Atatürk Havalimanı'ndaki terör saldırısı davasında sanıklar hesap veriyor
Atatürk Havalimanı'na ticari taksiyle giden üç canlı bombanın, 28 Haziran 2016'da gerçekleştirdiği saldırıya ilişkin 36'sı tutuklu 4'ü firari 46 sanık hakkındaki yargılama devam ediyor- Aralarında yabancı uyrukluların da bulunduğu 46 kişinin yaşamını yiti
İSTANBUL (AA) - Atatürk Havalimanı'nda 28 Haziran 2016'da 46 kişinin yaşamını yitirdiği ve 163 kişinin yaralandığı terör örgütü DEAŞ'ın gerçekleştirdiği saldırıyla ilgili, 36'sı tutuklu, 4'ü firari 46 sanığın yargılandığı davada mütalaa aşamasına gelindi.
AA muhabirinin derlediği bilgiye göre, 28 Haziran 2016'da Atatürk Havalimanı'na ticari taksiyle giden üç saldırgan, Dış Hatlar Terminali gidiş katına geçti.
Yaz mevsiminde uzun mont giymesi ve şapka takmasından şüphelenen bir polis memurunun kontrol amaçlı durdurduğu saldırganlardan Rakhım Bulgarov, ateş açarak karşılık verdi ve üzerindeki bombayı patlattı.
Dış hatlar gidiş kapısından giren Vadım Osmanov ile kimliği tespit edilemeyen diğer saldırgan ise iki ayrı noktaya ayrıldı. Kimliği tespit edilemeyen saldırgan uzun namlulu silahlarla güvenlik noktasına ateş açtı, vurulunca da üzerindeki bombayı patlattı. Yürüyen merdivenleri kullanarak yolcu karşılama salonuna yönelen Osmanov ise üzerindeki bombayı burada patlattı.
Olayın ardından görüntü ve fotoğraflar üzerinde yapılan incelemede, canlı bomba eylemini gerçekleştiren şahısların Atatürk Havalimanı'nda keşif yaptıkları belirlendi. Saldırganların, olaydan önce 3 Haziran, 8 Haziran ve 23 Haziran 2016'da Atatürk Havalimanı'na gelerek incelemelerde bulundukları tespit edildi.
Olayın ardından yürütülen soruşturma sonucunda Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı'nca 14 Şubat 2017'de, 42'si tutuklu 4'ü firari 46 sanık hakkında 262 sayfalık iddianame hazırlandı.
İddianamede, sanıklardan 16'sının Rus, diğerlerinin ise Çeçenistan, Cezayir, Tunus, Mısır, Suriye ve Türk vatandaşı olduğu belirtildi. 46 kişinin hayatını kaybettiği, 163 kişinin yaralandığı, 44 kişinin ise malına zarar verildiği belirtilen iddianamede, sanıkların terör saldırısında ölen DEAŞ'lı bombacılarla bağlantıları anlatıldı.
Sanıklar hakkında "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme" ve "tasarlayarak öldürme" suçlarından ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istenen iddianamede, sanıkların ayrıca "silahlı terör örgütüne üye olma", "terör örgütü kurma ve yönetme", birden çok "tasarlayarak öldürmeye teşebbüs etme" ve birden çok "nitelikli mala zarar verme" suçlarından da 2 bin 132 yıl ile 3 bin 342 yıl arasında hapisle cezalandırılmaları talep edildi.
Terör saldırısını gerçekleştiren 3 saldırgan hakkında da öldükleri için takipsizlik kararı verildi.
Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi de 22 Şubat 2017'de iddianamenin kabulüne karar verdi. Mahkeme, 30 Mart'ta suçlardan bir kısmının ''örgüt üyeliği'' ve ''anayasayı ihlal'' kapsamında bulunduğu için görevsizlik kararı vererek dosyayı, İstanbul Ağır Ceza Mahkemesine gönderdi.
- "DEAŞ'la bağlantım vardı"
Sanıklar hakkındaki yargılama 13 Kasım 2017'de başladı. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi karşısındaki binada görülen ilk duruşmaya 41 tutuklu sanık ile avukatları katıldı.
Kimlik tespitlerinin ardından sanık savunmalarının alındığı duruşmada, sanıklardan Alı Mostafa Alı Marzouk, saldırıyla ilgisi olmadığını söylerken DEAŞ'la olan bağlantılarını anlattı.
2016 yılının Mayıs ayının sonunda DEAŞ'lı birinin daveti üzerine Mısır'dan İstanbul'a geldiğini belirten Marzouk, şu ifadeleri kullandı:
"İtirafçı olmak istiyorum. Ben inkar etmiyorum, DEAŞ ile bağlantım vardı. Bir zamanlar onlardandım, şimdi değilim, kaçtım. Onlardan ne çektiklerimi bir ben biliyorum. Mısırlıyım, üniversite mezunuyum. Arap ülkelerindeki sıkıntıları biliyorsunuz. Ben bunlardan etkilendim. Suriye'deki, Arap ülkelerindeki insanlara yardımcı olmak istedim. Haziranın sonunda Suriye'ye gittim. 2 ay kaldım. Bunların fiilleri hiç söyledikleri gibi değil. DEAŞ'ta her şey yalanmış. İlk haftadan sonra dönmeye karar verdim. Oradaki büyüklerime yalan söyledim. 'Nişanlım var, onu görmeye gidiyorum.' dedim. Dönmeye karar verince beni tehdit ettiler. Bana 'casus' dediler. Kaldığım 2 ayda gördüm ki bunlar medyada kendilerini gösterdikleri gibi değiller. Medya mezunu olduğum için bana bu alanla ilgili görev verdiler. Başlangıçta hayırlı bir iş yapacağımı düşünüyordum. İnsanlara zarar vermek için bu iş içinde değildim. Onları gördükten sonra gerçekleri anladım. Nasıl olabilir, vicdansızca insanlık suçu işliyorlar?"
- "Torunum yetim büyüyor"
Mahkeme, sanık savunmalarının tamamlanmasının ardından üçüncü duruşmada tutuklu 42 sanıktan 6'sının tahliyesine karar verdi.
Duruşmada dinlenilen müştekiler de yakınlarını kaybetmenin üzüntüsünü dile getirerek, sanıklardan şikayetçi oldu.
Saldırıda hayatını kaybeden Yasin Özal'ın annesi Ümmügülsüm Özal, "Gelinim bir aylık hamileydi. Benim torunum yetim büyüyor. Çocuğumun suçu havalimanında çalışmak mıydı?" sözleriyle sanıklara tepkisini gösterirken, düğününe bir hafta kala yaşamını yitiren Tevfik Yusuf Haznedaroğlu'nun annesi Cevriye Haznedaroğlu da "Benim oğlumun damatlığı, kınası duruyor. Onlar benim oğlumu değil, beni de öldürdüler. Buraya 8 ilaç içip geldim. Artık ben ölsem de olur. Hayatımda en çok sevdiğim varlığı benden aldılar." şeklinde konuştu.
Mahkeme, davanın beşinci duruşmasında dosyanın esas hakkındaki mütalaa için savcılığa gönderilmesine karar vererek, duruşmayı 9 Temmuz'a erteledi. 13 Temmuz'a kadar Silivri'de görülecek duruşmada, esas hakkındaki mütalaanın açıklanması ve sanıkların buna ilişkin beyanlarının alınması bekleniyor.
AA
Kaynak: