Benekli Kelebeğin Bayramlığı

Benekli Kelebeğin Bayramlığı

Bir kelebeğin derdi ne olabilir ki...

Akşamdı. Kaybolan güneşle beraber insanlar evlerine, kuşlar uzaklara, böcekler yuvalarına gidiyordu. Tüm bunların arasında bir kelebek telaşla gezip duruyordu. Siyah benekleri vardı. Açık yeşil kanatları... Bir de çok mühim bir derdi vardı.

Bir kelebeğin derdi ne olabilir ki...

Yarın bayramdı. Ama bizim benekli kelebek, bir bayramlık alamamıştı hâlâ. Ne yapsa ne etseydi. Düşünüyor, düşünüyor ama aklına bir çıkar yol gelmiyordu.

Hafifçe kararan gökyüzüne baktı. Biraz erken olsa gidip onun renginden isteyebilirdi. Şöyle açık mavi bir kıyafet hiç de fena olmazdı hani. Ama gökyüzü artık gece elbiselerini giymişti ve bu renk bir kelebeğin bayramlığı için uygun bir renk değildi. Ağaçların yeşili olabilirdi aslında. Ama bu karanlıkta onlar da birer hayalet gibi olmuşlardı. Bulutlar yoktu, oysa beyaz bir gelinlik isteyebilirdi onlardan. Sapsarı bir elbise de iyi olurdu sanki ama güneş de yoktu ki... Hepsi de gitmişti işte. Kendini çok yalnız hissetmeye başlamıştı. N'apacaktı şimdi...

Böyle küskün küskün dolaşırken ilginç bir şey oldu. İçine bir umut doğdu benekli kelebeğin. Zor zamanda yetişen umutlar da bir başka güzel olur, bilirsiniz.

Gördüğü yere doğru uçtu hemen. Hem de bir helikopter gibi hızlıca... Beneklinin koştuğu yer, ışıkları yanan bir balkondu. Balkonda bir çocuk vardı. Ve masasına eğilmiş, bir şeyler yapıyordu. Kimdi bu çocuk, benekli onu nasıl görmüştü bilinmez. Aceleyle çırpıyordu kanatlarını.

Gideceği yerin yolu, heyecandan o kadar uzamıştı ki, benekli kelebek bir başka ülkeye gittiğini sandı. Sanki kocaman yollar, ormanlar ve denizler geçiyordu.

Kanatları güçsüz kalmıştı iyice.

Nihayet ışıklı balkona geldi. Ve çocuğun tam önüne kondu. Konduğu yer, çocuğun resim yaptığı beyaz kâğıttı.

Onu görünce sevinçle el çırptı çocuk. Nazikçe eline aldı. Benekli, heyecandan az kalsın ölecekti. Sesini toparlayıp:

- Merhaba, dedi.

Neşeyle gülümsedi çocuk.

- Merhaba cici kelebek, dedi. Kelebek devam etti sonra:

- Biliyor musun ben yalnız bir kelebeğim. Yarın bayram. Ama benim hâlâ bir bayramlığım yok!

- Üzüldüğün şeye bak, dedi çocuk. Ben hemen bir bayramlık hazırlarım sana.

- Sahi mi?, diye sordu kelebek. Bunu yaparsan çok sevinirim.

Çocuk hemen boyalarını çıkardı. Çabucak bir kelebek çizdi ve boyamaya başladı. Açık yeşil kanatlı, siyah benekli bir kelebekti çizdiği. Resmini bitirince kelebeğe gösterdi.

- Ooov, dedi kelebek. Tam bir bayramlık bu. Ne kadar da güzel oldu.

Muzipçe güldü çocuk:

- Biliyor musun, dedi sonra. Bu resmi senin kanatlarına bakarak çizdim. Senin kanatlarından daha güzel bir şey olabilir mi? Bence bayrama böyle girmelisin.

- Bir bayramlık kadar güzel mi sence?, diye sordu kelebek.

- Tabii ki güzel, dedi çocuk.

Gülümsedi kelebek. Şöyle bir baktı kanatlarına. Gerçekten de çok güzeldi kanatları. Biraz düşünüp:

- Sen beğendiysen, artık bayramlık aramayayım o zaman, dedi.

Sonra vedalaşıp kanatlarını açtı. Çocuk, kelebeğin arkasından küçük bir siyah benek olana kadar el salladı.

Bayramlıklar hep güzel olurdu. Ama en güzeli elimizdekiyle yetinmeyi bilmekti. Benekli kelebek, bu bayrama bunu öğrenmiş olarak girdi.