Kasım Çakır
CANLAR VE VİCDANLAR
Konya’nın Beyşehir ilçesinde iki otomobilin çarpışması sonucu meydana gelen trafik kazasında hayatını kaybeden aynı aileden 3 kişi, son yolculuklarına uğurlandı.
Beyşehir-Isparta karayolunun 3’üncü kilometresinde dün akşam meydana gelen kazada, Mehmet E. idaresindeki 42 AAR 097 plakalı otomobil ile Fuat Işık (43) yönetimindeki 42 DKL 28 plakalı otomobil çarpıştı. Kazada aynı aileden Fuat Işık, Hilal Işık (40) ve 4 yaşındaki Umay Bendiz Işık hayatını kaybetti. Hayatını kaybeden aile için Konya’da ikindi namazını müteakip Hacıveyis Camii’nde cenaze namazı kılındı. Kılınan namazın ardından Fuat, Hilal ve Umay Bendiz Işık’ın cenazeleri Üçler Mezarlığı’na defnedildi.
Bir aileden geriye evin tek oğlu Koray Işık kaldı. Oğlumun okul arkadaşı olan kardeşimize ve yakınlarına sabır ve başsağlığı dilerim. Hayatını kaybeden babası, annesi ve kardeşi Umay’a (sabi) rahmet dilerim.
Bundan yirmi yıl önce Gökhan isminde gurbetçi bir arkadaşım memleketine gelirken İzmir’de ailecek geçirdikleri kazada eşini kaybetti. Cenazeyi defin ettiğimiz günün akşamı rahmetlinin iki yaşındaki yavrusu babasının kucağındayken başladı ağlamaya;’ annee, anneeee, annemi istiyorum annemi!’. Orada bulunan bizlerin yüreği sızım, sızım sızladı, o anı kelimelerle anlatmak mümkün değildir. Yıllar önce yaşadığım bu acı tabloyu hiç unutamıyorum.
Dünden beri kendime gelemedim. Dünden beri oğlumun arkadaşı sevgili Koray ve onun acısı, ailesinden ayrılışı, geride evin tek ferdi olarak kalmış olması aklımdan hiç çıkmadı. Dünden beri özüm ve gözüm ağlıyor. Yirmi yıl önceki, ‘annemi istiyorum!’ feryadı da aklımda.
Hepimiz aklımız erdiği günden bugüne kadar yüzlerce ölüme, ölüm haberine, tümden aile ölümlerine şahit olduk. Rabbim hiçbir kardeşimize böyle acılar yaşatmasız. Onlar içlerindekini, yaşadıkları ruhi hali kelimelere, sözlere dökemez, anlatamazlar. Ancak yaşayanlar bilirler.
Biz insanlar için ölüm en büyük ibret, nasihat, en büyük acı, son elvedalardır. Bu en büyük ibretten çoğu zaman büyük ders, ibret almadık, ölüm aklımızdan çok çıktı gitti. Musalladan, kabristandan ayrılmadan o anı unuttuk, o anda bile dünyalıklarımızı konuştuk.
Yaşarken ölmeyi, yeniden doğmayı unuttuk, ölümü unuttuk. Kalbimizden vicdan, merhamet, sevgi, saygı, hoşgörü çıktı gitti. Aklımızdan vefa, ahde vefa , adalet, kul hakkı çıktı gitti. Kalbimizden çıkardıklarımızın yerini taş ile, aklımızdan çıkardıklarımızın yerini dünya malı, makam-mevki hırsıyla doldurduk.
Katılaşmış kalpler nefsimizin, ıslanmayan gözler bizi dünyanın esiri yaptı. Kalp ağlamazsa, öz ve göz ağlamaz. Vicdan ve merhametin olmadığı kalpler hakimiyeti, nefsin esir aldığı akıllara bırakır. Vahşileşen nefislerde akılları esir alır. Aklın olmadığı ‘başlar’, bedeni kayalıklara, uçurumlara sürükler, savurur.