Kasım Çakır
Aslanı Kediye Boğdurmak
Toplumumuzun altın değerinde çok kıymetli atasözleri ve deyimleri var. Son onlarca yıldır bu kıymetli atasözleri ve deyimler kullanılmaz oldu, unutulmaya yüz tuttu. Yaşları 30’un altında olan kuşak atasözleri, deyimleri ve anlamlarını bilmemektedir.
Bundan 30-40 yıl önce insanımız sözüne ilgili atasözü veya deyim ile başlardı. Böylece, hem söz sahibi anlatacağını iyi anlatır, dinleyenlerde konuyu anlarlardı. Meclislerde söze atasözü ve deyimlerle başlamanın bir diğer faydası unutulmamış olurlar.
Kişiler arasında, ailelerde, akrabalar ve iş çevrelerinde yaşanan bazı sorunlara şahit oldukça hep bu söz aklıma gelirdi. Yıllardır bu başlıkta bir yazı yazmayı düşünmüştüm. Demek ki her şeyin bir vakti zamanı varmış. Nasipse yaprak kımıldar, nasip değilse yaprak bile kımıldamazmış.
Bu değerli deyimlerden biriside, ‘Aslanı kediye boğdurmak’ sözüdür. Toplum hayatında yakınlarımızla, çevremizle olan ilişkilerimizde yaptığımız hatalarla farkına varmadan aslanı kediye boğduruyoruz. Farkına varmadan yaptığımız hata neticesinde kalıcı kırgınlıklar, yaralar oluşuyor.
Askerlikte çok sık kullanılan bir deyimdir. Çoğumuz askerlik anılarımızı anlatırken, sonunda bu deyimi söylemeden geçemeyiz. Sivil hayatında sosyal kültürel seviyesi yüksek, eğitim görmüş bir asker bu özellikleri hiç dikkate alınmadan emre ve eğitime tabi tutulur. Yaşça ve bilgi olarak kendisinden küçük bir asker tarafından emir altında tutulur, kendisini savunma hakkı hiç olmaz. Ufak tefek bir çavuş, yarma gibi bir eri tokat delisi eder ama konumu gereği er esas duruşta bekleyen aslan, çavuşta zıplaya zıplaya adamın yüzüne yetişip tokatlayan olur.
Aileler içerisinde de aslanı kediye boğdurma hatası çok yapılır. Anne ve babalar, yanında kaldığı oğluna, kızına, torununa değer vermezlerde, ayda bir ziyaretine ancak gelebilen oğluna, kızına, torununa daha fazla ilgi gösterir, onları daha fazla sever. En fazla ilgilenenler mahsunlaşır, üzülür, içerisinde bir kırgınlık, sızı oluşur. Tüm bu durumlar ilişkileri zayıflatır, kapanması zor yaralar açar.
Anne veya babalar, büyük oğlu veya kızı ile önemli sorunları paylaşmaz, küçük evladı ile diyalog kurar, konuları paylaşır.Küçük kardeş kendisini ağabeyi, ablanın konumunda görür, büyüklerine emir verir, saygısızlık yapar. Bu durumlara anne ve babalar neden olmuş olur. Hiçbir büyük kardeş kendi konumunu, ailedeki yaş sırasını küçüğüne vermez, verilmesine de razı olmaz. Anne ve babaların yapmış olduğu aslanı kediye boğdurma hatası ailelerde çalkantılara neden olmuş olur.
Akrabalık ilişkilerinde tapılan hatalardan biriside, ‘taraf tutma’, ‘haksızdan yana olma’ hatasıdır. Her şeyde, her zaman kendi kan bağı olanı, en yakınını tutar bizim toplumumuz. Haklıdan yana değil de, haksızda olsa yakınımızı tutarız. Evliliklerde, kız tarafı haksızda olsa kendi kızını, torununu tutarlar, haklıda olsa damadından yana olmazlar. Bazı damat yakınları da, haksızda olsa oğullarından yana olur, haklıda olsa gelinlerinden yana olmazlar. Aile ve akrabalarda yaşanan bir çok sorunun kaynağı haklıdan değil de, haksızdan yana olmamızdır. Bu durum açıktan açığa haklının, iyinin hakkını yemek, aslanı kediye boğdurmanın ta kendisidir. Bu durum nefsin ve şeytanın hilesidir.
Aslanı kediye boğdurma vakasının yaşandığı yerlerden biriside iş çevreleridir. Bazı işyerlerinde, bilgili, tecrübeli, çalışkan, liyakat sahibi bir çalışan göz ardı edilir, alt özelliklerde olan bir başkası o işyerinde üst konuma getirilir. Bu durumlar o işyerinde huzursuzluğa, kırgınlığa ve verimsizliğe neden olur.
Aslanı kediye boğdurma vakasının yaşandığı bir başka çevrede siyaset çevresidir. Ülkemizde siyasetin konuşulduğu günden beri, bazı teşkilatlarda, meclis üyeliklerinde aslanı kediye boğdurma hatası çok yapılmaktadır. Bilgili, tecrübeli, heyecanı yüksek, liyakat sahibi birileri varken, bu özellikleri daha az olan kişiler önde tutulur, dönülür, dönülür görevler bu kişilere verilir. Bu durum, verimli, heyecanlı, azimli, gayretli olup ihmal edilenlerde gönülsüzlüğe, verimsizliğe, heyecan azalmasına neden olur. Çok zor bir şey değildir, en iyiyi öne çıkarmak ve seçmek. Tüm mesele budur.
Sezar’ın hakkını Sezarlara verirsek, adalet çizgisini, istikrarı, güveni ve başarıyı elimizden kaçırmamış oluruz. İnanınız bunu sağlamak ekmek yemek, su içmek, nefes almak kadar önemli ve kolaydır. Böylece aslanları kedilere boğdurmamış oluruz. Geliniz aslanları kedilere boğdurmayalım. Boğdurmaktan, boğduranların ve kedilerin aline bir şey geçmez, sadece olan aslanlara olur. Hak edenleri değil hak etmeyenleri ödüllendirmiş oluruz. Aslanların ahı alınmış olur.