Zeki Oğuz
Bir kitabın hikayesi...
BİR KİTABIN HİKAYESİ
TAŞRA VE GEZGİN YA DA GEZİ REHBERİ
Her kitabın bir oluşma süreci, kendince bir hikayesi var. Kitap fuarı sırasında Yaylaların Özgür Çocukları Yörükler’in hikayesini okurlarımla paylaşmıştım. Taşra ve Gezgin’in de ilginç bir hikayesi var.
Gezi yazılarına başlamam dağcılık tutkusuyla başlamıştı. Çok güzel yerler görüyorduk, paylaşmayı seven biri olarak gördüğüm güzellikleri başkaları da bilsin istedim. Çektiğim kareler de en yakın destekçim oldular.
Bu yazılarım halen Memleket gazetesinde, pazartesi günleri yayınlanıyor.
Bu zaman boyunca şunu anladım. Şehrimiz turizmcileri, turizmden ekmek yiyenler, turistler sadece Mevlana’yı ziyaret edip gidiyor, şehirde kalmıyorlar, diye ağlaşıyorlar ama hiç biri de taşın altına elini sokmak istemiyor, sadece İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nden bekliyorlar şehrin tanıtımını. Yazdığım yüzlerce tanıtım yazısına karşılık bu adamlardan olumlu ya da olumsuz hiç tepki almadım. Bu kadar duyarsız olabilir insan.
Çevremdeki insanlar bu yazılar kitap haline getirilirse daha yararlı ve kalıcı olur, demeye başladılar. Bunu ben de biliyordum ama hiçbir yayınevinin böyle bir kitaba yatırım yapmayacağını da biliyordum. Yazıların hedefine ulaşabilmesi için renkli fotoğraf kullanmak zorundaydım, bu da kitabın baskı masrafını epeyce artıran bir unsurdu. Sonunda bir taslak hazırlayarak büyükşehir belediyesine teklif ettim, kitabın basılmasını.
2003 yılında Konya Büyükşehir Belediyesi Kültür Yayınları serisinin 52. kitabı olarak yayınlandı “Bir Bozkır Türküsü Beldeleri Yaylalarıyla Konya” 126 sayfalık bir kitap çıkmıştı ortaya.
2005 yılında Çizgi Kitabevi iki kitabımı yayınladı. Toprak ve Gelenek Konya Dağ Köyleri ile gezi yazılarımdan oluşan Taşra ve Gezgin Beldeleri, Yaylalarıyla Konya.
Yeni yazı ve fotoğraflarla çok güzel bir gezi kitabı olmuştu Taşra ve Gezgin.
Daha önce bir yazımda belirtmiştim, şehrimiz yayıncılarının bu şehrin yazarlarına sahip çıkıp kitaplarını yayınlamaları çok güzel bir şey. Yalnız çok önemli bir eksikleri var. Yayınladıkları kitapların tanıtımına yönelik hiçbir şey yapmazlar. Yazarları için imza günleri düzenlemek akıllarına bile gelmez. Bırakın yayıncı, yazar, okur ilişkisini, ticaret ruhuna bile aykırı bu. Çizgi’nin davranışı da böyle oldu. Kitap yeterince ulaşamadı okura.
Şehrimizin tarihi ve doğal olarak farklı güzelliklerini anlatması yönünden çok önem verdiğim Taşra ve Gezgin’e yeni ekler yaparak Büyükşehir Belediyesi’nin önemli bir birimi olarak gördüğüm Kültür A.Ş ye kitabı yayınlamalarını önerdim. Bir önerim de kitabı aralık ayından önce yayınlayarak Şeb-i Arus törenine şehrimiz dışından gelecek olanlara verilmesiydi. Maalesef bu olmadı.
Yayınlardan sorumlu arkadaş kitabı gezi rehberi olarak yayınlayalım, dedi. İçeriğin büyük bölümünü ayıklayarak çok önem verdiğim kırk bir yeri bir gezi rehberi şeklinde yeniden düzenledim. Her anlattığım yerin sonuna, nasıl gidildiğini, konaklama yerlerini ekledim.
Kültür A.Ş’nin kırk kitaplık bir projesi varmış, yetkili arkadaşlardan edindiğim bilgiye göre benim gezi rehberi yani Taşra ve Gezgin de bu kırk kitaplık projenin içindeymiş.
Benim dileğim bu kitabın şehrimiz dışından gelenlere ulaşabilmesiydi, olmadı.
Kitap ne zaman okurun eline ulaşacak onu da bilmiyorum. Umarım akıbeti mahalleler kitabının akıbetine dönmez çünkü bu şehrin yazarları olarak yaşadığımız mahalleleri yazıp verdiğimizden bu yana mahalleler çoktan tarih oldu da. Gerçi ben yıllar önce tarih olan bir mahalleyi, Parsana’yı yazmıştım. Kitap yayınlanırsa ikinci ciltte yer alacakmış benim Parsana hikayesi de.