Bahçeli'nin sözleri 30 yıl önce Çorum'u yakan sözler
MHP lideri Bahçeli, Meclis'teki bir parti lideri gibi değil, bir militan gibi konuşmaya başladı. Cafesiyaset yazarı Zihni Çakır, Bahçeli'nin sözlerinin 30 yıl önce Çorum olaylarını ateşleyen sözleri karşılaştırdı
MHP lideri Bahçeli, Meclis'teki bir parti lideri gibi değil, bir militan gibi konuşmaya başladı. Cafesiyaset yazarı Zihni Çakır, Bahçeli'nin sözlerinin 30 yıl önce Çorum olaylarını ateşleyen sözleri karşılaştırdı
Enerji Bakanı Taner Yıldız’a Kayseri’de düzenlenen saldırı büyük bir planın parçası sadece.
Ülkeyi geri dönülmez çatışmalara taşıyacak kargaşa ve kaos planının yansıması.
Siyasilerin açıklamalarıyla hedeflenen bir gerilimin açığa çıkışı. Ve daha evvel sahnelenmiş senaryoların küçük bir parçası o yumruk.
Şimdi sizlere birbirinden ayırt edemeyeceğiniz iki açıklamayı aktaracağım: Birincisini Devlet Bahçeli’nin muhtelif yerlerde kamuoyuna yaptığı açklamalardan derledim:
Bahçeli:
- Bu proje (Demokratik Açılım kastediliyor) hain bir yıkım projesidir. Patenti PKK’ya ait, kılavuzluğunu Öcalan’ın yaptığı bu projenin taşeronluğuna soyunulmuştur. Bu projeden yararlanacaklar İmralı’dır, Talabani’dir, Barzani’dir….
- Kürt açılımı süreci büyük bir sis perdesi arkasında yürütülmektedir. Başbakan Türk milletini şartlandırmaya ve yıkım projesine hazırlamaktadır. Geniş tabanlı milli mutabakat zemini oluşturmaya çalışan Başbakan, bölünme için yanına suç ortağı aramaktadır.
- Etnik bölücülük konusundaki siyasi sicili ve eğilimleri çok iyi bilinen Başbakan ve hükümeti Türkiye’yi ayrıştırma ve bölme projelerini İmralı, Kandil ve Barzani’nin desteğiyle hayata geçirmek için çıktığı yolculukta suçüstü yakalanmış, gerçek niyetler bir bir kendi ağızlarından açığa çıkmaya başlamıştır. Başbakan’ın siyasi proje olarak sahip çıktığı bu sürecin etnik bölücülerin taleplerini taksitler halinde karşılama amacına yönelik olduğu gün gibi ortadadır.
- Etnik bölücülüğe hukuki zemin kazanmasını amaçlayan İmralı ve hükümet işbirliğinin yol haritasına göre girişilecek yıkımın aşamaları son toplantı ile belirginleşmiştir. Adına utanmadan demokratikleşme denilen bu yol haritasıyla, PKK'nın bütün talepleri siyasallaşacak, İmralı Canisi ile Başbakanın rol paylaşımında çıktıkları yolda sözde ‘demokratik cumhuriyet’e ulaşılacaktır…
Bahçeli, bu sözleriyle Meclis’te temsil kabiliyeti bulunan bir muhalefet partisinden ziyade fikirlerini derin dehlizlerde kabul ettirmeye çalışan ve söylemleriyle militanlarını harakete geçirmek isteyen marjinal bir örgüt liderini andırmıyor mu?
İşte ikinci olarak da, bundan 30 yıl evvel 1980 yılı Haziran ayı sonlarında Ülkü Ocakları tarafından Çorum Olayları arifesinde yapılan açıklama…
Ülkü Ocakları Çorum Şubesi:
“Son bağımsız Türk Devleti üzerinde oynanan hain oyunları, komploları, planları görmemek için artık kör, hatta hain olmak gerekir. Türk varlığını dünya üzerinden silmek isteyen emperyalist güçlerin yerli uşakları, komünistler, vatan hainleri, bölücüler, Türk Devleti’nin temeline dinamit koymak isteyenler…
Kıymetli hemşehrilerimiz, Müslüman Türk Milletini bataklığa sürüklemek isteyen, bölmek, parçalamak, yok etmek isteyen komünist cinayet çetelerine karşı uyanık olalım. Türk Devleti’ni yok etmek isteyen bu hain emperyalist güçlere karşı…
Açıklama, hedef gösteren, kendilerinden başka herkesi hain ve imha edilmesi gereken odaklar diye tanımlayan cümlelerle devam ediyor.
Zannediyorum bu açıklama sonrasında yaşanan olaylar, anlatmaya bile gerek olmayacak kadar tazeliğini koruyor hafızalaramızıda.
Günlerden 1 Temmuz 1980.
Salıyı Çarşambaya bağlayan gece. “Ya susturacağız, ya kan kusturacağız“ sloganıyla asıl katliam başlar. Terlemez Evler ile SSK Hastanesi civarında yerleştirilen uzun menzilli silahlarla, sol görüşlü ve Alevi vatandaşların evlerine ateş açılır. Ülkücü Hareket içerisine GLADIO eliyle yerleştirilen derin devlet elemanlarının egemen olduğu Bahçelievler, Mutluevler, Etievler, Yavrutuna, Terlemez Evler, Ulukavak, Çatalhavuz, SSK Semt ve mahallelerinde silah sesleri, kenti çınlatmaktadır.
Tabiri caizse Çorum’un üstüne karabulutlar çökmüştür. Semtin tüm telefon şebekeleri iflas etmiş, haber alınamamaktadır. Bilanço ise içler acısıdır: 57 ölü, 200’ün üstünde yaralı vardır. 300’e yakın ev ve işyerinin tahrip edilerek yakılmıştır.
Sahnelenen bu senaryonun yaraları sarılmadan, başka kentlere de sıçrayan diğer senaryolar, 5 ay sonraki 12 Eylül 1980 Askeri Darbesine giden yolun mihenk taşları olmuştur.
Geçtiğimiz hafta Ahmet Türk’e yönelen dün de (19 Nisan 2010) Enerji Bakanı Taner Yıldız’ı hedef alan yumruklar, o gün Maraş’ta çekilen tetiklerden daha az tehlikeli sanmayın.
Bugün sahnelenmek istenen senaryo ile o gün sahnelenen oyunun aynı kalemden çıktığını unutmayın.
Taner Yıldız’a savrulan yumruğun arkasındaki tetikleyici söylemlerle Maraş’ta katliama dönüşen kurşunlara davet açıklaması arasında bir fark var mı sizce?
Ben “yumruk tetikçisinin” basına yansıyan hatıra resimleri ve paylaşım sitelerindeki hayranlıklarını görünce bir fark göremedim.
Zihni ÇAKIR / Cafesiyaset