ABD’nin Thaad füzeleri ve Çin’in tepkisi
Çin’in THAAD füzesinden ziyade radarından rahatsız olmasının sebebi, Kore merkezli bin 300 kilometre çapında daireler çizen bu radarın, Çin hava sahasının üçte ikisini kaplaması
Kore yarımadası hâlâ, tıpkı Çin denizleri gibi, “yüksek gerilim” alanlarından biri. Bunda sadece Kuzey Kore’nin nükleer başlık kabiliyetli kıtalararası balistik füze (ICBM) / denizaltıdan fırlatılan balistik füze (SLBM) denemeleri değil, ABD tarafından Güney Kore’ye yerleştirilen Yüksek İrtifa Alan Savunma Sistemi (THAAD) anti-balistik füzesi (ABM) de etkili oldu. 2017’nin ilk aylarında dünya gündemini çok yoğun meşgul eden THAAD krizi aslında bir füze krizi değil, bir radar veya balistik füze erken uyarı algılayıcısı kriziydi. Terminal aşamadaki, yani yeryüzüne dalışa geçmiş ve yatayla 45 dereceden daha düşük bir açı kazanmış balistik füze savaş başlıklarını imha etmek üzere geliştirilen THAAD ile, ABD Savunma Bakanı’nın “Bunlar balistik füze savunma sistemi, yani savunma füzesi. Çin neden rahatsız oluyor, anlamıyoruz” ifadesindeki gibi, gerçekten savunma füzelerinden, yani anti-balistik füzelerden bahsediyoruz.
Menzil olarak sadece 200 kilometrede etkili, ancak 150 kilometre irtifa değeriyle çok az anti-balistik füzenin sahip olduğu bir kabiliyete sahip ve menzili 3 bin kilometre olan balistik füzelere (kısa menzilli balistik füze [SRBM]+orta menzilli balistik füze [MRBM]) karşı da etkili. Fakat bu sebepten ne Çin ne de Kuzey Kore ICBM’lerine karşı bir etkisi olabilir; çünkü ICBM isimlendirmesi 5 bin-5 bin 500 kilometreden daha ileri menzilli füzeleri kapsıyor. Dolayısıyla hem savunma füzesi olması nedeniyle hem de IRBM (3 bin-5 bin kilometre arası) ve ICBM’ye karşı etkili olmaması açısından ve en önemlisi de Çin-Güney Kore arası mesafenin 200 kilometreden çok daha fazla olması sebebiyle, THAAD bir füze olarak Çin’i tehdit edemez. Güney Kore’ye düşecek üç, beş Çin/Kuzey Kore balistik füzesini vuracak diye kıyamet kopmamalı. Yani ABD savunma bakanı ilk başta haklı görünüyor; ki zaten anti-balistik füze sistemlerinin hiçbiri garantili değil ve genel başarı oranı olarak da yüzde 50’lerde seyreden sistemler.
Geçerli durum bunun tersi olsaydı, Trump hiçbir zaman Kim Jong-un’la müzakere etmez, ICBM vurma kabiliyeti olan GBI füzelerini, yani anti-balistik füzeleri çok daha fazla sayıda üreterek ABD anakarasında sadece iki üs yerine daha çok üsse yerleştirirdi. Oysa dünya üzerinde ICBM önleme kabiliyetini operasyonel olarak gerçek bir testle kanıtlamış tek anti-balistik füze olan yer-tabanlı önleyiciler (GBI) için bile yüzde 40 ilâ 50 gibi başarı oranlarından bahsediliyor.
Peki sorun ne? Aslında Çin haklı. Sorun, bir örneği bizim Malatya Kürecik’te bulunan ve THAAD’ların güdüm radarı olarak da kullanılan THAAD radarı AN/TPY-2 balistik füze erken uyarı radarının ta kendisi. İki bin kilometre uçak, bin 300 kilometre balistik füze, 750 kilometre balistik füze tipi teşhis imkânı olan, iki milyar dolardan yüksek fiyatlı bu radardan dünya üzerinde dokuz adet var ve bunlardan biri de tartışmalı bir şekilde Güney Kore’ye yerleştirildi. Üstelik aynı radardan iki adet de daha önce Japonya’ya yerleştirilmişti. İlave olarak, 2018 yılında Japonya’ya, ABD’nin deniz konuşlu balistik füze erken uyarı ve önleme sistemi (AEGIS) savaş yönetim sisteminin kara konuşlu versiyonu olan AEGIS Ashore kuruluyor. Bu sistemin SPY-1 radarının da kabiliyet olarak TPY-2’den geri kalır yanı yok; sadece menzili daha kısa.
Çin’in füzeden ziyade radardan rahatsız olmasının sebebi, haritada Kore merkezli bin 300 kilometre çapında daireler çizildiğinde görülebilir. THAAD radarı TPY-2 Çin hava sahasının üçte ikisini kaplıyordu. Peki, bu ne anlama geliyordu? Çin artık nükleer bir savaşta topraklarının üçte ikilik kısmında sürpriz saldırı yeteneğini kaybetmiş ve caydırıcılığı ciddi şekilde zarar görmüştü. Zira MRBM, (orta menzilli balistik füze) IRBM, SLBM ve ICBM türü balistik füzeler önce hızla troposferi tırmanarak uzay ortamında orta-yol fazına geçerler. Dolayısıyla bu katmanlardan ABD’ye doğru fırlatılacak bir Çin füzesi birkaç dakika geçmeden radar menziline girecek, bu da daha Çin topraklarını terk edemeden ABD füzelerinin yola çıkmasına sebep olacaktır.
Çin’in bu endişe ve caydırıcılık kaybına duyduğu tepkinin en büyük ispatını da bir hafta geçmeden görmüş olduk. THAAD füzesine (radarına) tepki olarak Çin mobil (yani dev tekerlekli araçlar üzerinde bulunan), menzili 13 bin 500-15 bin kilometre arasında olduğu tahmin edilen DF-41 ICBM’lerini Rusya sınırına, yani kuzeye kaydırdığını açıkladı. Böylece onları TPY-2 menzilinden kaçırarak sürpriz saldırı şansını devam ettireceğini açıklamış oldu. Tabii olarak Çin daha fazla balistik füze ve hava savunma sistemini Güney Kore’ye yakın kıyılara yığarak cevap verdi ki bu sebepten bölgede gerilim hâlâ devam ediyor.
Bu arada ABD’nin dünyayı çevreleyen ve dev kızılötesi algılayıcılara sahip (SBISR, DSP ve benzeri) balistik füze erken uyarı uyduları olduğunu ve bunların bölgeyi sürekli taradığını da ekleyelim. Ancak balistik füze savunmasının son derece komplike, entegrasyon ve otomasyon gerektiren bir savunma sistemi olduğunu ve hiçbir sistem ve ülke için yüzde 100 güvenliğin garanti olmadığını da vurgulamak gerekir. Kuzey Kore’nin son iki yılda testlerini yaptığı HS-12/14/15 füzelerinin tamamının THAAD’ın önleme kabiliyetinin ilerisinde olduğunu da tekrar belirtelim.
[Hakan Kılıç askeri havacılık, füze ve balistik füze savunma sistemleri uzmanıdır]