"Bizim medya" eleştirisi:  Hiç birisinin Yılmaz Özdil kadar itibarı yok

"Bizim medya" eleştirisi: Hiç birisinin Yılmaz Özdil kadar itibarı yok

Türkiye gazetesi yazarları Süleyman Özışık ve Cem Küçük'ten "Bizim Mahalle medyası" eleştirisi geldi

 

Türkiye gazetesi yazarı Cem Küçük, "Mümkünse bizim taraf köşe yazarları AK Parti için mayıs ayının başına kadar hiç yazı yazmasa çok daha faydalı olur. Bırakın Kemalistler bol bol, ’Ohhh nasıl yamulttuk’ yazısı yazsın. Onları kendi hâline bıraksak zaten kendilerini ve İmamoğlu’nu bitirecekler, merak etmeyin" görüşünü dile getirdi.

 

Kemalistler Ekrem İmamoğlu’nu batıracak​

"Kemalizmden nefret eden Kürt kardeşlerimizin hepsini de dâhil edersek fotoğraf çok nettir ki, bu milletin çok büyük çoğunluğu Kemalist zihniyetten tiksiniyor.

İmamoğlu da Kemalist olmadığı için yüzde 48.8 oy aldı. Yılmaz Özdil gibi Kemalist olsa bu oyun yarısını alamazdı. Keşke tam Kemalist biri CHP’den Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday olsaymış.

Bu Yılmaz Özdil denen Kemalistin yaptığına bakın! Dün bir iki arkadaşım sırf bu Özdil’in haddini bilmez densizliği yüzünden beni aradı. Üçü de il genel meclisi ve ilçede AK Parti’ye ama İstanbul’da tepkiyle Ekrem İmamoğlu’na oy vermişti. ’Bir daha seçim olsa Binali Bey’e atarız. Bunlar şimdiden azmaya başladı’ gibi benzer yorumlar yaptı üçü de.

Bizim milliyetçi-muhafazakâr camia merak etmesin. Bu Yılmaz Özdil gibi Kemalistler var oldukça bizim taraf her zaman iktidarda kalacaktır. Ekrem İmamoğlu gibi örnekler CHP’nin bu azgın azınlığını durduramaz. Yeter ki bizim taraf medyası milleti bıktıran saçmalıklar ve tuhaflıklar yapmasın. AK Parti teşkilatlarında halka karşı nobran duruş olmasın. Sadece normal olmak yeterli.

Yılmaz Özdil gibi Kemalistler konuştukça Ekrem İmamoğlu zayıflayacak ve eriyerek bitecektir. Bizim taraf sadece gelişmeleri izlese bile yeter. Herhangi bir şey yapmalarına gerek yok.

Hatta mümkünse bizim taraf köşe yazarları AK Parti için mayıs ayının başına kadar hiç yazı yazmasa çok daha faydalı olur. Bırakın Kemalistler bol bol, ’Ohhh nasıl yamulttuk’ yazısı yazsın. Onları kendi hâline bıraksak zaten kendilerini ve Ekrem İmamoğlu’nu bitirecekler, merak etmeyin.

Yılmaz Özdil gibiler sayesinde, ’Yok yok biz küsmüştük ama bunlar nasıl azgın böyle’ diyen muhafazakâr halkımız, bizim taraf köşe yazarlarının bazılarının aşırı seviyede haksız saçma tavırlarını gördükçe yine AK Parti’den soğuyor. O sebeple hep birlikte bir süre yazı yazmayı bırakalım. Zaten yazılsa da okuyan yok.  

Bu Yılmaz Özdil gibi azgın azınlık mensupları bir yandan milletin çoğunluğunu bir yandan da Cumhurbaşkanımızı ve DEVLET olgusunu tahrik ederek kendi cephelerine moral motivasyon sağlamaya çalışıyorlar. Bunlar Başkanımız Erdoğan’ın en zor anlardan milletin desteğiyle nasıl çıktığını unutmuşa benziyorlar.  Milletimizi zaten hiç tanımıyorlar. Bu Kemalistler sadece klavyede aslan olmayı bilirler. İş başa düşünce kıllarını kıpırdatmazlar. Ayrıca biraz zoru gördüler mü korkarlar, tıpkı Yılmaz Özdil gibi. Rahatlarına düşkündürler bunlar.

Bakın CHP İstanbul İl Örgütünün başarısının sebebi de başta Canan Kaftancıoğlu olmak üzere tüm ekibin Anti-Kemalist solculardan ve özellikle Marksistlerden oluşmasıdır. Kemalistler olsa İmamoğlu kazanamazdı. Ben milliyetçi-muhafazakâr bir insan olarak Marksistlerden hazzetmem ama kabul etmek zorundayım ki, bunlar çok iyi örgütçü.

Leninist metotlarla örgütlenmeyi, kapı kapı dolaşmayı ve kitlelerini diri tutmayı iyi bilirler. 1980 öncesi de halkın komünizme sempatisi yüzde 1 bile değildi ama Dev-Genç denen örgütlenme neredeyse tüm İstanbul gecekondularında güçlüydü. Bu örgütün başındaki Bülent Uluer denen adam İstanbul’a bir dönem tam hâkim olmuştu. Yeni iş yeri açacak olanlar bile Uluer’in onayını alıyordu. Bu yazdıklarım dönemin istihbarat raporlarında aynen geçmektedir...

İşte Canan Kaftancıoğlu da bu örgütçülük geleneğinden gelmektedir. 36 saat uyumayıp oy çuvallarının başında Kemalistler duramaz. Özdil gibi Kemalistler konforuna düşkündür. Ancak klavye delikanlısıdırlar."

 

Bizim mahallenin medyası…

Türkiye gazetesi yazarı Süleyman Özışık, "Bizim mahallenin medyasının bir Sözcü kadar Cumhuriyet kadar etki gücü yok! Bizim hiçbir yazarımızın Yılmaz Özdil kadar, Uğur Dündar kadar, Bekir Coşkun veya Emin Çölaşan kadar itibarı yok" görüşünü dile getirdi

AK Parti'nin ilk yıllarında pek çok gazeteci ve yazar, Erdoğan'ı veya partiyi yapılması muhtemel hatalar veya yanlışlar konusunda samimiyetle uyarırdı. Gerek Erdoğan gerekse parti kurmayları bu eleştiri ya da önerileri ciddiyetle takip eder, anında gereğini yapardı

Sonra bu durum giderek tersine dönmeye başladı.

Eleştiride bulunan gazeteciler birileri tarafından aranmaya başlandı. Arayanlar, ’Beyefendi bu yazıdan, şu haberden rahatsız oldu’ diyerek bu eleştiri veya uyarıların önünü kesmeye başladı.

Enteresan olan şu ki gazetecileri arayıp ’Beyefendi rahatsız’ diyenlerin çoğu gazeteciydi!

Erdoğan adına ama Erdoğan'ın haberi olmadan medyayı kendilerine göre dizayn etmeye çalışıyordu bu arkadaşlar. Erdoğan'a veya davaya sadakatin yanı sıra, kendilerine de ayrıca biat edilmesini istediler.

İş zamanla öyle bir hâle geldi ki belli gazeteleri veya internet sitelerini arayıp, ’Şu haberi çıkarın, benim şu yazımı manşet yapın’ diyebilecek kadar şirazeden çıktılar.

Söz dinlemeyenleri televizyon ekranlarından ’Paralelci’ ya da ’FETÖ'cü’ ilan ettiler. Kendileri de Erdoğan'a daha yakın, çok daha yakın olabilmek için her şeyi yaptılar. Erdoğan'ın hangi gün hangi camide namaz kılacağını adım adım takip edip, hemen yanı başında saf tuttular.

Allah'ın evine Allah için değil, Erdoğan için gittiler!

Onların sayesinde AK Parti medyası içinde sözünün itibarı olan isimler birer ikişer harcanıp gitti. Meydan onlara kaldı. Bir televizyon programıyla yetinmediler, ikincisini yaptılar. Onunla da yetinmeyip, gazetelerin genel yayın yönetmenliği koltuğunu kaptılar.

Yaptıkları televizyon programlarında âdeta bal reklamı yaparcasına AK Parti'yi övmeye başladılar. Parti içinde birilerinin yaptığı yanlışların üzerini örtmeyi marifet sandılar.

Bununla da yetinmeyip başka televizyon kanallarına el attılar. AK Parti'yi savunan gazetecilerin ekrana çıkarılmaması için baskı yaptılar. Gerekçesi sorulduğunda, ’O Erdoğan'ı savunuyor tamam ama zaman zaman eleştiride bulunuyor. O eleştiriler de Beyefendi'yi rahatsız ediyor’ dediler.

Kendilerine yanaşan ya da yılışan ama AK Parti ile uzaktan yakından ilgisi olmayan isimleri ekrana çıkarmaya başladılar.

Bir zamanlar FETÖ'ye terörist yetiştiren eski FETÖ yöneticilerini ekrana çıkarıp konuşturarak onları kahramanlaştırdılar. AK Parti'nin nimetlerinden yararlanmak isteyen gazetecileri topluma dürüst gazeteci olarak lanse ettiler...

Süreci dikkatle takip ederseniz, bugün AK Parti'ye muhalif olup, CHP ya da HDP'nin yanında yer alan gazetecilerin ya da siyasetçilerin büyük çoğunluğunun bir zamanlar bizim mahallenin medyası tarafından parlatıldığını göreceksiniz.

Süreci takip ederseniz, AK Parti'ye zarar veren konulara dikkat çekenlerin değil de ’Türk'e kefen biçilemez’ diye söze başlayan, ’Hayt’, ’Huyt’ diyerek milleti gaza getirmeye çalışan isimlerin cilalandığını göreceksiniz.

Evet, meydan onlara kaldı ama onlar sayesinde AK Parti medyasının bir itibarı kalmadı. 

‘CHP'ye vuracağız’ derken Ekrem İmamoğlu gibi ismi cismi bilinmeyen bir adamı kahramanlaştırdılar. ’Suçüstü yakaladık’ dedikleri Mansur Yavaş gibi bir adamı kamuoyunun gözünde mağdur duruma düşürdüler.

Acı ama gerçek olan şu ki bugün bizim mahallenin medyasının bir Sözcü kadar Cumhuriyet kadar etki gücü yok! Bizim hiçbir yazarımızın Yılmaz Özdil kadar, Uğur Dündar kadar, Bekir Coşkun veya Emin Çölaşan kadar itibarı yok! 

Bu gazeteler ya da bu yazarlar çok mu matah isimler? Değil elbette. Ben başka bir şeyden bahsediyorum. ’Onların sesi daha gür, daha güçlü çıkıyor’ diyorum.

Çünkü onlar, kendi adamlarını daha yukarı çıkarmak için çırpınırken, bizim mahallenin medya mensupları birbirinin paçasından tutup aşağı çekmeyi, kendi dava arkadaşının sesini kısmayı, ona iftira atmayı marifet sanıyor. 

Şahit olun!

Bu isimler de önümüzdeki dönemde partiye ve davaya zarar verdiği için uzaklaştırılacak. Ve siz onları AK Parti'nin azılı muhalifi pozisyonunda göreceksiniz. Hem de çok kısa zaman içinde…

Çünkü maalesef...

Bahsini ettiğim isimlerin belli bir bölümü para ve makam için partiyi ve davayı savunuyor. Kendilerinden önce davayı savunuyormuş gibi görünen, ama mamaları ellerinden alınınca muhalif gazete kuran ve Erdoğan’a saydıran diğerleri gibi...

 

Zaten takip ederseniz, bazılarının daha şimdiden muhalif pozisyonu aldığını, 40 yıllık CHP’li gibi davranmaya başladığını göreceksiniz.

Son olarak…

Bazen bizi takip eden okurlar, ’Siz ve sizin gibiler bizim mahallenin medyasında neden yer bulamıyorsunuz?’ diye soruyor. 

Bilmiyorum kardeşim…

İstemiyorum da…

Hem Doğu Perinçek gibiler çıkıp konuşuyor ya!

Bize ne hacet?"