Ahmet Hakan bavulu toplayıp köşeyi kapattı
Yandaş medyada her gün maruz kalınan hakkaniyetsiz ve mide bulandırıcı yazılardan.......
Ahmet Hakan da modaya uyup, "yıllık iznimin bir bölümünü kullanacağım" tekerlemesini yineliyor köşesinde.
Oysa yıllık iznini kullanacak yazarlardan hiç olmazsa bir tekinin diğerlerinden farklı bir şey yazmasını ne kadar çok istiyoruz...
Muhammed İkbal'in dediği gibi; "Aynı gökte uçarlar ama kuzgunun dünyası başka, şahinin dünyası başkadır."
Yahu birileri kuzgun olmakta ısrar ederse etsin, içinizden hiç mi şahin çıkmayacak?..
Neyse...
Ahmet Hakan, İstanbul'un nemli oluşundan şikâyetçi...
Nemsiz bir sahil kasabası mı umuyor ne?..
Bu mevsimde orman ve su varsa nem olacak kardeşşş...
Rakibi yazar, siyasetçi ve sanatçı(!)lardan kaçış mümkün ama nemden kaçış asla!..
Neyse...
Biz nasıl olsa kışı güneyde, yazı İstanbul'da geçirenlerdeniz...
Yani doğruyu yaptığına inananlardan..
Bakın Ahmet Hakan'ın doğrusu ne?..
Yıllık iznimin bir bölümü
HER gün yazıyla yatıp yazıyla kalkmaya alışmış bir adamın başına ne gelirse, benim de başıma o geldi.
Resmen otomatiğe bağlandım.
Rutin teslim aldı beni.
Mesela dün yatarken “Hayır diyenler kaç çeşittir” başlıklı bir yazının maddelerini sıralarken yakaladım kendimi...
Kalktığımda ise “Bülent Ortaçgil gecesinden notlar” başlıklı bir yazı üzerine temrinler yapıyordum.
¡¡¡
Bir yandan da gına geldi.
Mehmet Barlas’ın sinsice laf çakma gayretlerinden...
Fazıl Say’ın muhatabına, bitirim bir minibüs esnafı üslubuyla çemkirmesinden...
“Evet” diyenlerin “Hayır” diyenler üzerinde kurdukları “Evet de lan... Evet de lan...” şeklindeki “demokratik” baskıdan...
Yandaş medyada her gün maruz kalınan hakkaniyetsiz ve mide bulandırıcı yazılardan...
İstanbul’un bir saat içinde her tarafımızı yapış yapış hale getiren kahrolası neminden...
“Sen bilirsin... Referandumda ne çıkar” türü sorulardan...
“Yetmez ama evet” lafından...
Kılıçdaroğlu’na laf edemeyenlerin Erdoğan’a, Erdoğan’a laf edemeyenlerin Kılıçdaroğlu’na yüklenmesinden...
Saflaşmadan...
Yandaş valilerden...
Ve hatta hep aynı magazin şahsiyetlerinin, hep aynı kıyı şeridinde imza attıkları rezilliklerden...
Sanki büyük bir marifete imza atmış gibi, “20 yıldır bu köşeyi hiç boş bırakmadım” diye yazan köşecilerden...
Hepsinden ama hepsinden bıktım.
¡¡¡
Şöyle esaslı bir şekilde arınacağım...
Gazetesiz, televizyonsuz, internetsiz, referandumsuz, yandaşsız ve hatta telefonsuz günler geçireceğim...
Okumadığım kitaplar, seyretmediğim filmler, dinlemediğim albümler beni bekler.
Gidemediğim yerler de...
¡¡¡
Kısacası...
Yazarınız “yıllık izninin bir bölümünü” kullanıyor.
Eğer kullanmazsa...
Yazıp çizeceklerinin “bir delinin hatıra defteri” kapsamına gireceğinden endişe ederek...
Dosta, düşmana duyurulur.