AK Gençlik'le Salih Tuna arasında gerginlik
AK Parti Gençlik Kolları ile gazeteci Salih Tuna arasında gerginlik köşe yazılarına da yansıdı.
Salih Tuna bugün köşesi,nde "Bir yemin önerisi ve AK Partili gençler için Not 2" başlıklı bir yazı kaleme alırken, Akşam yazrı Kurtuluş Tayiz de "Ak Gençlik’e Salih Tuna’yı kim düşman belletti?" başlıklı yazısıyla konuyu gündemine aldı.
İşte Salih Tuna'nın yazısı:
Bir yemin önerisi ve AK Partili gençler için Not 2
NOT 1: Bir TV kanalında yaptığım bir konuşmada adını vermeden de olsa bir yazara haksızlık yaptım. AK Parti tabanı hakkında daha evvel benzer şeyler söylediği için, hatta AK Parti tabanını utanmazca aşağıladığı için olsa gerek, söz konusu ifadeyi ona hasrettim. Ne olursa olsun dikkatli olmalıydım. Kime ne kadar öfkelenirsek öfkelenelim, hakkaniyetli olmaktan asla taviz veremeyiz. Adını vermediğim için adını vermeden kendisinden özür dilerim. Umarım kendisi de AK Parti tabanından behemehal özür diler.
NOT 2: 15 Temmuz'da FETÖ'nün hayasız saldırısına karşı direnen, çıplak ellerle tankları durduran aziz milletimizin içinde Kazan'ın 70 yaşındaki delikanlıları da vardı, gençlerimiz de!
Bu gençlerimiz arasında benim de 3 oğlum vardı. Cumhurbaşkanımız bitti deninceye kadar meydan meydan dolaşıp nöbet tuttular.
Gelgelelim, gençler dahil bizim en iyilerimiz şehid oldu.
Dünyanın en güzel, en kahraman, en yiğit gençleridir onlar.
Bu gençlerin bir de lideri var: “Topunuz gelin" diyen, egemenlere, müstekbirlere dik duran, zerre miskali eğilmeyen, posta koyan bir lider.
Biz gençliğimizi Akıncılar'da geçirdik.
Gençtik; kıpır kıpırdık, “deli dumrul"du yüreğimiz. Lakin mahzunduk; Erdoğan gibi bir sesin hasretiyle büyüdük.
Bizi o vakitler, Erdem Bayazıt'ın “kızdı mı cehennem kesilir, sevdi mi cennet" veya Osman Sarı'nın “Savaşa girdi kalbim bin yara aldı beni(…) bir Ebubekir kıldı bir Ömer kıldı beni…" mısraları teskin ederdi.
Henüz 13-14 yaşındayken belimizde çakar almaz bir silah, Salih Mirzabeyoğlu'nun Aydınlık Savaşçıları'ndan mısralar yazardık duvarlara: “Sen oradan kıracaksın zinciri /ben buradan / bir gün mutlaka kavuşacak /ellerimiz…"
Erdoğan'ımız yoktu ama mısralarımız vardı. Şimdi Erdoğan'ımız var “mısralarımız" yok!
Sayın Cumhurbaşkanımızın 15 Temmuz gecesi telefonda “ölümüne, ölümüne" vurgusu nasıldı öyle, bütün ölümleri öldürmüşçesine…
Hele o “topunuz gelin" resti neydi öyle.
Bu bakımdan şimdiki gençler çok şanslı.
Ülke TV'deki bir programda “Reis"in bu soylu çıkışının altını çizip AK Parti'li gençlik teşkilatları hakkında birkaç şey söyledim. Manidar olan sözlerimin çarpıtılması veya 17- 25 Aralık 2013 öncesi bir videonun sonrasıymış gibi sunulması densizliği değildi. Manidar olan söz konusu konuşmanın yayımlandığı Perşembe gecesi değil de, 3 gün sonra tepki gösterilmesiydi.
Meydanlardaki AK Parti'li gençlere söylediğim bir şey yoktu. Nasıl söyleyebilirdim ki; dedim ya, 3 oğlum da onlarla birlikteydi.
Hayır, 15 Temmuz gecesi için de söylediğim hiçbir şey yoktu; çünkü o an canhıraş şekilde vatanımızı kurtarmak için sokaklara dökülmüş, tankların karşısına dikilmişlerdi.
Dillerinde de en yüce kelam, Allahu Ekber vardı.
Benim sözüm 15 Temmuz sonrası, 24 gün 24 gece meydanları dolduran o kahraman gençlerimize slogan, marş, İngilizce başta olmak üzere birkaç dilde döviz, fotoğraf, resim, karikatür, pandomim, koreografi, ila ahir.. üretmeyen (profesyonel) gençlik teşkilatınaydı. (Şehid Mustafa Cambaz kardeşim yaşasaydı 15 Temmuz'un en güzel fotoğrafını çekerdi…)
Demem o ki, ellerindeki mukavva kağıtlara tükenmez kalemlerle yazı yazmak zorunda kalan meydanlardaki gençlerimize 15 Temmuz devrimini yansıtan çarpıcı (elbette parti spotu değil) dövizler verilemez miydi?
Mısır'daki kardeşlerimiz Rabia işaretini armağan etmişlerdi zalimlere boyun eğmeyenlere, yani, yeryüzünün tüm mazlumlarına.
Peki bizim o şanlı 15 Temmuz direniş destanımızı yeryüzünün tüm mazlumlarına taşıyacak herhangi bir sembolümüz, sloganımız, sözümüz neden yoktu? Sözümün alt metninin de üst metninin de hülasası bundan ibaretti.
Şükür ki şükür bir Allah'ımız, tanklarına kafa tutan gençlerimiz ve bir de Erdoğan'ımız var.
Buraya kadar düştüğüm nota “BU BİR" diyelim.
Yok biz çok harikaydık; teşkilatta bu işlerle meşgul olan arkadaşlarımız çok üretkendi diyorsanız, sözüm yok.
Hatta, madem öyle, size bühtan ettiğim için özür dilerim.
Buna da, “İKİ" diyelim.
Şimdi herkes bu seçeneklerden kendine yakışanı seçsin.
Bakınız…
Çakalların ve fırıldakların kol gezdiği bir dönemde, velhasıl, herkesin ganimet peşine düşmüşcesine 15 Temmuz direnişini pazarlamaya kalkıştığı bu netameli günlerde malum “siyaset hırsızlarının" içerde bıraktığı parçaları da “Erdoğan düşmanı AKP'li fırıldaklar" da bana bu dünyada hiçbir şey yapamaz. Zira bu dünyanın hiçbir nimetine zerre minnet eylemem.
Erdoğan'ın yanında duran yazarlarla hesaplaşmak isteyenlerin oyununa gelirseniz üzülürüm o kadar.
Meydanlardaki o türküde, “dostun kim düşmanın kim sez oğlum…" denilmiyor muydu?
Dostunuzu düşmanınızı iyi tanıyın yeter.
Bu arada, Biden geliyor 24'ünde. Can Dündar'ın oğluna “çok cesur bir baban var; onunla gurur duyman gerekir" demişti. Malumunuz Can'cık kaçak. Hadi gençler, “Can Dündar'ı almadan gelme" mi ne diyeceksiniz deyin şu Biden'a; tweetleri boşa harcamayın.
NOT 3: PKK, AK Parti Beytüşşebap İlçe Gençlik Kolları Başkanı Naci Adıyaman'ı şehid etti. Şehitler yolumuzu aydınlatan kutsal meşalelerdir. Şehid Metin Yüksel'in dediği gibi, “Şehadet çağrıdır tüm nesillere ve çağlara…"
İşte Kurtuluş Tayiz'in yazısı:
Ak Gençlik’e Salih Tuna’yı kim düşman belletti?
Genelde twitterda yazılarıyla trend topic olan Salih Tuna bu kez, Cumartesi akşamından itibaren, “AK Gençlik” tarafından linç edilmek suretiyle liste başı oldu.
Sebep ise Salih Tuna’nın AK Parti gençlik teşkilatına yönelttiği eleştiriler. Bu eleştirilerin bu denli bir “infiale” yol açması hem mantık dışı hem de dikkat çekici; çünkü Tuna’nın sözleri ile linç kampanyası arasında hiç orantı yok. Sanki başka bir hesabı görmek üzere “AK Gençlik” organize edilmiş, abartılı bir infial uyandırılmış ve sonuçta kimi açık hesaplardan ama çoğu örtülü hesaplardan Salih Tuna saldırıya maruz bırakılmış.
Salih Tuna’nın o sözleri şöyle: “Gençlik teşkilatlarını eleştirmek istiyorum. 23-24 gündür Türkiye’nin değişik illerinde gösteri yapılıyor, halk demokrasi nöbeti tutuyor. Biz bütün işlerimizi bıraksak, şurda beş kişi kafa kafaya versek on tane slogan üretirdik, bir tane sloganımız yok. Bir döviziniz yok, bir sözünüz yok. Dursun Ali Erzincanlı bir şiir okuyor, çok güzel okuyor da şiirin sözleri söz değil, müzik arkasından fonla birlikte yürüyor. O bile birşey, çünkü anlattığı Ömer Halisdemir çok değerli...
Hani resimleriniz, şiirleriniz, sloganlarınız, şarkılarınız, marşlarınız nerde?Çok güzel giyiniyorsunuz, aferin... Hangi renk nereye gidiyor, çok iyi beceriyorlar... bunlar iyi. İşte iyi koşturuyorlar, ama kardeşim bu nedir; nerde bu genç adam, genç adam bir şey üretecek, nasıl duruyorsunuz, kıpır kıpır olmanız lazım. Gençliği var mı AK Parti’nin? Böyle bir lidere yakışıyor mu, böyle bir gençlik? “Topunuz gelin” diyen bir lidere yakışıyor mu bu gençlik? Böyle bir lider başka bir ülkenin elinde olsa bin tane şey üretir, ben böyle gençlik görmedim. Yoksa da olsun artık, 23-24 gündür insanlar nöbet tutuyor, oradaki insanlar bir şeyler üretmeye çalışıyor, gençlik de iki tane yabancı dilde, bir tane Türkçe birşeyler üretir... İhale işlerini becerebilirler bilmiyorum, ama bunları beceremiyorlar.”
Salih Tuna’nın bu eleştirilerini eminim ki AK Parti gençlik teşkilatı içinde de onlarca genç üye dile getirmiştir; gençlik toplantılarında Salih Tuna’nın bahsettiği konularda yaşanan eksiklikler muhakkak anlatılmış, özeleştiri yapılmıştır.
Yaptığı eleştiriler üzerinden Salih Tuna’yı linç etmek, sosyal medyada kişilik katline uğratmaya çalışmak AK Parti gençliğinin işi olabilir mi? Bu linç kampanyasının AK Parti gençliğinin işi olduğunu doğrusu düşünmüyorum. Kendisini tanımlarken çizdiği çerçeveye göre AK Parti gençliği eleştiri yapar, küfretmez! İnsanın düşmanına bile etmeyeceği hakaretleri değil Salih Tuna’ya hiçbir insana ve hakikatli kalem erbabına yapmaz. Bilir ki hiçbir kurum ve kişi eleştirilmez değildir; ne Salih Tuna , ne de “Ak Gençlik” in eleştirilemez olduğunun şuurundadır lâkin bunu edebiyle yapar.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım olmak üzere AK Parti’nin pek çok yöneticisi 15 Temmuz akşamı milletle birlikte büyük bir destan yazdı. Ama buna rağmen en büyük özeleştiriyi Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptı. AK Gençlik, bu sürede kendi partisine, liderine ve milletine yakışır bir pratiğin sahibi oldu mu? Kendisini eleştirebildi mi? Özeleştiri vermeye yanaştı mı?
Sosyal medyanın aldatıcı bir yönü var; çoğu örtülü hesaplardan yapılan saldırıları bir kaç “uzman” yönetir. Açık hesaplardan alenen yazılan küfürlerin sahipleri ise ya Salih Tuna’yı hiç okumamışlar yada başka bir hesapları var ve onu görmek için bu denli hınç kuşanmışlar.
Salih Tuna’nın eleştirilerinin AK Parti teşkilatı içinde hem olumlu hem olumsuz karşılığı olacaktır.Mütedeyyin camianın sanat faaliyetlerindeki tutukluğu dönemsel paradigmalar ve olaylarla şekillenmiş olsa bile, Ak Gençlik tanımlamasıyla adlandırılan kesimin resimden müziğe; grafik tasarımdan reklamcılığa dek, Salih Tuna’nın işaret ettiği o alanlara dair, şuurlu yaratıcılık faaliyetlerini derinleştirip nitelikli olarak artırması elzemdir. Bunun dile getirilmesi ise Salih Tuna’ya yapılan saldırı gibi bir infiali değil, tefekkürü hak etmektedir.
Slogan, bir sürecin yalın kavrayışı ve özlü ifadesidir. Salih Tuna’yı Cemil Meriç’in slogan tarifiyle vurmaya çalışanlar, onun Meriç’in çerçevesini çizdiği, budalanın ve papağanın ideolojisi olan slogan zihniyetiyle memleket ve millet uyutanlara karşı net bir tavır koyduğunu bilmezler mi? Bilmemeleri çok mümkün görünmüyor. Demek ki papağanlığını yaptıkları ideolojilerin içinden başka bir hesabı görmek adına sesleniyorlar hala.
Salih Tuna hakkında linç kampanyası düzenleme fikrini veren, Salih Tuna’yı AK Gençliğe “düşman” gösteren kişiye/kişiler muhtemeldir AK Partili veya AK Gençlik’ten değildir. Yada teşkilatın içinde koyun postuna bürünmüş kurtlardır.AK Parti gençlik teşkilatının yapacağı ilk şey, evvela kendi içlerindeki bu kişileri temizlemesidir.
BAKAN KILIÇ TEPKİ GÖSTERMİŞTİ
Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağtay Kılıç Twitter hesabı üzerinden tepki göstererek şunları söylemişti:
15 Temmuz'da hainlere meydan okuyan AK Parti Gençliğini başarısızlıkla suçlamak işgüzarlık değilse, ya akıl tutulmasıdır ya da körlüktür !
DEMOKRASİ DESTANI YAZMIŞTIR
AK Parti Gençliği o gece siyaseti bir kenara bırakarak parti bayraklarıyla değil, Türk bayraklarıyla çıkmıştır meydanlara ! Kahraman Gençliğimiz söylemlerini de, eylemlerini de, sloganlarını da Milletle birlikte sokaktaki demokrasi destanıyla yazmıştır !
"ÖZÜR DİLEMEYE ÇAĞIRIYORUM"
AK Parti Gençliği slogan ve pankart gençliği değil, Milletin Sesi ve Vicdanı olduğunu 15 Temmuz'da bir kez daha açıkça göstermiştir. AK Parti Gençliğini televizyon ekranlarından "Özeleştiri" süsüyle zan altında bırakanları kahramanlarımızdan özür dilemeye çağırıyorum !
"TEŞEKKÜR EDİYORUZ"
15 Temmuz gecesi hiçbir siyasi parti ayrımı gözetmeksizin milli iradeye ve demokrasiye sahip çıkan tüm gençliğimize teşekkür ediyoruz."