Adana Görüşmelerinin 74. yıl dönümü

Adana Görüşmelerinin 74. yıl dönümü

İkinci Dünya Savaşı sırasında Türkiye Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ile İngiltere Başbakanı Winston Churchill arasında 30-31 Ocak 1943'te Adana yakınlarındaki Yenice tren istasyonunda vagonda gerçekleşen "Adana Görüşmelerinin" üzerinden 74 yıl geçti- ÇÜ İİBF

ADANA (AA) - Türkiye Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ile İngiltere Başbakanı Winston Churchill arasında 30-31 Ocak 1943'te Yenice tren istasyonunda bir vagonda gerçekleşen "Adana Görüşmesi" 74. yılında.

Genç Türkiye Cumhuriyeti'nin daha emekleme döneminde karşı karşıya kaldığı, 20. yüzyılın en büyük insani felaketlerinden biri olarak görülen İkinci Dünya Savaşı'na dahil olmaması sürecinde Adana Görüşmesinin önemli bir rolü olduğu değerlendiriliyor.

Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Harun Arıkan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, görüşmenin, savaşta Almanların yavaş yavaş bozguna uğradığı ya da kaybedeceğinin hissedildiği bir dönemde gerçekleştirildiğini, zaten görüşmeden bir gün sonra 100 binden fazla Alman askerinin o dönem adı Leningrad olan St. Petersburg'ta Ruslara teslim olduğunu söyledi.

Avrupa’nın uzun süren savaşlar nedeniyle yorgun ve bıkkın olduğunu, İtilaf Devletlerinin de savaşı bir an önce bitirmeyi hedeflediğini anlatan Arıkan, bu devletlerin Almanların SSCB cephesinde savaşı kaybetmeye başladığı dönemde yeni bir cephe açarak Almanları tamamen yenilgiye uğratmak istediğini belirtti.

Türkiye’nin savaşa girmesiyle SSCB karşısındaki Alman askerlerinin bir bölümünün bu cepheye kaydırılacak olmasıyla Rusların da Türkiye’nin savaşa girmesine sıcak baktığını ifade eden Arıkan, “Ancak tabi İnönü hayatının çok uzun dönemini savaşlarla geçirmiş bir lider. Savaş taktiklerini, stratejilerini çok iyi bilen bir siyaset adamı. Bu nedenle de Türkiye üzerinden bir cephe açılması baskısını hep hissetmişti.” dedi.

- Almanlar yeni petrol kaynaklarına ulaşmamalı

Arıkan, Churchil’in, Türkiye’nin öncelikle savaşa girmesini, o da olmazsa kısa süre içinde yakıt sıkıntısı çekecek Almanların Türkiye üzerinden Irak’a ulaşarak petrol kaynaklarını ele geçirme ihtimaline karşı Türkiye’nin askeri modernizasyonu ve güçlendirilmesini öngördüğünü anlattı.

Arıkan, şunları söyledi:

"İki gün içerisinde Türkiye gibi bir ülkenin savaşa ikna edilmesi mümkün değil. Aslında bu, bir çeşit tarafların yüz yüze görüşerek olası Alman saldırısında nasıl bir tedbir alınacağıyla ilgili ön görüşmeydi. Churchill, Türkiye'nin Alman tehdidine karşı güçlü bir şekilde silahlandırılmasını düşünürken, İnönü de buna karşılık 'Savaş kararını ancak Türkiye kendisi verir' söylemini dile getirdi. Görüşmede askeri modernizasyon konusunda mutabakata varıldı ama sonraki süreçte savaşa karar verme inisiyatif Türkiye'de olacağı için bu kararın altı boş kaldı."

- Yayılmacı Sovyet tehdidi

Arıkan, Ankara'nın SSCB'nin savaşın galibi olması durumunda emperyalist hedeflerini daha fazla geliştireceğini, hatta Türkiye'yi tehdit edeceğini öngördüğünü, görüşmelerde de İnönü'nün bunu dile getirdiğini aktardı.

Yaklaşan yayılmacı Sovyet tehdidini gören İnönü ve Türk hariciyesinin son derece doğru bir tespitte bulunduğunu aktaran Arıkan, şunları söyledi:

"Türkiye'nin daha 1943 yılında Sovyet tehdidini dile getirmiş olması o dönemdeki diplomatik vizyon ve diplomatik öngörünün oldukça başarılı olduğunu göstermektedir. Çünkü gerçekten de hemen savaştan sonraki süreçte 1945'te Yalta Konferansı, devamında Potsdam Konferansında SSCB Türkiye üzerinde boğazlarda üs istemiş, hem de doğu sınırlarının yeniden düzenlenmesi talebinde bulunmuştur. İnönü ve Türk DışişleriBakanlığı, 1943'te SSCB dış politikasının savaş sonrası neye yöneleceğini öngörmüş, Türkiye bu konuya hazırlık yapmıştır."

Arıkan, savaşa girecek bir Türkiye'nin kazanan tarafta olsa bile yıkımla karşı karşıya kalacağını, genç bir cumhuriyet olan ülkenin bu yıkımın etkisini üzerinden atamadan yine savaşı kazanmış ve daha güçlü olan agresif Sovyet tehdidi ile baş edemeyeceğini düşündüğünü belirterek, "Türk yönetiminde, savaşa girmeden tarafsız kalarak az da olsa gücünü koruyabilen Türkiye'nin savaş sonrası Sovyet tehdidine karşı en azından belli ölçüde baş edebileceği öngörüsü yer alıyordu." dedi.

İnönü'nün SSCB'ye asla güvenmediğini, 1939 yılında Nazi Almanyası ile SSCB arasında yapılan gizli anlaşmayla işgal edilen Polonya'nın doğu ve batıdan yaşadığı işgal gibi başına gelenlerin Türkiye'nin başına gelmemesi için çaba sarf ettiğini aktaran Arıkan, şunları söyledi:

"Görüşme Türk diplomasisi açısından çok önemli bir zaferdir. Türk diplomasi gelenek, bilgi birikimi ve kurumsal kimliği ile birlikte dünyanın önde gelen 5-6 ülkesinden birisi olarak değerlendirilmelidir. Çünkü çok güçlü bir diplomasi, devlet, kurum geleneği vardır. O nedenle diplomasimiz zayıftır söylemi çok doğru bulmuyorum. Çünkü Türk diplomasisinin tarihsel kökleri çok güçlüdür. Dışişleri Bakanlığı diplomatları ve siyasal karar alıcıları o dönemde savaşın, özellikle uluslararası siyasetteki savaşın yönü noktasında güçlü bir bilgi ağına ve stratejiye sahip olduğunun da göstergesidir."

Arıkan, Türkiye'nin savaş sonrasında yaşanabilecek olaylara karşı gücünü koruyabilme adına ihtiyatlı bir dış politika ışığında denge siyaseti izlediğini sözlerine ekledi.


AA

Kaynak:Haber Kaynağı