Bu ülkede kanla beslenenler var!

Bu ülkede kanla beslenenler var!

Taraf yazarı Ahmet Altan, Türkiye'de açılıma karşı çıkan çevrelere sert eleştiriler yöneltti

İşte Ahmet Altan'ın Taraf Gazetesi'ndeki yazısı.

Çaresiz şiddet

Yapabilecekleri başka bir şey kalmadı.

Bu son anayasa değişiklikleri, "sistemin kalbine" giriyor.

Türkiye'de yaşayan insanların özgürlüğüne ve zenginliğine doğru atılan her adımı "engelleme" gücüne sahip olan yargı sisteminin elinden bu güç alınıyor.

Buradaki sistemin "gizli efendilerini" en çok korkutan da bu zaten, halkın özgür ve zengin olması.

Onların iktidarı, bizim baskı altında yoksul bir halk olarak yaşamamıza bağlı, baskıyı kırıp zenginleştiğimizde ellerindeki iktidarı "gerçek sahibine" vermek zorunda kalacaklarını biliyorlar.

Yıllarca önlediler bunu.

Onların "iktidarı" ile bizim "yoksulluğumuz" doğru orantılıydı, ne kadar yoksulsak onlar o kadar güçlüydü, ne kadar "esirsek" onlar o kadar "efendimizdi".

12 Eylül rejimi, sistemin bu şekilde korunması için biçimlendirmişti bütün kurumları.

Turgut Özal, "ekonomik" prangaları kırdı.

Şimdi de "hukuksal" prangalar kırılıyor.

Ve, halk "bilinçli" bir şekilde bu değişimi destekliyor.

Ne yapacaklar?

Mümkün olsa "yeni bir halk" ithal edecekler ama öyle bir halk yeryüzünde kalmadı.

Ne siyaset zemininde, ne hukuk zemininde dövüşecek güçleri yok artık.

Sürekli olarak karşılarına "halk" çıkıyor ve halkı yenemiyorlar.

Onlar da ellerindeki son "kozu" masaya sürüyorlar:

Şiddet.

Önce Van'da Deniz Baykal'a saldırıyla başladılar.

Bir şans eseri Baykal, otobüsünden inmediği için saldırı "uzaktan atılan" yumurtalarla sınırlı kaldı.

Ardından Ahmet Türk'e saldırdılar.

Sonra Samsun'da iki polisi şehit ettiler.

En sonunda da dün Enerji Bakanı'nın mezarlıkta burnunu kırdılar.

Bu saldırılar, nerdeyse toplumun bütün kesimlerini sırayla öfkelendirmeyi ve birbirine karşı kışkırtmayı amaçlıyor.

Herhalde bu saldırıları düzenleyenlerin geçmişlerine ve ilişkilerine dikkatle bakılıyordur.

Neşe Düzel'le konuşan eski müfettişlerinden Nuri Yaman dün, her mahallede "iki haber elemanı" olduğunu söylüyordu, "haber elemanı" denenler güvenlik güçlerine "ajanlık" yapan muhbirler ve bunlar çeşitli işlerde kullanılabiliyorlar.

Biliyorsunuz, bunlardan bir tanesi Hrant Dink cinayetinin arkasından çıkmıştı.

Bunların çoğu, Ergenekon örgütüne dahil olanların, zamanında, "güvenlik sisteminin" içine yerleştirdiği adamlar.

Şimdi "savaşın" son bölümüne gelindiği için "elde ne var ne yoksa" cepheye sürülüyor.

Bu arada, Ergenekon'un "polis içindeki" uzantılarının da harekete geçirildiğine dair haberler ve yazılar yayınlanıyor.

Baykal'ı, Türk'ü, Enerji Bakanı Yılmaz'ı koruyamayan "asayiş güçlerinin" zafiyeti, Hakkâri'de küçücük bir çocuğun elmacık kemiğini kıran polislerin vahşeti, bu örgütle ilgili kuşkuları kuvvetlendiriyor.

Şehit yüzbaşının cenazesine katılan Enerji Bakanı yumruklanmadan önce mezarlığa girerken bir grup kendisine "açılıma karşıyız" demiş, bizim Tuncer Köseoğlu'nun dediği gibi, "sanki açılımdan önce bu ülke kanlı çatışmalar yaşamadı", sanki bu ülkede kan "açılımla" birlikte dökülmeye başladı.

Bu ülkede kan "açılım" olduğu için değil, yeterince "açılım olmadığı" için dökülüyor, bu ülkenin çocukları "demokrasi" olduğu için değil "yeterince demokrasi olmadığı" için ölüyor, onları koruyabilmemiz için özgürlükleri genişletmemiz gerekiyor ama "açılıma karşıyız" diyenlerin Ankara'daki yöneticileri "kanı ve ölümü" durduracak her girişimin önüne dikiliyorlar.

Çünkü onlar varlıklarını "kana, ölüme, baskıya" borçlular.

Bütün bu darbe planlarının, devlet içindeki örgütlerin, Ergenekon'un, "haber elemanlarının" amacı "kanı, kaosu, ölümü" hayatımızın bir parçası olarak sürdürmek ve bu kanın üstüne kendi iktidarlarını inşa etmek.

İktidarları yıllarca kanla ve ölümle beslendi.

Bir dönem sona ererken yeniden şiddete sığınmaları, ortalığı karıştırarak bir punduna getirip iktidarlarının sürelerini uzatmaya çabalamaları, medyadaki "adamlarının" şiddeti öven yazılar yazması boşuna değil.

Başka çareleri kalmadı.

Ama artık bu da bir "çare" değil, çünkü insanlar bütün bu oyunları çok iyi tanıyor.

Biraz daha çırpınacak, biraz daha kan dökecek sonra da hayatımızdan çıkıp gidecekler

Ahmet Altan - Taraf