Ahmet Altan: Allah muhafaza...
Sanırım bunların epeyce bir kısmı aslında kendini tanımıyormuş
Belki de samimiyetle “demokrat” olduklarını zannediyorlarmış.
Şimdi, “demokrat” değil de düpedüz “askerci”, “halk düşmanı”, “azınlık sultası” destekçisi olduklarını görmek onları sarsmış.
Hem darbe anayasasını, “yüksek yargının” halkın iradesini budamasını, siyaseti geriletmesini, askerle elele “haksız bir iktidarı” sürdürmesini istiyorlar, hem de “demokrat” görünmeye çalışıyorlar.
Bunu nasıl yapacaklarını çok merak ediyorum.
Her gün okuyorum gazeteleri.
Biraz kalpsizce biliyorum ama bu zavallı kıvranmaları beni eğlendiriyor.
“Demokrat olmadan demokrat olmak” gibi bir ucubeliği savunabilmek için yaptıkları zihinsel figürler bende sirke gitmiş bir çocuğun merakını uyandırıyor.
Acaba nasıl yapacaklar diye izliyorum onları.
Öyle zor pozisyonlara sokuyorlar ki kendilerini, bazen bir yerlerini sakatlayacaklar diye de endişeleniyorum.
Hani bazen şöyle kimseye çaktırmadan eğilip kulaklarına, “öyle yapma çocuğum, sakatlanacaksın” demek geçiyor içimden.
Halbuki demokrat olmak zor bir iş değil.
Demokrat olmak yeter bunun için.
Bu da basit sorular sormakla sağlanır.
Şu Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu var ya, hani çıkıp çıkıp “kendimiz için bir şey istemiyoruz sadece hukuku korumak istiyoruz” diyen kurul, onlara bir soru soracaksın.
“Neden Genelkurmay Başkanı’nın emriyle bir savcıyı meslekten attınız?”
Sorun bu soruyu.
Onlar da bunu neden yaptıklarını açıklasınlar.
Böyle, Genelkurmay Başkanı’nın emriyle savcıyı görevinden atmak, size “hukuka ve demokratlığa” uygun gözükürse yazın bunu.
Deyin ki, “bir yüksek yargı kurulu tabii ki askerler hakkında iddianame yazan savcıları orgenerallerden emir alarak görevden atar, hukukun görevi budur”.
Gerçi bu sizi “demokrat” yapmaz pek ama hiç olmazsa dürüst yapar.
Çünkü hem bu durumu görmez, hem bu durumun değişmesine karşı çıkar, hem bu durumu değiştirmeye çalışan yeniliklere direnir, hem de bunun demokrasi gereği olduğunu söylerseniz, yani söylemeye insanın dili varmıyor ama, biraz “sahtekâr” gözükebilirsiniz.
Ki şu anda da öyle gözüküyorsunuz.
Çünkü bazı soruları sormadan “demokrat” olamıyorsunuz.
Şu andaki Genelkurmay Başkanı’nın, bir davanın sanığı olan bir başka orgenerali “suçsuz” ilan ederek adalete müdahale etmesi suç.
Her gün CHP’nin “cüppeli propaganda birliği” gibi konuşan hukukçulara “neden” bu suç karşısında sessiz kaldıklarını sorun.
Hukuk adına “içiniz böyle titrerken” neden bu hukuksuzluk karşısında sessiz kalacaksınız?
Yoksa sizin aklınızdaki “hukuk”, generallere “dokunulmazlık” sağlayan bir hukuk mu?
Sanki öyleymiş gibi gözüküyor, ama biliyor musunuz, bu demokratlığa çok uygun değil.
İşte buralarda zorlanıyorsunuz.
27 Nisan muhtırasını destekleyen CHP hakkında ne düşünüyorsunuz?
Sizce, CHP’nin bir “muhtırayı” desteklemesi “demokrat” bir tavır mıydı?
İsterseniz bir sorun CHP’ye “sen neden parlamentoya karşı askerin muhtırasını destekledin?” diye.
Sonra kendi tavrınızı açıklayın.
Bilmem hatırlıyor musunuz, bu “bağımsız” yargı, bu yüce adalet sisteminin zirveleri, 27 Nisan muhtırası karşısında tümüyle sessiz kalmıştı.
“Sessizlik, adalet sisteminin vakarına uygundur” derseniz, ben de size “peki parlamentonun kararlarına karşı bu konuşkanlık neyin nesidir” diye sorarım.
Parlamentoyu sürekli baskı altında tutmaya uğraşan, askerlerin ise hukuksuzluk otobanındaki yolunu hep açık tutan bir “adalet sistemi” size “demokratik” geliyor mu?
Geliyor, değil mi?
Hukuk, sizce “halkı baskı altında” tutmanın Türkçesi.
Size kim öğrettiyse yanlış öğretmiş, “halkı baskı altına” alarak demokratlık olmuyor.
Onun adı bambaşka.
Hem “darbeci, faşist” bir düzeni savunup hem “demokrat” görünmeye çalışmanızdaki gayret çok eğlenceli.
Sizi bu zor işi yaparken izlemek, yüksek bir ipin üstünde yürüyen bir palyaçoyu izlemek gibi insanı hem eğlendiriyor hem de “eyvah düşüp bir yerini kıracak” diye endişelendiriyor.
Gidip şu HSYK’ya bir sorsanıza...
“Niye generalin emriyle” savcıyı atmışlar?
Siz daha bir soruyu bile soramıyorsunuz, bir de darbecilik ipinde demokrasi numarası yapacaksınız.
Bak söylüyorum, Allah muhafaza düşüp sakatlayacaksınız kendinizi.
AHMET ALTAN - TARAF