Mustafa Yiğit
"Bizim mahallenin çocuğu"
Eskiden mahalle bir yaşama biçiminin adıydı.
Aynı mahalleden olmak her şeyden önce bir aidiyet duygusunu yerleştirirdi oradaki insanlara.
Mahalleden çarşıya inerken selam almak selam vermek en önemli ritüeldir.
Birine selam verilmiyor ve selamı alınmıyorsa, o mahallede artık işi bitmiştir onun.
Şimdilerde mahalle baskısı olarak adlandırılan şey, aslında adı konulmamış bir mahalle hukukuna işaret eder.
Mahallede yaşayan herkes bu hukuku bilir ve davranışlarını da ona göre ayarlar.
Mahallede yeni bir doğum mu olacak, onun haberi tüm mahallede duyulur.
O ev adeta takip altına alınır mahalleli tarafından, neler yapılacağına dair tedbirler düşünülür.
Çünkü artık bir “mahalle çocuğu” daha gelmek üzeredir.
İşte, “bizim mahallenin çocuğu” tabiri de, o mahallede doğan, o mahallede büyüyen ve o mahallenin mescidinde musallaya konan insanları anlatır.
Mahalle o çocuğun yaşama alanıdır, acıları, sevinçleri, hüzünleri, korkuları burada yaşar.
İlk kalp çırpınışları bu mahallenin küçük bir sokağını dönerken olur kimi zaman.
Mahallenin kızına aşık olunur, ama namusuna kötü gözle bakılmaz.
Onun geçtiği sokaklarda, köşe başlarında durulur, onun gelişi dört gözle beklenir ancak ne dille ne de başka bir şekilde taciz edilir.
Çünkü O da aynı mahallede büyüdüğün, aynı çeşmeden su içtiğin, aynı mesire yerinde piknik yaptığın, okulda aynı sıraları paylaştığın komşunun kızıdır.
“Bir daha nasıl yüz yüze bakacağız” kaygısı taşıdığın Ali emminin, Ayşe teyzenin evladıdır o kız.
Bu nedenle mahalle “Sahip çıkmak, kendinden saymak” gibi düşüncelerin her sakininde hakim olan bir ruh halini yansıtır.
Mahallede ölüm, düğün gibi olaylarda bir törensel anlam ifade eder.
Mahalle dayanışması denen şeyi bu önemli olaylarda en net bir şekilde görürüz.
Herkes bir işin bir yerinden tutar ve o evin yükünü hafifletmeye, o eve omuz vermeye gayret eder.
O omuzlarda daha güvenli hisseder insan kendini.
Dost bir omuz pek çok şeyin üstesinden gelmenizi sağlar.
O mahallenin çocuğu olmak böyle bir şeydir…
Maalesef şimdilerde mahallenin delikanlısı, mahallenin kızı, mahallenin çocuğu gibi tabirlere rastlayamıyoruz, çünkü mahalle sadece bir “ikamet adresi” olarak işevsel bir anlama sahip artık.
Bir binanın hangi adreste olduğunu göstermenin ötesinde başka bir anlam ifade etmez günümüz mahalleleri.
Orada oturanlar, orada yaşayanların dünyaları kimsenin umurunda değildir.
Bırakın mahallede oturanları, aynı apartmanlarda oturanlar bile birbirini tanımaz, birbirine biganedir.
Ve şimdi hep bir ağızdan buruk bir şekilde soruyoruz “Nerde o bizim mahallenin çocukları…”