Bu coğrafyada 'model ülke' olmak zor

Bu coğrafyada 'model ülke' olmak zor

Selçuk Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümü öğretim görevlisi ve Uluslararası Stratejik Bakış Enstitüsü Başkanı Yusuf Çınar 'terör' konusunu Memleket'e anlattı.

'Kürt sorunu ile PKK sorununun aynı kefede tutulamayacağını' söyleyen Çınar, "operasyonlar Türkiye'nin gücünü gösterdi, Ancak Türkiye geçmişten ders almalı, ilerleyen dönemlerde model ülke olma hususunda çok daha dikkatli olmalıdır. Bölgede model bir ülke konumundayken coğrafi etkenleri unutmamalıdır"   dedi.

-Sayın hocam, terörün tarifini yapar mısınız?

Terör yıldırma anlamına gelir. Korkutma ve korkuttuğunuz için karşıdakinin davranışını  değiştirme çabası bir terördür.

-Bir örgüt terörü neden kullanır?

Genellikle, yıldırma hareketi devletlere karşı olduğu için devletin kendi istek ve arzularına cevap vermesini ister. Yani bu nedir? Örneğin PKK kuruluş aşamasında bağımsızlık istiyordu. Terörü bir şiddet metodu olarak kullandı. O dönemde devletin kendisine bağımsızlık vermesini istedi. O günden bugüne yaklaşık 40 bin kişi öldü, 400 milyar dolara yaklaşık para harcandı. 2001 yılından bugüne kadar ölen terörist sayısı 1500 ve bununla birlikte yaklaşık 600-700 civarında da şehit verdik. Bunun Türkiye'ye en büyük kaybı öncelikle insan kaybıdır. Bir de bölgenin ekonomik, sosyal gelişmişliğine engel oldu.

11694110_10204278542074143_9085181561660134956_n.jpg

-Terör nasıl ortaya çıktı?

Terör olaylarının tarihsel sebeplerinden birincisi Osmanlı dönemine dayanır. Osmanlı döneminde o bölge hep kendi içinden çıkan insanlarla yani önderlerle yönetilmiş. Ta ki 1800 yıllara kadar... Kanaat önderleri  etkili rol oynamış. Bugüne baktığımız zaman çözüm süreci başta olmak üzere o bölgede yaşayan kanaat önderlerinin biraz ihmal edildiğini söyleye biliriz. Eğer barış sürecinde bir eksiklik aranacaksa mesela bunu en başına yazabiliriz. O dönemde bozulmanın en etkili sebebini de dışarıdan atamalar olarak söyleyebiliriz. Şöyle ki, Diyarbakır'a vali atanıyor ama adam İstanbul'da, oranın aşiret yapısını bilmiyor, bölgeyi bilmiyor, sosyal hayatı bilmiyor...  Yine tıkanmalar hep ekonomik konularda olmuştur. Mesela bazı aşiretler Vergi konusunda baş kaldırdı. Vali bunları ikna etmeye çalışsada  kanaat önderleri dikkate alınmadığı için başarısız sonuçlanmış ve derin isyanlara neden olmuştur. Sonraki sürece baktığımız zaman ise Şeyh Sait isyanı aslında PKK'ya kadar Kürtlerin gerçekleştirmiş olduğu en büyük isyandır. Ve bu isyan o dönemde ulus devletin doğuş aşamasıdır. O dönemde kurucu iktidar bu adamlar suçlu asalım demekte yanlış. Küresel bir getiri var ve o getiri Türkiye Cumhuriyeti'nin Şeyh Sait'e karşı tavizsiz davranmasına sebep vermiş. O dönemin iktidarı, konuşarak anlaşmak yerine o bölge halkını  anlamak yerine "Şeyh Sait'i meydanda asalım, vatandaş bundan ibret alsın, bir daha sesini çıkarmasın" mantığına bürünen bir yapı. Bu yapı işte aslında o bölgede şiddetin meşrulaşmasına şiddeti kullanan örgüt ve yapıların meşru olarak halkın gözünde kabul edilmesine sebep olmuş. Toplumsal köklerden birisi budur. Ve PKK'nın kuruluşuna şöyle bir baktığımız zaman, Abdullah Öcalan'ın o dönemde Tapu Kadastro Lisesi mezunu bir kişi olduğu, özellikle Diyarbakır'da tapu işleriyle ilgileniyor hatta rüşvet aldığı bile söyleniyor. Rüşvet alarak bazı tapuların kolay çıkmasına, sınır değişikliklerine baktığı biliniyor. O rüşvetle kazandığı paraları da sonraki dönemlerinde sormuşlardır kendilerine işte örgütü kurmak için harcadığını söylemiştir. Ondan sonraki süreçte Kürt hareketine ideolojik bağlamda şiddeti yerleştirmiştir  PKK'nın da temelleri burada atılmıştır.

-PKK'nın para kaynağı nelerdir? 

Şimdi aslında bu tip terör örgütleri dışarıdan destek alarak yaşayabilir. Zira destek almadan kurulması mümkün değil. Sri Lanka'da Tamil Kaplanları'nı Hindistan desteklemiştir. Türkiye'ye bakıyoruz, Suriye, Irak hatta İran PKK'yı belli dönemlerde desteklemişlerdir. İrlanda'ya gidelim ayni şekilde İran'ın kuruluşunda ABD'nin diasporası çok büyük etkilidir. ETA olarak bildiğimiz örgütü de Fransa birebir desteklemiştir Bugün Türkiye'nin PKK'yı etkisiz hale getirmesi için maddi kaynaklarının tamamen kesilmesi lazım. Misal, Almanya PKK'nın en büyük finansörlerindendir. Devlet bağlamında söylemiyorum Almanya'da 800 bin ile bir milyon Kürt yaşadığı söyleniyor. Orada PKK haraç topluyor. Bunu haraç demek ne kadar doğru gönüllü verenlerde çoğunlukta . Malum, insan kendi topraklarından gittikten sonra milliyetçi duyguları kabarır. Sadece bu Kürtlere özgü değil. Bu haracı vatan -millet görevi olarak görüyorlar. Paralar oraya aktarıldığı zaman PKK bunlarla silah alıyor. Ve buradan geçinenler silah tüccarları var. PKK'nın ilk önce diaspora kanadının zayıflatılması lazım. Bunlar Danimarka'da, İsveç'te akademik ve bilimsel bağlamda lobileri çok güçlü, Zayıflatılmadan PKK'nın maddi kaynakları ve uluslararası alandaki imajının zedelenmesi çok mümkün görünmüyor. Dahası, PKK sadece sigara kaçakçılığından yılda 3 milyar Türk lirası kazanıyor. Bunlar resmi rakamlardır. Bunun yanında uyuşturucu kaçakçılığından elde edilen gelir yıllık 500 milyon dolardır. Bunun yanında insan kaçakçılığından 100 milyon dolar. Bunun yanında gelirinin %14'ünü ticari işlerle sağlıyor. Ne yapıyor? Sevkiyattan tutun, o bölgede büyük ticari ihaleler dahil birçok alanda PKK'nın eli var. Bunun yanında PKK orda bir nevi paralel devlet gibi çalışıyor. Kamusallaşmalar yapıyor kendi adına. Gayrımenkul satışından yaklaşık % 13 tutarında bir gelir sahip. Bunun yanında yurt dışına insan kaçırarak % 4'lük gibi para transferi sağlıyor. İşin garibi ise  bu gelirlerin hemen hemen hepsi lojistik kaynaklara harcanıyor.

-PKK insan desteğini nasıl sağlıyor?

PKK o bölgede iki şekilde insan sağlıyor. Birincisi hapishaneler ikincisi de eğitim yuvaları. Hapishanelerde Siyasal düşünceden dolayı PKK veya aşırı sol gruplara üye olmaktan dolayı hapse girmiş kişileri ideolojik bağlamda eğitiyorlar. Ve hapishaneden çıkan kişi ideolojik olarak çok keskin biri oluyor. PKK'nın ideolojisini benimsemiş oluyor. PKK'nın orda güçlü olmasının sebeplerinden birisi. Diğer bir konu o bölgede liselerde ve üniversitelerde PKK çok hakim. Seçtikleri bir başkan ile okullarda öğretim görevlisinden okuldaki öğretmenine kadar hepsini fişleyebiliyor. Devletin uzun yıllar o bölgeye gitmemesi bunlara çok büyük alan açtı. Mesela Tayyip Erdoğan orda çok sevilen bir liderdir. Oy vermiştir ya da vermemiştir ama Erdoğan'a orada ayrı bir sevgi, saygı vardır.

***

-Kürt sorunu ile PKK sorunu aynı mıdır?

Kürt sorunuyla PKK sorununu birbirinden ayırmak gerekir. Kürt sorunu toplumsaldır. Gelişmemişlik vardır, ayrımcılık vardır. anayasada mesela askeri anayasanın getirmiş olduğu o sıkıntı toplumsal bağlamda kendisine yer bulmuştur, bunun dışında haksızlıklar vardır. Ama bir de PKK vardır. Şiddeti kendi çıkarları için kullanan, sivil asker ayrımı yapmadan şiddeti kullanabilen terör örgütünü 'Kürt' kavramından ayırmak lazımdır. Medyaya çıkıp, 'Kürtlerin hepsi PKK'lıdır' demek o bölgeye yapılan en büyük ihanettir. Unutulmaması gereken diğer bir nokta 'PKK sorunu nasıl güçleniyor?' sorusunun cevabını aramaktır. Kürt sorunu tamamen çözülmediği zaman PKK sorunu her zaman güçlenmeye devam eder. Şunu unutmamak lazım ki, son dönemlerde Kuzey Irak ve Kandil'e operasyonlarda devletimiz, hava kuvvetlerimiz ile yüzlerce sortı yaptı. Her sortinin F-16  uçağının Türkiye'ye maliyeti 50 bin dolar civarındadır. Yanı çarptığımız zaman yaklaşık 10 milyon $ bir para çıkar.  Belki de daha fazla... Bugüne kadar Türkiye'nin PKK ile mücadelesinde harcamış olduğu para 400 milyar dolar... Şöyle düşünelim, bu para o bölgeye kalkınma ve altyapı yönünde kullanılmış olsaydı, bugün o bölgede sorun kendiliğinden çözülmüş olurdu. O yüzdendir ki, Türkiye 'Kürt sorununu' çözmeden o bölgede güçlenmesi çok zor. Yani bugün İran PKK'yı Türkiye'ye karşı uluslararası alanda kullanabiliyor.

-PKK'nın son aylarda eylemleri artırmasının sebebi nedir?

Kandil'deki teröristlerin yarıdan fazlası DAEŞ ile mücadelede için Kobani tarafına kaydırıldı. PKK Türkiye'nin öncesinde DAEŞ'le aktif bir mücadele etmesi gerekti. Türkiye, ABD ile olayları 'bekle ve gör' politikası izleyerek duruma göre hareket etmeyi tercih etti. PKK -PYD aracılığıyla dünyada az rastlanır bir imaj düzeltme çalışmasına başladı. ABD-PYD'deki kadınların bile özgürlük savaşçısı gibi tanıtmasından tutun, o bölgede DAEŞ vahşetine karşı nasıl mucadele ettiğini reklam etti dünyaya. AB ve ABD'de PKK'nın terör listesinden çıkarılmasında bu lobiler baskı yaptı. PKK'yı uluslararası güçler çıkarına karşı kullanmaya başladı. Şiddetin artmasındaki asıl sebep Arfin ile Kobani'nin birleştirilmesine Türkiye'nin izin vermemesidir.

-Terör sorunu özelde PKK sorunu çözülür mü?

Tabii ki burada birkaç siyasi partiyle sorunu çözmek mümkün değil. Kuzey İrlanda'da sorun çözülürken en pozitif adım milliyetçi partiden gelmiştir. Bu parti barajı geçememesine rağmen sureci sonuna kadar desteklemiş ve sonuçta bugün 'İRA' diye bir problem yok. Bu sorunu çözeceksek taşın altına CHP, MHP, HDP de  elini koymalı. Bu sadece AK Parti'nin tek başına yapacağı bir şey değil. Herkes kendi tabanını ikna etmeli. Oraya giden hava alanından rahatsız olmak cok büyük ayıp... HDP öncelikle kendini PKK'dan uzaklaştırması lazım. 'PKK terör örgütüdür' diyerek ilk adımı atabilmelidir.

-Terör olayları ile HDP köşeye mi sıkıştı?

HDP'nin köşeye sıkıştığını turnusol kâğıdı olarak görebiliriz. KCK'nın acılamaları HDP'ye balans ayarı verme rolündeydi. Dediler ki "siz bu işi beceremeyeceksiniz, biz bildiğimizi okuyacağız. Devlet bize istediğimiz adımları atmıyor. Onlara biz adım attırmayı biliriz"  HDP daha sesli bir karşı çıkma yapabilir miydi? şu şartlarda ben pek mümkün görmüyorum.

-Operasyonlar Türkiye'ye ne kazandırdı?

Devlet 'çözüm süreci başlatmakla ciddiyetini gösterdi. Operasyonlara gelince,  devlet dedi ki, "ben senin istediğini yapmak zorunda değilim. Konuşarak bu işi çözmezsen ben kendi gücümü göstermesini bilirim. NATO'nun en büyük kara birliğine sahip bir ordudan bahsediyoruz. Yani bu orduya karşı galip gelmeniz  mümkün değil. Bizi rahatsız edebilirsiniz ama ben istediğim zaman sizi yerle bir edebilirim.  Türkiye Cumhuriyeti devleti bu konuda da ciddiyetini gösterdi. Ben her konuda ciddiyim dedi.

-Ankara patlaması bir mesaj mıydı?

Medeniyet bir toplumun tek başına elde edeceği bir şey değildir. Aksine medeniyet diğer toplumlar ile etkileşimde bulunarak ortaya çıkar. Burada yıllardır tartışılan bir soruyu sormakta fayda vardır. Medeniyet mi devleti yaratır, Devlet mi medeniyeti yaratır? Çoğu kişi bu soruyu cevaplarken aklına iki cevap gelir; devletin medeniyeti yarattığı düşünebilir ya da medeniyetin devleti yarattığını iddia edebilir. Tam bu noktada medeniyet ve devletin süreç içerisinde birbirinin tamamlayıcısı olduğu hususunun gözden kaçırıldığı söylenebilir. Başka bir ifade ile medeniyet ve devlet süreç içerisinde dengeli bir etkileşime sahiptir. Bu denge devlet lehine bozuldukça toplumsal tepkilerin artabileceği iddia edilebilir.

Türkiye geçmişten ders almalı ilerleyen dönemlerde model ülke olma hususunda çok daha dikkatli olması gerekir. Mümkünse Türkiye model olmamaya özen göstermelidir. Dış baskılar sonucu model olmak zorunda kalınan süreçlerde  (Medeniyet mi Devleti yaratır yoksa devlet mi medeniyeti yaratır sorusunun revaçta olduğu zamanlar) Türkiye bir taraf seçmekten ziyade coğrafi konumunun denge üzerine kurulu olduğunu unutmamalıdır. Türkiye bu bağlamda medeniyet kurma projelerinde coğrafyayı ihmal ettiği sürece radikalleşme dalgaları ile karşı karşıya kalabilir.  Uluslararası ilişkilerde medenileşme; devletlerin iç politikalarına saygıyı, devletlerarası karşılıklı istişare anlamına gelir.2  Bu bağlamda karşılıklı istişareyi içermeyen her türlü eylemin bütün devletler için diyem yani medeniyetsizliğe vahşiliğe yol açtığı unutulmamalıdır.

Röportaj-M.Ali Elmacı