Alaeddin Keykubat'a öğütler (1)
Zencani'nin, Anadolu Selçukluları devletine büyük bir ikbal yaşatmış, büyük Türk devlet adamı Alaaddin Keykubat'a verdiği öğütleri bölüm bölüm, günümüz devlet adamlarının ve siyaset erbabının da yararlanacaklarını umarak aktarıyoruz.
XIII. yüzyıl müelliflerinden Ahmed b. Sa'd b. Mehdi b. Abd's-Samed el-Osmani ez-Zencani'nin Anadolu'daki siyasetname geleneğinin önemli bir halkasını teşkil eden el-Letaifü'l-Alaiyye fi'l-Fedaili'b-Seniyye adlı kitabında 17 yıllık saltanat döneminde Anadolu Selçukluları devletine büyük bir ikbal yaşatmış, büyük Türk devlet adamı Alaaddin Keykubat (1220-1237)'a verdiği öğütleri bölüm bölüm, günümüz devlet adamlarının ve siyaset erbabının da yararlanacaklarını umarak aktarıyoruz.
Zencani'nin layihası Sultan Alaaddin Keykubat'a sunulan yegane siyasetname değildir. Diğerlerinden bazılarının isimlerini de burada zikretmek, en azından Anadolu'daki canlı ve renkli bir geleneğin yeniden ele alınmasına imkan verecektir: Nizameddin Yahya, Hadaiku's-siyer fi adabi'l müluk; Necmüddin Razi, Mirsadü'l ibad. (Murat GÜZEL)
Cennete Özendirme ve Cehennemden Sakındırma
Akıllı kimse akıbetini düşünür ve bir çok melik ve filozofun neye ulaştıklarından ibret alır. Bunlar her ne kadar çok asker toplayıp, bayrak ve mızraklar kaldırmışlarsa da, sonunda kendilerinden daha zayıf ve daha az mala ve adama sahip olan kimselerin yanına gittiler. Akıllı insan, randevusuna (akıbetine) hazırlanır, varlığı ve serveti ile gururlanmaz. Ecellerin kısalığı, ümitlerin uzunluğuna güler.
Kadı Abdüsselâm en-Nesevî şu sözünde bunu ne güzel ifade etmiştir:
Göçe hazırlan, senden önce doğanlar zaten gittiler. Uzun süren rahat bir yaşam seni kandırmasın, sarhoşların gideceği yer şarapçıdır. Kalbini uzun emellerle doldurdun, kısa eceller sana gülüyorlar.
Mutlu olan kişi, dünyanın sıkıntıları ağır gelmesin, rahatı da sıkıntısı da eşit olsun diye, akıbeti için hazırlanan, dünyayı tanıyan ve onun doğasının insanları dalgalandırdığını ve aldatıcı olduğunu bilen kimsedir. Bu bilgileri en iyi bilmesi gerekenler ise sultanlardır. Çünkü onların bunları bilmeleri, onları eziyet etmekten sakındırır, zulümden kaçınmalarına yardımcı olur ve mağdurları koruyucu olmaları için destek olur. Bu bilgiler sultanların kendilerini sürekli yâd ettirecek, yakın gelecekte ve İleride kendilerini sevap kazanmaya teşvik edecektir.
Dünyada başkalarına yardım etmek, ahirette şefaat etme mirasını elde etmeyi sağlayacaktır. Bir sultan halkına adaletle davranırsa, herkes onun şefaatçisi olur. Çok sayıda insanın ve kalabalık toplulukların şefaat ettiği kimseler, hayatta iken vebalden ve aşırı tehlikelerden kurtulur. Sultan katı olur, halkına zulmederse, herkes onun hasmı sayılır. Şefaatçi, düşman olursa iyilik hastalığa, aydınlık da karanlığa dönüşür.
Böylece Allah (sübhânehu ve teâlâ) mükemmel fazileti ve sonsuz lütfü ile, büyük ve milletlerin hakimi olan sultanın basiretini aydınlatır. Allah onun devletini ölümsüzleştirir ve ilahî nuru ile düşmanlarından üstün kılar. Sultan, dünyayı ve ahireti oldukları gibi görür, akıbetinin ve ahiretinin gerekleri için çalışır. Allah'ın kullarına ve halkına iyilik eder. Allah'ın lutfu ile sultan, dünyanın hiç kimse için kalıcı olmayacağını bilir. Yüce Allah'tan her iki dünyada da merhametini bolca ihsan etmesini ister ve her iki menzilde de kıymetini arttırır. O Allah, bütün bunlara kadirdir ve duaları kabul etmeye hazırdır.