Belediye başkanlarına tepki: İlle dürtmek mi gerekiyor?
Fırsatçıların sebze ve meyvedeki fahiş fiyat artışını köşesine taşıyan Emin Pazarcı, ellerindeki yetkiyi bugüne kadar kullanmayan belediye başkanlarına tepki göstererek, "İlle dürtmek, uyarmak ve arkadan ittirmek mi gerekiyor?" dedi
Fırsatçıların sebze ve meyvedeki fahiş fiyat artılşını köşesine taşıyan Emin Pazarcı, "Bu sıkıntılar yaşanırken devreye girmek belediyelerin göreviydi. Ama hiçbiri harekete geçmedi. Yapılan uyarılara rağmen, sahaya inen çıkmadı. Herkes çözümü başkasından bekledi" diyerek belediyelere tepki gösterdi. "Ancak, Erdoğan tepki koymasaydı ve Albayrak da devreye girip bazı düzenlemeler yapmasaydı ne olacaktı? Halkı korumakla görevli olan belediyeler, yaşananlara hâlâ seyirci mi kalacaktı?" diyen Pazarcı, "metal yorgunluğu bu olsa gerek" ifadelerini kullandı.
İşte Emin Pazarcı'nın dikkat çeken o yazısı:
Berat Bey olmasaydı...
Aylar önce hasat zamanıydı; spekülatörler de yavaş yavaş devreye girmeye başlamıştı. Nevşehir’de tarlada 75 kuruş-1 lira olan patates, tezgahta 6-7 liraya çıkmıştı.
Üreticilerle konuştum, oynanan oyunları onların ağzından dinledim. Ardından yazdım hepsini ve belediyelere bir çağrı yaptım:
-Vatandaşın sofrasına el uzatıyorlar. Bu sizin göreviniz. Sıkıntı var, devreye girmeniz lazım.
Sosyal medyada kampanyalar düzenlemeye çalıştım. Yetmedi, bazı belediye başkanlarını bizzat aradım. Bazılarına not gönderdim. Spekülatörlerin önünü kesmek için harekete geçmelerinin şart olduğunu söyledim.
Kimi “bakalım” dedi…
Kimisi Hal Kanunu’nu bahane etti.
Kimi de “Haklısın, yapalım” cevabını verdi.
Ama hiçbirinden sonuç çıkmadı. Harekete geçen olmadı. Mevsimsel sebepler de devreye girince, sorunlar katmerlendi, vatandaşın tepkisi büyüdü.
Dün, Ak Parti’nin Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mehmet Özhaseki ile görüştüm. “Bu konuda sıkıntılı ve zor dönemleri aşmak için elinde yetki olan kamu kurumları belediyelerdir” dedi:
-Eğer sebze ve meyvede spekülasyon ve stokçuluk varsa, belediyeler geçici olarak rahatlıkla devreye girebilir. Elindeki şirketler vasıtasıyla ticaret yapabilir.
Özhaseki, bir başka önemli noktanın daha altını çizdi. Belediyecilik mevzuatında “Halkın sağlığı ve esenliği” diye bir de madde bulunduğuna işaret etti.
Demek ki…
Bu sıkıntılar yaşanırken devreye girmek belediyelerin göreviydi. Ama hiçbiri harekete geçmedi. Yapılan uyarılara rağmen, sahaya inen çıkmadı. Herkes çözümü başkasından bekledi.
***
Nihayet, Cumhurbaşkanı Erdoğan “yeter” dedi. Halka yaşatılan sıkıntılara seyirci kalınamayacağını söyledi ve gereken adımlar atılmaya başlandı…
Önceki gün Ekonomi Bakanı Berat Albayrak da ekonomi basını ile bir araya gelip, alınacak tedbirleri açıkladı. Atılacak adımların gerekçesini ortaya koyarken “Milletin boğazına operasyon çekiyorlar” ifadesini kullandı.
Aynen öyle!
Şimdi belediyeler devreye girecek. Milletin sofrasıyla oynayanlara izin verilmeyecek. Gerekli hallerde sabit ve mobil noktalarda vatandaşa makul fiyatlarla sebze ve meyve ulaştırılacak.
Çünkü, vatandaşın korunması anayasal bir görev. Bu görev de kanunlarla belediyelere verilmiş durumda. Halk, spekülatörlere, stokçulara, vurgunculara ve fiyatlarla oynayan büyük marketlerin insafına terk edilmeyecek ve edilmemeli de.
Ancak, Erdoğan tepki koymasaydı ve Albayrak da devreye girip bazı düzenlemeler yapmasaydı ne olacaktı? Halkı korumakla görevli olan belediyeler, yaşananlara hâlâ seyirci mi kalacaktı?
İşte “metal yorgunluğu” denilen bu olsa gerek!
Sözüm bütün belediyelere ve belediye başkanlarına:
Neden bu güne kadar belediyeler tarafından kanunun verdiği yetkiler kullanılmadı? Niçin zamanında gereken tedbirler alınmadı? Yapılan bütün uyarılara rağmen, bugüne kadar olan bitene niçin seyirci kalındı?
Zamanında adım atılsa, sıkıntı bu noktaya gelmezdi!
İlle dürtmek, uyarmak ve arkadan ittirmek mi gerekiyor? Harekete geçmek için mutlaka yukarıdan uyarı gelmesi mi bekleniyor?
Emin Pazarcı-Akşam