Çakır 'haram süt emmiş ülkücüler'i yazdı

Çakır 'haram süt emmiş ülkücüler'i yazdı

MHP lideri Bahçeli, son günlerde anti Amerikancı bir üslup takınmaya başladı.

MHP lideri Bahçeli, son günlerde anti Amerikancı bir üslup takınmaya başladı. Cafesiyaset yazarı Zihni Çakır, Türkiye'deki ihtilallerin tek destekçisi olduğu belli olan ABD'nin tavrını ve Bahçeli'yi yazdı.

AMERİKAN PROJELERİNİN BAŞ A

KTÖRLÜĞÜNDEN AMERİKAN PARANOYASINA…

Türkiye’de yaşanan tüm darbe ve muhtıraların planlaması Washington merkezlidir. Bu tarihi vesikalarla inkar edilmez bir gerçek halini almıştır.

Özellikle Ergenekon ve türevlerine yönelik soruşturma ve davalar sırasında ortalığa saçılan belge ve bilgiler bile kendi başına bu gerçeği teyit etmeye yeterli.

Bu perspektiften bakınca, ülkede demokrasi yanlılarının Amerikan karşıtlığını bir iç siyaset malzemesi olarak kullanması hoş karşılanabilir.

Ama bu ülkenin demokrasi tarihinde kara bir leke olarak duran darbe ve mutıralara zemin oluşturacak anarşi ve sokak teröründe rol üstlenmiş, ülkedeki kutuplaşma ve çatışmada piyonluğu benimsemiş bir geleneğin, anti-Amerikancı söylemlerini samimi bulmak mümkün değil.

Zaten samimiyetsizlikleri de demokrasiden yana tavır alan hemen herkesi Amerikan planlarını uygulamakla itham etmelerinden belli.

Bu nedenle, “Son günlerde, merkezi Amerika olan bir zihniyetin Türkiye'deki uzantıları ile beslenen işbirlikçilerin, milliyetçi-ülkücü hareket için yoğun bir kampanya başlattığını” iddia eden Devlet Bahçeli’nin bu suçlamalarını da ciddiye almıyorum.

Ülkücü Hareketi 12 Eylül’e giden anarşi ortamının odağına yerleştiren Amerika, bunu bu hareket içerisinde kontrol ettiği uzantılar olmasa başarabilir miydi?

Elbette hayır!

12 Eylül darbesi için temel argüman kabul edilen Maraş’taki, Malatya’daki, Çorum’daki katliamlarla Ülkücü Hareket arasında somut bağlantıların bulunmasının hesabını sor(a)mayan bir siyasi parti başkanının, bugün gösterdiği refleksin neden sadece davasına gönülden bağlı isimlere yönelik kaldığını tartışmayacağım bile.

Bahçeli’nin, “Bunlar, ağız birliği etmişcesine, TRT ekranlarında birer birer boy göstererek, gazete sütunlarında ardı ardına makaleler yazarak, Milliyetçi Hareketin meseleler karşısındaki duruşunu ve tavrını eleştirme ve yönlendirme yarışına girmişlerdir” sözleriyle kastettiği, 12 Eylül darbecileri tarafından her türlü işkenceye maruz bırakılan dava erlerini, Amerikan işbirlikçiliği ile suçlayıp, başta kendisi olmak üzere, o dönem olaylar içerisinde aktif rol almasına karşın, cuntacılar tarafından kılına bile dokunulmadan VIP ayrıcalığı tanınmasının gerekçelerini irdelememesi de manidar değil mi?

Korkarım geçmişte bazı sözde Ülkücüleri demokrasiyi sekteye uğratmak için planlanan askeri darbeye gerekçe yaratacak anarşinin odağında kullanan Amerika, şimdi de o kesimin hayatta olanlarını, halk iradesine dayalı demokrasi mücadelesini sekteye uğratmak için kullanmayı tercih ediyor.

Ve öyle zannediyorum ki, başta 12 Eylül’ün sembolleşmiş isimlerinden oluşan Yusufiyeli Ülkücüler olmak üzere o dönemin tüm yükü omuzlarına yüklenen ve iman ve dava inancıyla hayatta kalmayı başaran Ülkücüler, bu nedenle ardı arkası kesilmeyen deklarasyonlar yayınlayıp, darbecilerin dayattığı ve Ülkücüleri kendi yurtlarında vatansız bırakan, hayatlarını zindan eden Anayasa’da değişiklik yapılmasına, “haram süt emmişlikle” itham edilme pahasına destek veriyor.

Yukarıdaki sözlerle içindeki kin ve öfkeyi dışa vuran Devlet Bahçeli, hemen her aklıselimin irite olduğu şu sözleriyle de gerçek niyetini ortaya koyuyor:

“Siz bunları iyi tanırsınız. Bunlar hepimiz Ermeniyiz diyenlerdir. Bunlar ecdadımızı soykırımla suçlayanlardır. Bunlar Peşmergelerle kucaklaşanlardır. Bunlar Kandil'de teröristle buluşanlar, Habur'da alkışlayanlardır. Washington'da Amerikalı, Erivan'da Ermeni, Erbil'de Peşmerge, Brüksel'de Avrupalı olup, ne acıdır ki Ankara'da bir türlü Türk olamayanlardır”

Her cümlesinde kamplaşma, kutuplaşma ve bunlara dayalı çatışma amaçlamıyor mu bu sözler?

Peki bu kamplaşma, kutuplaşma ve nihayetinde amaçlanan çatışma kime yarar sağlayacak?

Bu çatışmanın yaratacağı istikrarsızlık kime yarayacak?

Her geçen gün, bulunduğu coğrafya başta olmak üzere çıkarları çatışan hemen her güç bölgesinde ağırlığını hissettiren Türkiye’den rahatsızlık duyan odaklara elbette.

Yani, Amerika’ya, Rusya’ya, AB’ye…

Devlet Bahçeli’nin Türkiye’nin ihtiyacı olan güçlü ve kucaklayan MHP beklentilerine balta vuran bir diğer söylemi de kendisi dışındaki herkesi bölünme amaçlı ihanet şebekesinin bir parçası ilan etmesi…

Şu sözlere bir bakın:

“Bölünme projelerinin, çağdaşlık ve demokrasi adıyla içine nüfuz edilmeye çalışılan temel doküman Anayasa maddeleridir. Bu itibarla, hükümetin Anayasa değişikliklerini bir toplumsal ihtiyaçtan da öte bu sinsi niyetin hayata geçirilme çabası olarak görmek gerekmektedir”

Siyaset söylemini bu tür marjinal sloganlara indirgeyen bir liderin, örgütünü götüreceği yegane yer, lokal terör olayları ve sokak çatışmalarından öte değil.

Düşünmesi bile ürkütücü ama Bahçeli’nin bu söylemleri, yüz binlerce Ülkücüyü ihanet şebekesinde yer almakla itham etmek anlamı taşımakta.

Sanırım milyonlarca ülkücünün önünde saygıyla eğildi mağdur ülkücülerin çıkışları bu nedenle, en başta MHP tabanından destek görüyor.

Ve bu nedenle geçmişte Amerikan projelerinin uygulanmasında baş aktörlük üstlenenlerin çıkışları şimdi Amerikan paranoyası diye değerlendiriliyor.


Zihni ÇAKIR / Cafesiyaset

[email protected]