"Akşam 20:00'den sonra mağazayı açık tutmak israftır"
Sincap Marketler Zinciri Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdürü Ali Tabak perakende sektörüne dair önemli açıklamalar yaptı. Sektörde çalışma saatlerinin uzunluğundan yakınan Tabak, "20:00’den 23:00’e kadar mağazayı açık tutması enerji israfı, insan israfı,
-Sektöre ilk adımınız nasıl oldu?
1989 yılında 12 tane ortağın birleşerek kurmuş olduğu Osmanlı Marketler Zinciri ile sektöre başladım. O günlerde Konya’da yerli market zinciri zaten yoktu. Market kültürünü Konya’ya ilk getiren biziz. Müşteriyi kucağında erzak taşımaktan sepete, sepetten market ve alışveriş arabasına taşıyan süreçten bahsediyorum. Osmanlı Marketler zinciri 17 yıl boyunca devam etti. 17 yılın sonunda bu marketleri sattığımızda 13 şubeydi. 2006 yılına dönecek olursak, Osmanlı Marketlerini Sincap Marketler zincirine devrettik. Aradan geçen 3 yılın sonunda, Sincap Marketler zincirinin sahibi işi devam ettiremeyeceğini söyledi ve benimde içinde bulunduğum şu anki 4 ortağa devretti.
-'Bakkal amca' kavramı zihinlerden siliniyor mu?
Türkiye’de bakkal kültürü hiçbir zaman ölmez, ölmemeli de... Marketlerin açılması, Türkiye’nin gelişimi ile doğru orantılı. Türkiye’nin GSMH geliştikçe perakende sektörü de gelişecektir.
-Konyalılardan beklentileriniz nelerdir?
Son zamanlarda Cumhurbaşkanımızın bir söylemi var ‘Yerli,Yerel’. Biz yerel bir marketiz. Bu şehrin marketiyiz. Sermayesi bu şehrin sermayesi, çalışanı bu şehrin çalışanı. Bu şehrin halkı da, bu şehirde ticaret yapıp Konya Ticaret Odası'na bağlı olan, buraya kazanım sağlayan yerli,yerel hangi market varsa onları tercih etmesinde büyük bir yarar var.
-Ulusal firmaların Konya'da çoğalması sizi etkiliyor mu?
Ulusal firmaların hizmet anlayışı ile bizim hizmet anlayışımız oldukça farklı. Herhangi bir sektörde 2. oyuncu illaki piyasayı etkiler. Ancak bizim inancımız, Konyalı hemşerilerimizin yerel marketlere ilgi ve alakası çok daha fazla olduğu içindir ki Konya’daki ulusallar gitmek durumunda kaldılar. Biz yerel marketler olarak hizmet anlayışında ve sunumda ulusal marketlerden daha iyi hizmet ettiğimize inanıyorum. Yabancı markayı gerektirecek eksikliğimiz yok diye düşünüyorum.
-Konya'nın müşteri profili hakkında ne düşünüyorsunuz?
Türkiye’de insanlar sabah saat 07-08’den akşam 22:00-23:00’e kadar çalışıyor. Yani baktığınız zaman perakende sektöründe çok uzun saatlerde çalışılıyor. Dolayısıyla insanlar akşam 20:00'den sonra evine giriyor. Buna istinaden perakende sektörünün 20:00’den 23:00’e kadar mağazayı açık tutması enerji israfı, insan israfı, ürün israfı diye düşünüyorum. Konyalının çalışma saatleri ile alışveriş saat ve zamanlarını iyi analiz etmek gerekir.
-Perakende (AVM'ler) sektörü Pazar günler kapanmalı mı?
Türkiye’de perakende sektörü Pazar günleri kapanamaz. Neden? Pazar günleri çok hızlı ve canlı, ben şahsen kapanmasını istemiyorum. Bence Türkiye’de perakende sektörünün çalışma saatleri kısıtlanmalı. Sabah 08:00’de açıyorsak akşam 20:00’de mağazalar kapanmalı. Çalışan insanların da bir sosyal hayatı var. Maalesef market sektöründe ya da perakende sektöründe çalışan insanların sosyal hayatı çalışma saatlerinin uzunluğuyla yok ediliyor. Bundan dolayı bizim sektörümüzde çok büyük kalifiye eleman sıkıntısı yaşıyoruz. İşveren olarak ben personelimi düşünüyorum. Belki bu her işverenin söylemeyeceği bir cümledir ama ben çalışanlarımın mutlu olması için Türkiye’deki perakende sektörünün çalışma saatlerini düzenlenmeli. Şu an hiçbir yaptırım yok, Çalışma Bakanlığı bu konuda düzenleme yapmalıdır.
-Perakende sektörünün sorunları nelerdir?
İnsanlar, sosyal hayatı olsun istiyor. Bizim sektörümüzde sosyal hayat yok. 'Para kazanıyorum ama harcayamıyorum' diyor çalışanımız. Sonuna kadar haklılar. Yine, marketlerin bir arada olması büyük bir sorun. Bir caddenin üzerinde bir tane market yeterli olmasına rağmen irili ufaklı on tane market görebiliyorsunuz. Bu çok büyük bir sorun. Bunun bir planlama sorunu olduğunu düşünüyorum. Bize akıl vermek düşmez ama bir şehri planlarken, kavşaklarıyla, iş yerleriyle, konutlarıyla bütün her şey düşünülerek yapılmalı. Türkiye çok hızlı büyüme yaşadığı için geçmişten kalan hantal ve plansız yapılar var. Bu hantal yapı tekrardan bir şehre dönüşmesi lazım diye düşünüyorum. Dolayısıyla plansız bir yapılanma ile bir sektörü öldürüyoruz. Rekabete iterek boğuyoruz. Aslında planlı bir yapılaşma olsa marketçilik gerçekten yapmak isteyenin yapacağı bir sektör olur. Ve o zaman hizmet, ürün, sunum kalitesi olur. Ama siz yan yana 3 tane market yaparsanız burada da fiyat rekabeti oluşur, bu rekabetten kimse kazançlı çıkmaz. Farklı bir konu ise, yakın gelecekte, bina altlarına market olmaması gerektiğini herkes görecek. Çünkü orada oturan insanlar için de sıkıntı oluyor. Mağazaların, jeneratörü ,soğutucuları ve onların çıkardığı gürültü var. Bize gelen market müşterilerinin aracı var. Gelen nakliye var. Apartman altında yapılan hizmet ile müstakil yerde yapılan hizmet arasında çok büyük kalite farkı var.
-Dönemsel olarak düzenlediğiniz kampanyaların geri dönüşleri nasıl oluyor?
Konya’nın yerel marketi olarak her zaman Konya’da kazanıp, Konya’da harcamayı, Konyalıya hizmet etmeyi kendimize ilke edindik. Dolayısı ile geçmiş yıllarda müşterilerimize 5-6 tane ev verdik. 7-8 tane araba verdik. Bir yılda 42 müşterimizi umreye gönderdik. İnsanların bizden yaptığı harcamaların karşılığında bir şeyler vererek, müşterimizi mutlu etmek hoş bir duygu.
-Sosyal medyada 'bazı ürünleri almayalım' kampanyalarını nasıl değerlendiriyorsunuz ?
Ticarette bir ürün varsa, çeşitlilik adına bu ürünü bulundurmanız, satmanız en doğrusudur. Marka yabancı olabilir. Ama o marka bu ülkede üretiliyorsa, bu ülkenin insanı orada çalışıyorsa bir de o taraftan bakmak gerekiyor. İnsanlara bakıyorsunuz kullandıkları arabada, telefonda markaya bakmazken yedikleri içtiklerinde markaya bakması aslında manidar. Öncelikle insan ve de bir müslüman olarak dinimize uygun, sağlığımıza uygun ürünleri yemek, bir müslümana yakışan bir durumdur. Tabi ki yerel olmalıyız ama ticaret bir avucun içi gibi, burada üretilen bir ürün hem Almanya’da, Japonya’da, Çin’de satılıyor. Oradaki ürünler de buraya gelecektir.
Röportaj:M. Ali Elmacı-Ahmet Gökbaş