezhepçilik, kısa süre içerisinde iç savaşa dönüştü- Irak'ta 2003-2011 yıllarında çatışmalardan kaynaklı 100 binin üzerinde sivil hayatını kaybetti

 ABD ve İngiltere öncülüğündeki koalisyon güçlerince Irak işgalinin üzerinden 16 yıl geçse de, ülkede savaşın izleri sürüyor. Saddam Hüseyin'in biyolojik silahlar ürettiği iddiasıyla başlatılan kanlı işgal, ülkeye sözü verilen "demokrasi" yerine iç savaş, terör ve kaos getirdi.

İşgalden önce ambargo uygulanan Irak'ta, ekonomik, kültürel ve toplumsal anlamda büyük tahribatlar yaşandı. Irak'ta 13 yıl boyunca uygulanan ağır ambargo nedeniyle ülke altyapısı büyük zarar gördü, vatandaşlara yönelik hizmetlerde ciddi aksamalar meydana geldi.

Ambargodan sonra ise yine ABD ve ona destek veren İngiltere, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) kararını beklemeden Irak'ı işgal etmek için düğmeye bastı.

- Irak'ı gerileten sözde "Özgürlük Operasyonu"

Irak'a "istikrar ve demokrasi" getirileceği vadedilen operasyona "Irak'ı Özgürleştirme Operasyonu" adı verildi. Ancak bu askeri müdahale çıkartılan mezhepsel savaş ve terör eylemlerinden dolayı yüz binlerce sivilin hayatını kaybetmesi, milyarlarca doların harcanması ve son olarak terör örgütü DEAŞ'ın ortaya çıkmasına zemin hazırladı.

- BM Güvenlik Konseyi'nın kararı olmadan işgal hazırlığı

ABD ve İngiltere, Irak'ın işgali için diğer ülkelerin desteğini alabilmek için dönemi lideri Saddam Hüseyin'in toplu ölümlere sebebiyet verebilecek nükleer silahlar geliştirdiği iddialarını ortaya attı. Dönemin ABD Başkanı George W. Bush, 2001-2003 yıllarında bu iddialar üzerinde bir dosya hazırlatarak Irak işgalini yasal bir statüye kavuşturma mücadelesine girdi. ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell, 5 Şubat 2003'te BM Güvenlik Konseyi'nde yaptığı konuşmada, "Saddam Hüseyin'in biyolojik silahlara sahip olduğundan hiç şüphe yok ve daha fazlasını üretebilecek kapasiteye sahip." iddiasında bulundu.

İddiaların aksine, BM Silah Denetleme Komisyonu Başkanı Hans Blix, 14 Şubat 2003'te hazırladığı raporda, Irak'ta incelemelerde bulunan ekibinin herhangi bir biyolojik silah bulamadığını açıkladı. ABD ve İngiltere, Irak'ın işgali için BMGK'ye yeterli deliller sunamadı. Bunun üzerine iki ülkenin öncülüğünde kurulan koalisyon gücü BMGK'den onay çıkmadan işgal kararı aldı.

Bu kararla, Irak'ın işgaline uydurma bahanelerle girişilmesinin yanı sıra BMGK'nin devre dışı bırakılması nedeniyle uluslararası hukuk da çiğnendi.

- Irak'a ağır bedeller ödetecek savaşın çanları çaldı

ABD Başkanı Bush, 17 Mart 2003'te Saddam Hüseyin ve ailesine 48 saat içinde ülkeyi terk etmeleri, aksi takdirde askeri müdahaleyle karşı karşıya kalacakları uyarısında bulundu. Bush, bu çağrıdan tam 2 gün sonra 19 Mart'ta ABD ve ona destek veren koalisyon güçlerinin Irak'a karşı askeri operasyon başlattığını duyurdu.

Irak'a giren güçler kısa süre içinde, 9 Nisan'da başkent Bağdat'ta kontrolü sağlayıp, Firdevs Meydanı'nda yer alan Saddam Hüseyin heykelini onlarca vatandaşın gözü önünde devirdi.

Bu sıralarda Saddam Hüseyin'in 35 yıl hüküm sürdüğü Bağdat'ı bırakıp başka yere geçtiği iddiaları gündeme geldi. 1 Mayıs'ta dönemin ABD Başkanı Bush, "Irak'ta savaşın büyük bölümünün bittiği" yönünde açıklama yaptı.

16 Mayıs'ta Irak'ta Geçici Koalisyon Yönetimi'nin başkanlığını yapan Paul Bremer, Baas Partisi mensuplarının kamuda görevlerini sürdürmelerine yasak getirdi ve orduyu lağvetme kararı aldı.

Operasyonlar henüz yer yer devam ederken, BM Güvenlik Konseyi, 22 Mayıs'ta ABD ve İngiltere'nin Irak'ı işgal etme hakkını tanıyan bir karar çıkardı.

Ülkenin tamamını ele geçiren koalisyon güçleri, 13 Aralık 2003'te Saddam'ı doğduğu Tikrit'te yer altında gizlenirken yakaladı. Saddam'ın ailesinden ve Baas rejiminden birçok üst düzey yetkili Ürdün'e kaçarak iltica etti.

Nisan 2004'te ABD güçlerinin Bağdat'taki Ebu Gureyb Hapishanesi'nde tutuklu bulunan Iraklılara uyguladığı çeşitli işkence fotoğrafları medyaya yansıdı. Irak ve dünya gündemini sarsan söz konusu durum, ülke kamuoyunu işgalin yol açacağı tahribat ve kaos ortamının acı gerçeğiyle karşı karşıya bıraktı.

28 Haziran 2004 tarihinde ABD, yönetimi Iraklılara teslim ederek, geçici yönetim lağvedildi ve Bremer, ülkeyi terk etti.

Irak'ta Sünni Arapların boykot ettiği ilk genel seçimler 30 Ocak 2005'te yapıldı. Bu seçimler, Şii Arapların iktidarı ele geçirmesine neden oldu. Ülke ayrıca tarihinde ilk defa Kürt Cumhurbaşkanıyla (Celal Talabani) tanıştı.

Ülkede 2005 yılında ise federal anayasa kabul edildi ve Kürtlere "Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi" adlı yönetim şekli tanındı.

Petrol zengini ülkede işgalle birlikte fitillenen mezhepçilik, kısa süre içerisinde iç savaşa dönüştü. 22 Ocak 2006'da, Bağdat'ın kuzeyindeki Sammara'da Şii imamlarının mezarının havaya uçurulmasıyla sivillere ağır bedeller ödetecek Şii-Sünni mezhep savaşının başlangıcını oluşturdu.

Daha sonra mezhepçi politikalarıyla anılacak Nuri el-Maliki 20 Mayıs 2006'ta hükümetini kurduğunu açıkladı.

Saddam Hüseyin, yaklaşık 3 yıl boyunca yargılandıktan sonra 30 Aralık 2006'da Kurban Bayramı sabahı idam edildi.

Dönemin ABD Başkanı, 10 Ocak 2007'de, şiddetin durmadığı Irak'a 20 bin ek asker gönderme kararı aldı. 27 Şubat 2009'da ise dönemin ABD Başkanı Barack Obama, askerlerinin 2011 sonunda Irak'tan çekileceğini açıkladı.

İngiliz askerleri 22 Mayıs 2011'de, ABD askerleri ise aynı yıl 18 Aralık'ta Irak'tan ayrıldı.

Maliki'nin 8 yıllık başbakanlığı döneminde, yaşanan mezhepsel savaş ve terör eylemleri, ülkeyi adeta kan gölüne çevirdi. Şiddet yorgunu binlerce Iraklı, yaşanan güvensiz ortamdan kaçarak, başka ülkelere sığınmak zorunda kaldı.

Irak Sağlık Bakanlığı'nın verileri üzerinde çalışma yapan bağımsız "Iraqcountybody" organizasyonuna göre, Irak'ta 2003-2011 yıllarında çatışmalardan kaynaklı 100 binin üzerinde sivil, 4 bin 500 ABD ve 179 İngiliz askeri hayatını kaybetti. Aynı organizasyonun verilerine göre, 2018'e kadar hayatını kaybeden sivillerin sayısı 200 bine ulaştı.

- "Mezhep savaşı ABD işgaliyle geldi"

Mezhep savaşının 2006-2008 yıllarında şiddetli yaşandığı Bağdat'taki Hayfa Caddesi sakinlerinden taksi şoförü Abdulvahid İbrahim (67), AA muhabirine açıklamasında, "Mezhepçilik ve mezhep savaşı ABD işgaliyle geldi. Hayfa Caddesi ölüm caddesi olarak anılmaya başlandı. Burada sivillerin ölümü zirveye ulaştı. Oğlum Ömer'i de burada yaşanan mezhep savaşında kaybettim." dedi.

Bremer döneminde Irak'ın büyük tahribata uğradığını dile getiren İbrahim, "ABD'liler buradan gidince biraz nefes alabildik ancak istediğimiz düzeyde bir istikrar söz konusu değil. Bağdat'taki kamu binalarında, sokak ve caddelerde ABD'liler döneminde yerleştirilen bazı beton bariyerler kaldırılıyor ama eski günlerimize kavuşmamız zor. ABD'liler, gittikleri her yeri dağıtırlar. ABD'liler asla istenmez ve onlarla politika da yapılmaz, yapılmaması da lazım." değerlendirmesinde bulundu.

-"İşgal" ve "kurtuluş" ikilemi

Iraklılar, 20 Mart 2003'ün "işgal mi, yoksa Saddam rejiminden kurtuluş mu?" sorusu ve ikilemi arasında kalıyor. Söz konusu tarihin 35 yıllık Baas rejiminden kurtuluş olarak sayanların karşısında ezici çoğunluk ise bunun bir "işgal" olduğu kanaatini taşıyor.

Bağdatlı Mustafa Muhammed Haşim de, "20 Mart 2003 Irak'ı kurtarma değil, işgal ve ülkeyi tahrip etme tarihidir." diyerek, "ABD işgaliyle ülke ve halkımız büyük zarar ve tahribata uğradı. Amcamın oğlu ve birçok tanıdığımı mezhep savaşında kaybettim. Hayat standartlarımız ekonomik ve sosyal anlamda bozuldu. Eskiden nispeten daha iyi bir yaşam sürüyorduk. Yaşatılanlar bizi 'eski dönem daha iyiydi' demeye sevk ediyor. Gün geçtikçe hayat şartları daha da kötüleşiyor. 2003 öncesi ambargo vardı ama bugün mumla aradığımız güvenlik durumu daha iyiydi. İşgal bize mezhepçilik, savaş ve tahribattan başka bir şey getirmedi." ifadelerini kullandı.

- "ABD, Irak'a sahte demokrasi getirdi"

Iraklı siyasi analist Ali Süheyl de, "ABD, Saddam rejimini yıkarak, Irak'a demokrasi ve hür bir yaşam getireceğini iddia etti. Ancak, bu hiçbir şekilde gerçekleşmedi. Irak'ta şuan özgürlük diye bir şey yok. ABD, Irak'a sahte demokrasi getirdi. Irak'taki hakim partiler (Şii) seçim sonuçlarını çok rahat şekilde maniple edebiliyor." dedi.

"Irak'ta ABD'nin vadettiği iyi bir yaşam yerine yoksulluk ve giderek kötüleşen durum söz konusu." diyen Süheyl, Irak'ın ekonomik ve diğer alanlarda dış ülkelere bağımlı hale getirildiğini anlattı. Süheyl, "Irak, kaosa örnek verilen ülke konumunda bulunuyor. Herhangi bir Arap ya da Avrupa ülkesinde halk ayaklanmaları yaşandığında, 'Irak gibi olmaktan korkuyoruz' şeklinde ifadeler duyuyoruz." diye konuştu.

- DEAŞ terörü ve 5 milyon iç göçmen

Mayıs 2014'te yapılan ikinci genel seçimlerde, hiçbir grup hükümeti kurma çoğunluğunu elde etmese de, Irak halkı, ikinci Şii iktidarıyla karşılaştı. Irak'ta başbakanlığa Maliki'nin partisinden daha ılımlı politikacı olarak bilinen Haydar el-İbadi getirildi. "DEAŞ işgali" ve ardından gelen "ekonomik kriz", çiçeği burnunda başbakan ve ülke halkının karşılaştığı en zor imtihanlar arasında yer alıyordu.

Irak'ta işgalin neden olduğu çatışma, kaos, idarecilerin yolsuzluğu ve mezhepçi siyaseti nedeniyle terör örgütleri ülkede kolay bir şekilde yuvalanıp faaliyet göstermeye başladı. Irak'ta Sünnilerin çoğunlukta olduğu bölgelerde hızla yayılan terör örgütü DEAŞ, 10 Haziran 2014'te ülkenin en büyük ikinci kenti Musul'u hiçbir direnişle karşılaşmadan kolayca ele geçirdi.

ABD'nin 3 yıl öncesinde terk ettiği Irak'ta büyük yıkımlara yol açan DEAŞ, ülkenin üçte birine tekabül eden Musul, Enbar, Salahaddin vilayetleriyle Diyala ve Kerkük'ün bir kısmında hakimiyet sağladı.

Irak güçleri, girdiği amansız savaşta Salahaddin kent merkezi Tikrit'i 2015 yılında ABD öncülüğündeki koalisyon güçlerinin hava saldırıları desteğiyle DEAŞ'tan geri aldı. Irak yönetimi, 2016'da da Enbar'a bağlı Felluce'de kontrolü yeniden sağladı.

Ülkenin en büyük ikinci kenti Musul ise 9 ay süren operasyonlar sonucu Temmuz 2017'de DEAŞ'ın elinden alınabildi. DEAŞ'la en yoğun savaşın yaşandığı Musul, "hayalet kent" olarak ele geçirildi.

Irak Başbakanı İbadi, 18 Aralık 2017'de bilançosu çok ağır olan askeri operasyonlar sonucu DEAŞ'ın ülkedeki varlığının ortadan kaldırıldığını duyurdu. Örgütün varlığından dolayı çoğunluğu Sünnilerden oluşan 5 milyonluk bir iç göçmen dalgası yaşandı. Musul, Enbar ve Salahaddin vilayetlerinde bedeli 80 milyar doları bulan büyük yıkımlar meydana geldi. Bunun yanında on binlerce sivil hayatını kaybetti.

- Ülke bölünme eşiğine geldi

Irak'ta işgalin yol açtığı bunca olumsuzlukların içerisinde, ülke bir de Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) eski Başkanı Mesut Barzani'nin 25 Eylül 2017'de "bağımsızlık referandumu"yla ayrılmanın eşiğine geldi. Irak merkezi yönetimi bunun üzerine aynı yıl Ekim ayında Kerkük ve tartışmalı bölgelere askeri güç kaydırarak, oralarda 14 yıllık Kürt Peşmerge varlığına son verdi.

Yaşananlar üzerine siyasi olarak yalnızlaştırılan Mesut Barzani, 29 Ekim'de bölgesel yönetimin başkanlığını bıraktığını açıkladı.

- ABD'nin hâlihazırda 5 bin askeri Irak'ta

Obama'nın 2011 sonunda açıkladığı geri çekilme kararına rağmen, DEAŞ'a karşı savunmasız ve etkisiz kalan Irak ordusu ve Peşmerge güçlerine destek amacıyla 2014 yılında ABD askerleri tekrar Irak'a döndü.

ABD Savunma Bakanlığı'ndan Aralık 2017'de yapılan açıklamaya göre, ülkenin çeşitli bölgelerinde askeri üsleri yer alan ABD'nin Irak'ta yaklaşık 5 bin 200 askeri bulunuyor. ABD askerleri doğrudan çatışmalara girmek yerine daha çok askeri danışman statüsünde görev yapıyor.

 

Kaynak:Haber Kaynağı