Mustafa Yiğit
Biden’e teşekkür eden Kim Kardashian’ı anlıyoruz (!) da size ne oluyor?
Her 24 Nisan’da farklı cephelerden aynı saldırıya maruz kalır Türk milleti ve tarihi.
Yeryüzünün en kötücül günahı olan ve bu konuda sicili en temiz millet olan Türklere her 24 Nisan’da “soykırım” iftirasında sıraya girerler.
Bu sıranın en başındakiler dünyayı bir sömürge gibi görenler, sömgürgeleştirenlerdir.
Bunlar Ruanda’da, Cezayir’de soykırımın en kanlılarını yapanlardır.
Hindistan’da yüz binlerce Hindu’yu katledenlerdir.
Tarblugarp işgalinde yerli aşiretleri yok edenlerdir.
Bosna’da demokrasinin kahramanlığına soyunan Batı’nın tam da ortasında 20 yüzyılın son soykırımını yapanlardır.
Kafkasya’da, Kırım’da yüzyıllık sürgünlerden sorumlu olanlardır.
Bu 24 Nisan’da da Kıta’nın yerli halkını soykırımdan geçiren, Kızılderililerin soyunu kurutan, 2000’lerin başında Orta Doğu’yu kan gölüne çeviren ABD 1915 Olaylarını “soykırım” olarak niteleme küstahlığında bulunmuştur.
1915 yılında savaş ortamında Osmanlı’nın pek çok cephede mücadele etti. Bu cephelerden biri de Doğu Cephesiydi. Özellikle Doğu’da Ruslarla mücadele ederken Ermeni Çeteleri içeride kargaşalıklar, taşkınlıklar çıkararak, Türklere karşı eylemlere girişmiştir.
Ermeni Çetelerinin bu saldırgınlıklarını önlemek amacıyla Osmanlı Devletinin yöneticilerinin zorunlu olarak Tehcir kararı almasına “soykırım” yaftası yapıştırarak Türkleri mahkum etmeye çalışanlar aslında tarihi gerçekleri çok iyi biliyorlar.
Bakın ABD'nin eski başkanlarından Ronald Reagan'ın hukuk danışmanlığını yapan Amerikalı hukukçu ve akademisyen Bruce Fein bu konuda ne diyor?
1915 olaylarına ilişkin Ermeni iddialarıyla ilgili olarak Fein, Ermenilerin Türklere yönelik iddialarının ve suçlamalarının asılsız olduğunu belirterek uluslararası arenada "özellikle suçların en büyüğü sayılan soykırım kelimesinin son derece dikkatli kullanılması gerektiğini" söylüyor.
1915 olaylarıyla ilgili elde bulunan delillerin hiçbirinin bu kelimenin kullanılmasına asla yol açamayacağını belirten Fein, "I. Dünya Savaşının trajedisi siyasi faciaydı, Osmanlı'ya karşı ayaklanan Ermeniler savaşı bağımsız bir devlet kurma fırsatı olarak gördüler. Osmanlı İmparatorluğu da buna herhangi bir başka imparatorluğun da karşılık vereceği biçimde yanıt verdi. Osmanlı'nın, hiçbir zaman Ermeniler'i yok etme gibi bir amacı olmamıştır, bunlar saçma sapan iddialardır. Osmanlı devletinin Müslümanları da Ermeniler'in öldüğü şekilde öldü, bu insanlar savaştan, hastalıktan, açlıktan öldüler, üstelik ölen Müslüman sayısı çok fazlaydı, Doğu Anadolu'da neredeyse 2 milyon Müslüman öldü, bunların çoğu da Ermeni çetelerinin mezaliminden öldü" diyor.
Fein’in bu açıklamalarını Google giren herkes görebilir. Bu örneği şunun için sundum, insanlar tarih kitaplarını okuyarak, o dönemdeki pek çok hatırata göz atarak bu gerçeklere ulaşabilir ancak günümüzde kimse okumaya zahmet etmiyor, en azından bu Google bilgisiyle bile bu soykırım yalanını açıkça görebilirler.
Ancak dışarıdakinden daha büyük sorun içimizdekilerdir. Kendine aydın diyen zevat Ermeni Lobisinden, Ermeni diasporasından daha çok ve daha da acımasızca bu tarihin en acımasız iftirasına sahip çıkıyor, sosyal medyada, kendi sayfalarında bu büyük yalanı yeniden ısıtıp ısıtıp millete gerçekmiş gibi sunuyor.
Dünyanın dört bir yanında soykırım yapılır, Doğu Türkistan’da, Suriye’de, Irak’ta Eritre’de, Endenozya’da, en büyük mezalimler gerçekleşirken ses çıkarmayanlar, hakkımızdaki bu büyük iftiraya nasıl bu kadar hayasızca sarılırlar?
Biden’e teşekkür eden Kim Kardashian’ı (!) anlıyoruz da size ne oluyor?
Ayarsız Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Ragıp Vural’ın isabetli ifadesiyle “Tarihimizle değil ama içimizdeki hainlerle yüzleşmemiz gerektiği aşikar”