Başbakanlık Basın Danışmanı Mengi...

Başbakanlık Basın Danışmanı Mengi...

Kılıçdaroğlu Başbakan olsa... Ruhat Mengi danışmanı olsa... Nasıl olurdu? Cevabı bu yazıda... Mengi ilk adımlarını atıyor...

Baykal’dan nefret eden, yıllardır yazdıkları yazılarda bir kez bile ondan “olumlu” söz etmeyenlerin “Baykal” başlıklı yazılarla onun avukatlığına soyunmaları göz yaşartıcı (!) değilse nedir?

Mesela;“Baykal’a daha onbeş gün öncesine kadar toz kondurmayanlar, biz Baykal’ı eleştirdiğimizde bize saldıranlar, şimdi ‘yalanlarla’ saldırıyor CHP’nin eski liderine” diye yazmış Ahmet Altan...

“Çoğul” kullandığına göre ‘kim bunlar’ diye sormak isterim. Sonra ‘hangi yalanlarla’ diye devam ederim. Deniz Baykal deneyimli, iyi bir siyasetçidir, doğru eleştirileri, açıklamaları ‘ana muhalefet partisi lideri olarak’ elbette köşelerde yer almış, yorumlanmış, vurgulanmıştır.

Elbette onun hakkında haksız eleştiriler yapılmışsa, örneğin bugün Altan’ın yazısında tekrarlandığı gibi Ergenekon’la bağlantı kurulmuş, sözlerinin anlamı çarpıtılmış ise doğal olarak bunlara tepki de ortaya çıkmıştır.

Ama herşeye rağmen Baykal’ın “uzun yıllar içinde ismi yıpranmış bir genel başkan olduğu” da birçok köşede sık sık dile getirilmiştir, “kendisinin çekilmeye karar vereceği güne kadar kesinlikle genel başkan değişikliğine izin vermeyeceği ve bunun demokrasiyle bağdaşmadığı” da...

Ve üstelik bunlar aynı durumdaki her genel başkan (hele de ana muhalefet partisi ise) için yapılabilecek yorumlar, tartışmalardır. Ahmet Altan’ın pek iyi bileceği gibi, garip misyonları olmayan gazeteciler için “Baykal dostluğu, düşmanlığı” değildir konu. Neden olsun ki?

Ama sonuçta ilgili kişiler tarafından yalanlanamayan, “Anayasa değişikliği gibi hayati bir konuyla ilgili AYM kararı ve (eğer olacaksa) referandum” sürecinde de, seçim sürecinde de kendisi ve partisi aleyhine kullanılacak hatta rakiplerinin çoktan çeşitli şekillerde kullandığı bir olay var ortada... Baykal da bu nedenle istifa etmiş zaten...

ZOR MU GELDİ?

Peki bu durumda, eğer sadece son günlerde sözü edilen tekne konusu değilse, nedir bu “yalanlar”? Referandum ve seçimde Baykal’a ve “kaldığı takdirde” partisine yapılacaklar açıkça ortadayken bu “kalmalı” aşkı neden sürüyor? Sakın yeni bir liderle ve değişimle ortaya çıkacak CHP’nin rakiplerini daha fazla zorlayacağı için olmasın?

Asıl enteresan olan “kraldan çok kralcı” kesilme görüntüleridir. Baykal bu durumda gitmesi gerektiğini bilerek istifa etmedi mi? İstifadan 10 gün sonra geri dönmesi mi gerekirdi?

CHP’nin yeni Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu “tüm delegeler ve il başkanları tarafından desteklenerek” seçildiği halde, bazı eski MYK üyelerini, Baykal’a yakın olduğu bilinen isimleri günlerce manşetlerden konuşturarak Kılıçdaroğlu’nu yıpratma çabasının nedeni “iktidarı korkutan gelişmeleri ortadan kaldırmak” değilse nedir?

YA SİVİL BASKI?

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç da 50 yıl öncesinde kalan 27 Mayıs darbesinden başlayarak “CHP’nin tüm darbelere destek verdiğini” söylemiş. Tepki alacağını bilmese “CHP Ergenekon’un kendisidir” filan da diyecekti belki...

Oysa Kılıçdaroğlu aynı gün “Darbeler hep CHP iktidara yakınken yapılmış, faturası CHP’ye çıkarılmıştır. Biz darbelere karşıyız ama şu anda sivil dikta anlayışı bizi ürkütüyor” açıklaması yaptı.

Acaba Ahmet Altan, gazetesi ve onunla aynı görüşleri paylaşanların bu “sivil baskılar”la ilgili, medyaya yapılan baskılarla; “beni övmüyorsan susacaksın” anlayışıyla ilgili söyleyecek tek sözleri yok mudur?

Yapılan Anayasa değişikliğinde eleştirecekleri tek bir hata yok mudur?

Onlara göre gazetecilik “demokrasinin hâlâ var olduğuna inandırmak için” bir iktidarı gözü kapalı desteklemekten mi ibarettir?

KILIÇDAROĞLU’NUN AÇIKLAMASI

Dün CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu arayarak CHP eski Genel Sekreteri Tarhan Erdem’in PM’ye giren “Süheyl Batum, Sencer Ayata, Enver Aysever ve Nihat Matkap”la ilgili olarak Taraf’a yaptığı (Kılıçdaroğlu’na karşı olanların buluşma noktası oldu);

“Onların üyelik işlemine Genel Başkan katılmamış, Algan Hacaloğlu, Mustafa Özyürek katılmamış. MYK toplantısında karar verilmeden üye olamazlar. Ya kongre iptal edilir veya üyelikleri düşer” açıklamasını sordum.

“Bu konu şimdiki yönetimin sorunu değil. Söz konusu isimler geçen yönetimde alınmışlardı ve bu da Sayın Özyürek’in teklifi üzerine olmuştu. Şu anda itiraz süresi dolmuş ve bir itiraz olmamıştır, mazbatalar alınmıştır. Normal bir yönetim görevinin başındadır ve hiçbir sorun da yoktur. Bazı gazetelerin bu konuyu gündeme getirmesi ‘acaba CHP’yi bir şekilde yıpratabilir miyiz’ amacı taşımaktadır” cevabını verdi.

Bakalım bu kampanya için daha neler bulunacak? Şimdi “Süheyl Batum ismi onları neden bu kadar ürkütüyor” sorusu da çıktı ortaya çünkü...

RUHAT MENGİ - VATAN