Ardıç: Yüzde 47 değil 67’yle gelirler
AKP kapatılırsa yani... Onun yerine kurulacak olan yeni parti yüzde 67'yle gelir....
CHP'nin Anayasa Mahkemesi'ne gitme planını değerlendiren Sabah Gazetesi yazarı Engin Ardıç, akabinde AKP'ye açılabilecek kapatma davasının toplumda nasıl karşılık bulacağını bugünkü köşesinde kale aldı. Ardıç, olası kapatma davası nedeniyle kurulabilecek yeni partinin yüzde 67 oranında oyla gelebileceklerini ileri sürüyore.
İşte Engin Ardıç'ın 'Yüzde 67 çeker' başlıklı o yazısı:
Yok, referandumda değil, seçimde. Referandum yüzde 57'yle falan geçer de, ben seçimden sözediyorum.
AKP kapatılırsa yani... Onun yerine kurulacak olan yeni parti...
Ankara'da son günlerde ortalıkta sıkça dolaşan bir "senaryo" varmış... (Ankara dediğin bozkır gülistanında başka ne dolaşacaktı ki?)
CHP, "partinin hukuk bürosu" gibi gördüğü Anayasa Mahkemesi'ne gidecek ya, iş referanduma kalmadan (yani CHP gene halkın tokadını yemeden) anayasa değişikliği iptal edilsin diye...
AYM'nin de tastamam bunu yapması bekleniyor. (Niçin herkes sonuçtan bu kadar emin? Niçin kimse "AYM tarafsız yargıçlardan oluşuyor, konuyu enine boyuna görüşür, adil bir karar verir, belki de iptal etmez" diyemiyor acaba?)
Referandum yangınından mal mı kaçırılıyor?)
Üstelik mahkemenin, bu gibi durumlarda her zaman yaptığı gibi işi aylara yayarak değil, "acele" karar alması bekleniyormuş... (Hayrola? Referandum yangınından mal mı kaçırılıyor?)
Değişiklikler iptal edilecek, hazır bekleyen Yargıtay Başsavcısı da, "değiştirilemez maddelerle çelişkiye düşen yenilikler yaptıkları" gerekçesiyle hemen kapatma davasını bastıracak! (Bu sefer İlhan Selçuk'un ışık yakmasını ya da Ergenekon'un tehdit etmesini beklemeyecek.)
AKP kapatılacak, hükümet düşecek, yerine geçecek CHP-MHP koalisyonunun ilk işi Silivri tutuklularını salıvermek, Zekeriya Öz'ü de Şırnak'a falan sürmek olacak... (Başka bir işi olmayacak çünkü Deniz Baykal'ın elinden başkaca bir iş gelebilemez.) Ondan sonra da seçim zamanı gelip çatacak hemen.
Başbakanın da "yasaklı" olacağı sanılıyor...
Daha doğrusu, bunun "demokrasi" olacağı sanılıyor utanmadan. Oysa buna mis gibi "sivil darbe" denir, halka karşı bürokrasi darbesi. Matbuat şerefsizleri de zil takıp oynarlar.
Peki Abdulah Gül Çankaya'dan inip yeni partinin başına geçerse, bürokrasi yarattığı bu skandalın altından nasıl kalkar?
Peki seçimde ne olacak?
Halk bu çirkin güldürüyü yutacak mı?
Yoksa öyle bir tokat atar ki sesi Hint'ten Çin'den mi duyulur?
Elektronik muhtıraya yüzde 47'yle cevap vermiş olan seçmen, bu darbeyi de yüzde 67'yle mi yerli yerine oturtur?
Yani 1965 yılında, 1983 yılında, 2002 yılında bürokrasiye vermiş olduğu tepkinin belki bu kez daha şiddetlisini mi verir?
"Oylamada 330'u bulur mu bulmaz mı" diye tartıştığınız güç bu sefer 430'la yaparsa o değişiklikleri, ne halt edersiniz? Hadi bir darbe daha mı?
Göreceğiz.
Bendeniz asıl "kapatılma öncesi şenliklerini" merak ederim.
Amerika ve Avrupa bu kez nasıl bir höt diyeceklerdir acaba?
Geçen sefer İngiltere Kraliçesi üşenmeden kalkıp gelmişti, bu sefer İspanya Kralı'nı mı bekleyelim?
Hem de bekleyelim vallahi... Hollanda Kraliçesi, İsveç Kralı, Norveç Kralı, Danimarka Kralı da buyursunlar. Belki Japon İmparatoru bile gelir.
Türk bürokrasisine demokrasi öğretmeye ne kadar çok "monark" gelirse o kadar neşeli olur! "Cumhuriyet olmayan" demokratik ülkelerin devlet başkanlarının bir cumhuriyeti hizaya getirmeleri, yıllardır "hayat demek, yükselmeye kanat demek" teranesiyle kendini kandıran Türkiye'ye hoş bir azizlik sayılacaktır.
Bize müstahaktır, buyursunlar.