Hümeyra Uslu
“Ama”, “Fakat”, “Lakin” Demiyorlarmış!
Geçen hafta yazdıklarım, çok ses getirdi.
Şaşırttı, mutlu etti.
Yazılarım arasında birkaç tane böyle vardır. Her kesimin ilgisini çeken ya da canını sıkan.
Bu İşin, “Ama”sı, “Fakat”ı, “Lakin”i Yok, başlıklı yazım da onlardan biri oldu. Gerek olumlu, gerekse de olumsuz eleştirilerle karşılaştı.
Haklı bulan, değerli gören dostlara teşekkürler.
Eksik bulan, hatalarımızı düzeltmemize vesile olan okurumuza da teşekkürler.
Çoğu kadın olmak üzere, “İyi ki söyledin bunları” minvalinde tepkileri daha yoğun aldım.
Kimisinden doğru ama eksik olmuş yorumları…
Ama genel olarak derdin anlaşıldığını gördüm. Anlatabildiğimi…
Erkek okuyuculardan da yorumlar geldi tabii ki, durumun öyle olmadığını söyleyen de oldu, kızıp başka gündem maddesi bulamadın mı diyen de…
Geçen sefer kadınların penceresinden bakmıştım, gelen yorumlar çerçevesinde birkaç konuya erkeklerin dediklerini eklemem gerekiyor.
Diyorlar ki efendim, “Ama, fakat, lakinli cümleler kurmuyoruz”, diyorlar ki, “Herkesin bir sürü şikayeti var eşinden ya da karşı cinsten, ya da bambaşka şeylerden, birey önce kendini düzeltsin”, diyorlar ki, “Kadınların mutsuzluğu, erkeklerin belli konularda onları tatmin edemeyişlerindendir, bakış açısı bir genellemedir ve katılmıyoruz.”
Yani hanımlar aslında çoğu erkek, toplumun aksine size hiç de evde temizlikçi, dışarıda işçi muamelesi yapmıyormuş…
İddiaları o yönde.
Toplumda var olan yanlış algıdan sorumlu tutulmak istemiyorlarmış.
Ben bana yazanların yalancısıyım, eğer yalansa.
Meselenin kadın erkek bağlamında değil, birey bağlamında incelenmesini söylüyorlar daha çok.
Mesela yalnızken zaten mutsuz bir kadının, mutsuz bir evlilik yapmasını ve bundan sonraki yaşanan olumsuzluklarda kendinde hiç suç görmemesini anlaşılmaz buluyorlar.
Kadının kendini, değersiz hissetmesinin, erkeklerin el birliğiyle yaptıkları bir şey olmadığını söylüyorlar.
Mesela kimilerine göre kadın her istediğini yaptığında değerliyken, kimilerine göre cennet vadeliden bir kadının zaten değerli olduğu…
Ya da bir başkası diyor ki kadın dışarıda başkasının kölesi olacağına evinde sultan olsun.
Ve bir başkasının mutlu aileyi inşa etmek adına çözümü de, annenin evinde çocuğuyla ilgilenmesi ve çocukların bakıcıyla vakit geçirmek zorunda kalmamaları yönünde…
Velhasıl bu konu çok su götürür dostlar.
Herkes kendi bildiği şeylerin, kendi yaptıklarının doğru olduğunu savunurken sanırım geçen yazımda söylediğim gibi, kişinin kendisini bilme meselesine geliyoruz.
Yunus Emre’yi dinlemekte fayda görüyorum.
Salt mutluluğu yakalamak bu dünyada biraz zor görünüyor. Üzerimize düşeni yapabilmek dileğiyle diyorum.
ÖNEMLİ: Adana’da yaşanan yangın felaketinde yine canlar yitip gitti. Hem de minicik yavrular. Allah gidenlere rahmet kalanlara sabır versin. Artık bu ülkede analar ağlamasın dediğimiz her gün, başka bir ana ağlıyor.
Rahmet diliyorum, sabır diliyorum Allah’tan. Sabır…