Ah Ermenek

“Sarı yaylam, yaylamadım kar iken,

Palazını avlamadım tor iken,

Bu cihanda acı ölüm var iken,

Geride kalanlar yansın ağlasın..”

Fil Ahmet böyle yakmış türküsünü yıllar önce, yaylasını yaylamadan gidenlere. Birde o kadar çok ki yaylasını yaylamadan gidenler, hangi birini diyeyim. Bu dağlarda kime sorsanız “Aydınlıyım” der. Gurbetçiliğin adıdır Aydınlı olmak. Eyice kocayıp da elden ayaktan düşünce asıl toprağına döner insan ya, o saatten sonra dönsen ne olur, dönmesen ne olur.

Bir söz, yaşlı ananın, yitirdiği oğluna ağıdı  “Yüzmeyi bilmezdi ya o suyun içinde ne yaptı ?” Bir görüntü, yaşlı babanın yırtık gara lastikleri, yüreğimizin ta derinlerine işledi.

“Dost başa, düşman ayağa bakar ”derler. Bunlar ayağa baktılar ve yırtık gara lastiği gördüler. Utanmadılar ama el arına yeni bi çift gara lastik yolladılar. “Bundan ötesine layık değilsin, der gibi. O zaten bunu da, bundan ötesini de istemedi ki sizden.

 Oysa sadece yüzüne baksalar yeterdi onun ezginliğini, onun yoksulluğunu anlamak için. O güzel yaşlı adam, acısını içine atar, kimsenin bunları anlamasını da istemezdi. Bundan öncesi çarık vardı ayaklarında, şimdi gara lastik, başka bir giyit aklının ucundan bile geçmezdi.

O zaten hoyratlara, nadanlara demez yüreğindekini. Belki dağlara der sadece.

“Derdimin ortağı, sinem bülbülü,

Andırırsın lale sümbülü,

Göklere erişir feryadım ahım,

Derdimi kime diyeyim dağlar..”

Ah Ermenek…

Nasılda pır pır ederdi yüreğim Feslikan Yaylasını, Barcın Yaylasını geçtikten sonra. Yörük Pazarına varınca ikircikler içinde kalırdı yüreğim. Bir türlü karar veremezdim, hangi taraftaki güzelliklerine atsam kendimi,  Fariske tarafına mı, Başyayla tarafına mı, diye. Bilirdim ki nereye gitsem bir dolu güzellik beni bekliyordur.

Başyayla’nın tepelere varınca seni görürdüm Ermenek. O güzel cennet vadilerini, GülnarA aşacak dağları görürdüm. O vadinin başında güzelliklerini seyrederken seni ne kadar özlediğimi duyumsardım. Seni ve illaki o güzel insanlarını. Bir coşkuyla dolardı yüreğim, say ki Kör Ahmet türküsünü çığırıyor yanı başımda.

“Ermeneğin keklikleri ötüyor…”

Ben de bir türkü tutturur yürürdüm o aziz canlarıma tez zamanda kavuşmak için.

“Nasıl da geçtin boz bulanık sellerden,

Haberini aldım esen yellerden,

Yadigar mı kaldın bizim ellerden

İreyhan misali kokan birader..”

Acılı haberini aldım, günler var ki yönümü yönüne döndüremedim. Gözlerimi açsam acılı bir dost yüzünü karşımda görüverecekmişim, gibi.

Köylerinde genç bulunmaz, hala birer Aydınlıdır onlar. Bulunanlar da kömür ocaklarında kalırlar. Kitaplara sığmaz ömürleri ama iki dize yeter onları anlatmaya.

“Gülüm gonca iken soldurdun felek

Ahrete yaralı gönderdin felek..”

 Hepsi birer sürü içinde sürmeli goyundular. Sadece çığlıkları ulaştı sevdiklerine.

“Ölüyorum sevdiğim suyumu goyun..”


img_1936.jpg

_mg_5967.jpg

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum