Bakan Murat Kurum Konya’da ilan etti: İklim Kanunu geliyor

Bakan Murat Kurum Konya’da ilan etti: İklim Kanunu geliyor

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, " Türkiye’nin ilk iklim şurasını ülkemiz, milletimiz ve doğamız için hayırlı olmasını diliyorum." dedi. Bakan Kurum Türkiye’de iklim kanunu geleceğini ilan etti.

Konya’da düzenlenen İklim Şurası’nda konuşan Bakan Murat Kurum konuşmasında şu cümleleri kullandı:

Bugün Konya’mız, iklim değişikliğinden çok derinden etkilenmektedir. Maalesef, kuraklıkla, susuzlukla, dev obruklarla yüzleşmiş, göllerini kaybetme riskiyle karşı karşıya kalmıştır.

Fakat biz inanıyoruz ki; tarih boyunca nice zorluklar görmüş ama direnmiş bu şehir; iklim değişikliğiyle mücadelede de başarılı olacak, öncü olacaktır. İşte bu 4 temel nedenle seçtiğimiz Konya’mız için derler ki; “bu şehir kendisini ziyaret eden herkese öyle sevdirir ki; gelenin ikinci memleketi olur.” Ben bu irfan şehrinin; sizlerin de ikinci memleketi olmasını can-ı gönülden diliyorum. Her birinize memleketiniz Konya’mıza hoş geldiniz, safalar getirdiniz diyorum.

TÜRKİYE YENİLİĞİN MERKEZİ OLMUŞTUR

Türkiye, son 20 yılda, her şart altında yükselmeyi; eğitimden sağlığa, kültürden ulaştırmaya, dış politikadan çevre ve şehirciliğe kadar her alanda, değişimin, dönüşümün, yeniliğin merkezi olmayı başarmış ender ülkelerden biridir.

İddiasını cesaretle ortaya koyduğu her alanda, milletine vaadettiği her hedefe kararlılıkla yürümüş, bütün insanlığa örnek başarılara imza atmıştır. Son olarak Türkiye; Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın BM Genel Kurulu’ndaki konuşmasıyla, yeni ufkunu belirlemiş ve yeni bir yola çıkmıştır. Bu yol; 2053 Net Sıfır Emisyon ve Yeşil Kalkınma Devrimidir.

CUMHURBAŞKANIMIZA TEŞEKKÜR EDİYORUM

Ben sözlerimin hemen başında, “Yeşil Kalkınma’nın Lider Ülkesi Türkiye” hedefine giden kapıları sonuna kadar açan Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a sonsuz şükranlarımı sunuyorum.
Bilgisini, aklını ve gönlünü Büyük ve Güçlü Türkiye’ye âmâde ve hizmetkâr kılan herkese; ellerini, ortak evimiz dünyamız ve çocuklarımız için birleştiren tüm katılımcılarımıza çok teşekkür ediyorum.
27 Aralık 2021’de çevrimiçi toplantılarla başlayan çalışmalarımızda, görüşleriyle, fikir ve çözüm önerileriyle yolumuzu aydınlatan sayısı 1.000’i aşan katılımcımızın her birine sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum.

İklim Değişikliğiyle mücadelemize dair geliştireceğimiz yeni politikalarımıza, strateji ve eylem planlarımıza yol gösterecek Türkiye’nin ilk İklim Şûrası’nın; ülkemiz, milletimiz, doğamız ve tüm insanlık için hayırlı olmasını diliyorum.

Bizim medeniyetimizin tabiat ahlakı, yüzlerce yıldır bütün insanlık âlemine örnek olmuştur. Biz; ağaç kesmeyi baş kesmekle bir tutan bir medeniyetin evlatlarıyız. Akarsudan bile abdest alırken suyu dışarı taşırmayan, çiçeklerle sohbet eden bir ecdadın torunlarıyız.

Cennet vatanımızın büyük ozanı, Âşık Reyhani; “Bahar gelsin şu dağlara gidelim / Belki derdimize çare bir çiçek Toplayıp devşirip derman edelim / Açılan yaramı sara bir çiçek!” diyerek, bizim tabiatla sırdaşlığımızı anlatmaktadır.

Yunus Emremiz, “Sordum sarı çiçeğe, annen baban var mıdır?” diye seslenirken, bizim tabiatla kardeşliğimizi dizelemektedir.

Mevlana hazretleri; “Hayvanlar, insanlar, bitkiler ve ağaçlar. Hepsi birdir. Çünkü hepsi de aynı nefesten almaktadır.” sözüyle, bizim doğayla aynı haklara sahip oluşumuzu öğütlemektedir.

Sadece biz değil, bütün insanlık; binyıllar boyunca hep bu incelikle yaşamıştı. Fakat o zarafet köprülerinin altından, çok azgın sular geçti. Bilhassa son 200 yılda, insanın doğayla barışıklığı sona erdi.

Yerine tek taraflı, misâk tanımayan, sınır gözetmeyen, gözü dönmüş, yıkıcı bir savaş geldi. İnsanın milyonlarca yıl süren organik doğa anlayışı; yerini mekanik, insan eliyle üretilmiş, bencil bir doğa düşüncesine terk etti.

Doğal olanla, güzel olanla münasebetini bozan insan; tüm bunların sonucu olarak; derin bir kimlik bunalımını, ahlaki bir yozlaşmayı yaşamaya mahkûm oldu.

SİZ OLSANIZ NE CEVAP VERİRDİNİZ?

Geçtiğimiz günlerde bir gencimiz, “Gökyüzünün bu kadar güzel kalmasının sebebi, insanlardan uzak olması mıdır?” diye sordu.

Siz olsanız bu soruya nasıl cevap verirdiniz? Ben sadece “haklısın” demekle yetindim. Şimdi, bu sorunun içerdiği manadan yola çıkarak; “insanoğlunun bu suçlarını gören ve önlemek için elini uzatmayan kişi, o yanlışı yapanlar kadar suçludur.” diyorum.

Bugün artık tüm dünya, dünyamıza karşı işlenen o büyük suçu, acı sonuçlarla da olsa görmüştür. Hatırlarsanız, geçtiğimiz senelerde Avustralya’da 240 gün süren bir yangın çıktı. Amerika’nın birçok eyaletinde kasırgalar ve fırtınaların son derece yıkıcı etkileri oldu. Asya’da ve Afrika’da aşırı yağışlar yüzünden, maliyeti çok yüksek sel felaketleri yaşandı.

Bu manzara şunu söylüyor. İnsanlık olarak son dönemeçteyiz. Gidişatı değiştirebileceğimiz son on yılımız var. Ve bu fırsatı değerlendirebilecek son nesil de biziz!

Peki! Ağaçlarımızın, denizlerimizin, akarsularımızın yok oluşunu kim durduracaktır? Bu büyük kriz; hangi yeni felaketleri getirecektir? Dünyanın geleceğini kim kurtaracaktır? Hepsinin cevabı çok açık ve nettir! Kim kirlettiyse, o! Yani hepimiz, yani tüm insanlık!

İnşallah bu salondaki tüm dostlarımızla birlikte; yıllardır süregelen mücadelemize yepyeni boyutlar kazandıracağız. Yenilikçi çözümler bularak, emanete; hep birlikte, el ele, omuz omuza sahip çıkacağız.
Sizlerin ortaya koyacağı her öneri; “daha temiz bir dünya, daha güzel bir Türkiye” ye katkı sunacak. İnanıyorum ki çalışmalarımız; bütün dünya için birer referans hüviyetinde olacaktır. Ve yine inanıyorum ki; Türkiye’nin sözü ne kadar yükselirse, etkisi küresel düzeyde hissedilecek, Türkiye’nin yeşil kalkınma yolunda liderliğini hızlandıracaktır. Hülasa; Türkiye’nin yeni yüz yılına siz yön vereceksiniz, sizler şekillendireceksiniz.

ADIM ATILMAZSA 216 MİLYON İNSAN YER DEĞİŞTİRECEK

Şehirlerimiz; sıcak hava dalgaları, meteorolojik afetler, kuraklık, su stresi gibi sayısı ve çeşidi her geçen gün artan olumsuzluklarla savaşıyor. Deniz seviyesinin yükselmesi, yangınlar, kuraklık ve diğer faktörler nedeniyle iklim göçleri başlıyor. Öyle ki; 2050 yılına kadar 216 milyondan fazla insanın afetlerden kaçmak için yer değiştireceği öngörülüyor.

Bu büyüklükteki iklim göçleri; birçok ülkenin demografik yapısını değiştirecek, çözümü güç birçok sorunu beraberinde getirecektir. Hiçbir devlet tek başına, bu sosyal patlamaları, bu dev afetleri durdurabilme gücüne sahip değildir.

Dünyanın önünde, çok kritik bir eşik var. O da küresel ısınmayı 1.5 derece sınırında tutabilmektir. 1.5 derece hedefi için küresel emisyonların 2030 yılında %45 azaltılması, 2050 yılında ise net sıfıra ulaşması gerekiyor. Bu hedefe ulaşmanın yolu, tüm ülkelerin 2030 yılına kadar her yıl %7,6 azaltım yapmasından geçiyor.

Bu noktada soru şudur. Dünya bu azaltım oranını başarabilir mi? Çözüm; güçlü, adalete dayalı bir işbirliğini tesis etmek ve topyekûn seferberlik ruhunu kuşanmaktır.

Bilhassa; enerji, tarım, sanayi, ulaştırma ve yapı sektörlerinde hızlı, iyi planlanmış ve geniş kapsamlı dönüşümleri eş zamanlı olarak başarmaktır.

KONYA’DA OBRUK SAYISI ARTIYOR

Ülkemizin durumuna bakalım. Akdeniz Havzasında bulunmamız sebebiyle küresel iklim değişikliğinin potansiyel etkileri açısından risk durumu yüksek ülkeler arasında yer alıyoruz. Geçtiğimiz yılı, görülmemiş̧ büyüklükte sel ve heyelanların, olağandışı yangınların yaşandığı bir yıl olarak geride bıraktık. Konya’mızda obrukların sayısı 600’ü aşmış durumda. Maalesef; Türkiye'nin en büyük buzul kütlesi olan Hakkâri Cilo dağındaki 20 bin yıllık Cilo buzulları her geçen gün biraz daha eriyor. Marmara Denizinde müsilaj problemi hâlihazırda olmasa da, risk devam ediyor. Sel felaketlerinden etkilenen Rize, Artvin, Kastamonu, Sinop ve Bartın’da hayatı normalleştirmek için yoğun bir gayret içerisindeyiz. Antalya ve Muğla’da yaşanan dev yangınların yaralarını sarmak için var gücümüzle çalışıyoruz.

İKLİM KANUNU GELİYOR

İklim değişikliği sonuçları bakımından; sadece çevre, jeofizik ve ekoloji bilimlerinin bir konusu olmaktan artık çıkmıştır. Ekonomi, maliye ve sosyal politikaların da konusu olmuş, bir kalkınma meselesine dönüşmüştür.

Türkiye, iklim değişikliğinin geldiği bu noktadan sorumlu bir ülke değildir. Ancak bizim tarihten gelen bir hassasiyetimiz var. O da insanlığa karşı vazife bilincimiz. Bu bilincin bir gereği olarak; 6 Ekim 2021’de Paris İklim Anlaşmasını TBMM Genel Kurulu’nda oybirliğiyle kabul ettik.

Vakti gelmiş bir fikrin önünde kimse duramaz. Bir fikrin vakti gelmeden harekete geçmek ise akılla ve ülke menfaatiyle bağdaşmaz. Türkiye; Cumhurbaşkanımızın liderliğinde; bu vakti gelmiş, ülkemizin lehine olgunlaşmış fikri hayata geçirmiştir. Anlaşmayı imzalayarak; ülkemizi fırsatlarla dolu yeni bir ekonomik, çevresel ve sosyal dönüşüm sürecine sokmasını bilmiştir.

Bu yeni süreçte; Sayın Cumhurbaşkanımızın kararıyla, 29 Ekim 2021’de Bakanlığımızın ismi; Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı olarak değişti, iklim değişikliğine ilişkin alanlarda çok daha geniş görevler üstlendi.

Bakanlık olarak; çevre diplomasimizin yelpazesini hep geniş tutmanın gayretini taşıdık. Glasgow’da düzenlenen 26. Taraflar Konferansına Paris Anlaşmasına taraf olan bir ülke olarak katıldık.

Aralık ayında 21 Akdeniz ülkesini COP 22 kapsamında Antalya’da ağırladık. Bu toplantıyla Türkiye olarak Barselona Sözleşmesi Sekretaryası Dönem Başkanlığını 2 yıllığına devraldık.

11 Ocak’ta iklim değişikliğiyle ile ilgili plan, politika, strateji ve eylemleri belirlemek amacıyla, tüm kurumlarımızın mensupları, özel sektör ve sivil toplum temsilcilerimizle İklim Değişikliği ve Uyum Koordinasyon Kurulu Toplantımızı gerçekleştirdik. Yine Geçtiğimiz haftalarda, Antalya’da “Yeşil Kalkınma Yolunda Türkiye” İstişare Toplantımızı gerçekleştirdik.

İKLİME KATKI SAĞLAYAN ÇALIŞMALAR YAPIYORUZ

İklim değişikliği, sıfır atık, enerji, finans, yeşil teknoloji, döngüsel ekonomi, düşük emisyon bölgeleri, sosyal konutlar, kentsel dönüşüm, yeşil binalar, genç istihdam, eğitim seferberliği gibi alanlarda 11 maddelik sonuç bildirgemizi milletimizle paylaştık.

Yine bu diplomatik girişimlerimizde, ulusal toplantılarımızda aldığımız kararlarda katkısı olan kurum temsilcilerimiz, hocalarımız, mesai arkadaşlarımız aramızda, buradalar. Kendilerine sizlerin vesilesiyle can-ı gönülden teşekkür ediyorum.

Cumhurbaşkanımız BM Genel Kurulu’ndaki tarihi konuşmasında; 2053 Karbon Nötr hedefimizi ve Yeşil Kalkınma Devrimini dünyaya duyurdular. Şimdi zaman, yol haritamızı ve öncelikli politikalarımızı belirleme zamanı.

Şûramızda oluşan ortak kanaate göre; el birliğiyle hızlıca; 2022 yılında ülkemizin güncel Ulusal Katkı Beyanını ve Uzun Dönem Strateji ve Eylem Planımızı hazırlayacağız. Tüm istişareleri bitirip yılsonuna kadar tamamlayacağız. BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Sekretaryasına sunacağız.

Biliyorsunuz, Türkiye’nin Milli Enerji Politikası, arz güvenliğini iyileştirerek ithalat bağımlılığımızı azaltırken, yenilenebilir enerji kaynaklarından azami ölçüde yararlanmaya öncelik vermektedir. Bu konuda dünyanın en başarılı ülkelerinden biriyiz.

Şimdi önümüzdeki süreçte; depolama, batarya, akıllı şebekelerin kurulumunu daha da arttırmalı, yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı üretim tesis sayımızı en yüksek noktaya taşımalıyız. Bu noktada "Uzun Dönemli Enerji Planı"nı acilen hazırlamalıyız. Şehirlerimizin enerji altyapılarının, daha verimli ve dayanıklı hale getirilmesine dair çalışmaları hızlandırmalıyız.

Sanayi sektöründe; yeşil üretime geçiş ve yenilenebilir enerji kullanımının yaygınlaştırılması; enerji verimliliği, alternatif hammadde ve yakıt kullanımı önceliğimiz olmalıdır.

Bilhassa demir-çelik, çimento, petrokimya gibi endüstri alanlarında yeşil hidrojen kullanımını yaygınlaştırmalıyız. Alternatif hammadde kullanılarak üretilmiş ürünleri, kamu alımlarıyla desteklemeliyiz.
Ulaştırmada; demiryollarının taşımacılıktaki payının artırılması, hibrit araçların yaygınlaştırılması, yakıtta hidrojen dönüşümü gibi uygulamaları arttırmalıyız. Sıfır emisyonlu toplu taşıma, bisiklet, lojistik taşımacılığı gibi ulaşım türlerinin kullanımını arttıracak adımları kararlılıkla atmalıyız.

Döngüsel Ekonomi Eylem Planlarının hazırlanması ve sıfır atık hareketi; atığın azaltılması ve israfın engellenmesi açısından büyük önem arz ediyor. Artık ekonomik bir değer olan atık konusunda; döngüsel ekonomiye geçilmesi için finansal mekanizmaları hızlıca geliştirmeliyiz.

Atıksu ve katı atıkların yeniden kullanımı ile yağmur suyu toplama sistemlerinin inşasını hızlandırmak zorundayız.

Yeni binalarda yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımını arttırmak ve yeşil bina sertifikası ile neredeyse sıfır enerjili bina çalışmalarını geliştirmek için altyapımızı hızlıca oluşturmak mecburiyetindeyiz.

Orman ve tarım arazilerinin yutak alan potansiyellerinin ölçülmesi, doğal karbon yutaklarının korunması için var olan politikalarımızı daha da güçlendirmeliyiz. Son olarak; iklim adaleti, iklim göçü ve adil geçişe dair ulusal tanımlamalarımızı acilen yapmalıyız.

Bunları şimdi yapmalıyız. Çünkü yeni dünya düzeninde değişmemenin bir maliyeti vardır. Bu kesinlikten hareketle; ülkemizin çıkarlarını gözeten yenilikçi hiçbir adımdan geri durmamalıyız.

Bugün OECD’nin tahminlerine göre, 2030 yılına kadar enerji, ulaştırma, su ve telekomünikasyon altyapısı için, küresel çapta yılda ortalama 6,3 trilyon dolar tutarında yatırım yapılması gerekmektedir.
Baştan bu yana sıraladığım köklü dönüşümleri gerçekleştirebilmek için, çok daha güçlü bir finans sektörüne ihtiyaç duyuyoruz.

Çevreyi kirletmeyen, iklim dostu yatırımların ekonomideki payını artırmak için “Türkiye Yeşil Faaliyet Standartlarını” tanımlamamız gerekiyor. Bu standartlara uyumu güçlendirirsek; küresel yeşil finansman kaynaklarını en verimli şekilde ülkemize çekebiliriz.

Avrupa Birliği, 2021 yılında Avrupa Yeşil Mutabakatı kapsamında yeni bir büyüme stratejisi benimsemiştir. Özellikle Sınırda Karbon Düzenlemesi; ihracatının %45’ini Avrupa Birliği ülkelerine yapan Türkiye için son derece hayati bir husustur.

Tabi bir yandan da; dünyada çok önemli bir azaltım politikası olan karbon fiyatlama mekanizması noktasında da kararlı bir adım atmalıyız. Ülkemizin bu konudaki kararlılığı; hem uluslararası ticarette, hem de düşük karbonlu teknolojilerde bize yüksek bir avantaj sağlayacaktır.

Elimizi çok daha çabuk tutmalıyız. Neden? Bugün, hâlihazırda fiyatlanan emisyonlar, küresel emisyonların sadece %4’üne tekabül ediyor. Bu oran çok düşük. Ancak önümüzdeki yıllarda, farklı coğrafyalardaki karbon piyasalarının hızlıca birleştiğini göreceğiz. Türkiye, karbon emisyonlarına dair oluşacak bu piyasada ve gelecek kurgusunda önemli bir aktör olmalıdır, olacaktır. Şimdi Şûrada alacağımız kararlarla, Türkiye’de kurulacak karbon fiyatlama mekanizmasının temel unsurlarını, hiçbir soru işaretine yer bırakmaksızın şekillendirmiş olacağız. Ve ülkemizi karbon fiyatlama da aktör haline getireceğiz.

Peki, ne kazanacağız? Çok taraflı kalkınma bankalarından, uluslararası kaynaklardan sağlanan iklim finansmanı fırsatlarını daha etkin bir şekilde edinecek ve ülkemiz menfaatine kullanacağız.

Bunun somut bir örneğini yakın zamanda yaşadık. Yaptığımız etkin müzakereler sonucunda, uluslararası kuruluşlarla bir mutabakata vardık. 3 milyar 157 milyon dolarlık iklim destek paketini milletimize açıkladık. Bu kaynağı, yeşil kalkınmayı destekleyen tüm sektörlerde, 3 yıl içinde kullanacağız.

İller Bankamızla yerel yönetimlerimiz için; Dünya Bankası ve JICA işbirliğiyle 20 milyar liralık finansman paketini 2022 yılının ilk yarısında belediyelerimizin hizmetine sunuyoruz.

Türkiye’nin iklim finansmanı fırsatlarından daha fazla yararlanmasını sağlama konusunda kararlıyız. Bunu da yine hep birlikte başaracağız.

Hep beraber; sosyolog, siyaset bilimci, iletişimcilerimizle; özellikle de medyamızla el ele verip, sahip olduğumuz iklim değişikliğiyle mücadele gücümüzü tüm dünyaya göstermek için var gücümüzle çalışacağız.

Tüm bunların yanında; İklim Şuramızın katkı sağlayacağı; çok önemli 2 temel meselemiz daha var. Biz bu konuları olmazsa olmaz görüyoruz. Nedir bu konular? İklim Kanunu ve Yerel Yönetimlerin Katkısı.
Kanunlar, hukukun, devletin işleyişinin, kalkınmanın tek kaynağı değildir, ama vazgeçilmez kaynağıdır. Bu sebepten; Türkiye’nin acilen kapsamlı bir İklim Kanunu’na ihtiyacı vardır.

Hazırlıkları sürdürülen İklim Kanunu’nun Türkiye’nin önümüzdeki 100 yılını şekillendirecek çerçeve bir belge olacağına inanıyoruz.

İnşallah Şura üyelerimiz ve komisyonlarımız; 7 farklı alana dair ortaya koyacakları yüzlerce farklı bakış açısından süzülerek gelen bilimsel altlıkları, İklim Kanunu’muza yansıtacaktır. Yüce Meclisimize tüm çalışmalarını, detaylarıyla sunacaktır.

Ulusal ölçekte en büyük hamle, hiç şüphesiz ki fikirlerimizin kanunlaşmasıdır. Ancak merkezde ortaya konulan bu iradenin gerçek yansıması, yerelde, belediyelerimizde olacaktır.

Türkiye’de toplam 1.390 belediyemiz var. Büyükşehir belediyelerimizin bir bölümü azaltım ve uyum çalışmaları bağlamında başarılı işlere imza atıyor. İl ve ilçe belediyelerimizi güçlendirmek zorundayız.
İklim değişikliği ile mücadelede ülke düzeyinde topyekûn bir seferberliği ortaya koymamız şarttır! Bunun için de yerel yönetimlerin alt birimlerinde iklim değişikliği ile mücadeleyi planlayan ve yöneten birimler kurulmalıdır. Bu yıl itibariyle, iklim daire başkanlıkları ve sıfır atık müdürlüklerinin kurulmasını zorunlu hale getirmiş bulunuyoruz. Bu noktada, şuramızın üzerine düşen görev; belediyelerimizi daha etkin kılmak için gerekli yasal düzenlemeleri ve finans problemlerinin çözümünü sağlayacak fikirleri; tüm açıklığıyla ortaya koymalarıdır.

Biz doğamızı, dünyamızı çok seviyoruz. Yeryüzünde her şey bir denge ve nizam içerisindedir. Biz bugün neye sahipsek onu doğaya borçluyuz. Binlerce yılı aşan kadim medeniyetler, kültür, sanat, bilim, teknoloji, her şeyin ana kaynağı doğadır, dünyadır.

Evlatlarımızın emaneti olan doğamızı, dünyamızı, canlılarımızı korumak, hepimizin en temel vazifesidir. Yegâne gayemiz; doğal kaynaklarımızı en güzel, en temiz haliyle koruyarak ülkemizi daha iyi noktalara taşımaktır.

Cumhurbaşkanımızın ifadeleriyle daha adil bir dünyanın mümkün olduğuna yürekten inanıyoruz. Allah’ın izniyle bu şuurla hep birlikte; sadece 85 milyon vatandaşımıza değil, yeryüzünün neresinde iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinden dolayı mağduriyet yaşayan, acı çeken insan varsa, tüm varlığımızla onların seslerini duyurmaya kararlılıkla devam edeceğiz.

Ben sözlerime bu duygularla son verirken, 5 gün sürecek İklim Şûra’mızın, Türkiye’nin Yeşil Kalkınma Devrimi’ne en güzel şekilde hizmet etmesini umuyorum. Burada yapacağımız müzakere ve toplantılarla ulaşacağımız hedefleri sonuç bildirgemizle açıklayacağız, milletimizle paylaşacağız.

Şimdiden hayırlı olmasını diliyorum. Hepinize bu vesileyle teşekkür ediyor, sizleri en kalbi duygularımla bir kez daha selamlıyorum.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.