‘Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil’ deyip deyip bir harflere dokunuyorum bir siliyorum yazdıklarımı…
Keşke daha az yazıp daha çok ‘suphanallah’ çekseydim…
***
“Bazılarının ağzı kalabalık, bazılarının da isminin önü” dedim…
Ha bire konuşuyor, hiç dinlemiyordu…
“Konuştuğunu dinleyenlerden itibar eden olsa, amenna diyeceğim” dedim.
Lakin o da yok…
Bekle ki sussun.
“Özrü ortada, lakin özür dilemesi ne mümkün!” dedim.
Böyle kabul edip kendi nefsime ve ona dua etmem en doğru olanı.
Hâlbuki…
“Bir sussa, herkes dua edecek…
Bir sussa, işitecek!
Bir sussa, oksijen gidecek ciğerine.
Sonra belki de beynine kan!” dedim.
Tefekkür edecek.
***
Hani MFÖ’nün Peki Peki Anladık’ı var ya…
Sözlerinden seçmece yaptığımızda şöyle:
Her şeyden sen anlarsın / Her şeyi sen bilirsin
En güzel sen bakarsın / En güzel sen ağlarsın
Sen neymişsin be abi!
Aynen şarkıdaki durumlar…
“Demek ki piyasada yalnız değil” dedim.
Şarkıya bile yazık…
Bana bile yazık…
“Bu satırlara bile yazık!” dedim.
***
Sile yaza buraya kadar getirdim…
Silmeyeyim artık.
Ne dedimse dedim işte…
***
“Boş ver, uğraşmaya değmez” dedim.
Kim olduğunu söylemeye de değmez
Oşubu…
***
Onun susmaya niyeti yoksa…
“Bu kadar konuşup, bari ben susayım” dedim…
En iyisi susayım…
En iyi susayım.
Dedim ya!
Keşke daha az konuşup daha çok ‘suphanallah’ çekseydi/m…