Cem Küçük ezber bozdu: Osman Kavala, Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak tahliye edilmeli

Cem Küçük ezber bozdu: Osman Kavala, Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak tahliye edilmeli

FETÖ ile mücadelenin şahin kanadında yer alan Cem Küçük, bugünkü yazısında cezaevinde tutuklu bulunan Nazlı Ilıcak, Ahmet Altan ve Osman Kavala'nın tahliye edilmeleri gerektiğini söyledi

FETÖ ile mücadelenin şahin kanadında yer alan  Cem Küçük, bugünkü yazısında cezaevinde tutuklu bulunan Nazlı Ilıcak, Ahmet Altan ve Osman Kavala'nın tahliye edilmeleri gerektiğini söyledi.

"17-25 Aralık darbe teşebbüsünde en militan şekilde FETÖ tetikçiliği yapanlar 1 gün bile içeride yatmadılar. Aynı adamlar 7 Haziran-1 Kasım sürecinde alenen PKK terör örgütü tetikçiliği yaptılar. İşledikleri suçlar ortada. Kanıtlı ve belgeli. Polisimiz de, yargımız da bunu biliyor" diyen Cem Küçük bu üç isim için şunları yazdı: "İşte böyle bir ortamda Altan gibi, Ilıcak gibi, Kavala gibi insanların içeride yatması adalete uygun değildir. Şimdi iktidar yalakalığıyla işledikleri suçtan yırttığını zannedenler Türk devletine bu üç isimden daha fazla zarar vermiştir."

 

 

Cem Küçük yazısında şu ifadeleri kullandı:

Bu köşenin düzenli okurları iyi bilirler ki, ben bir yandan FETÖ terör örgütüyle diğer yandan da PKK terör örgütüyle ölümüne mücadele etmiş milliyetçi-muhafazakâr bir gazeteciyim. Zaten Türk milleti de beni bu mücadelemle tanıdı. Bu konuda tevazu gösterirsem adalete aykırı olur...

FETÖ ve PKK ile en sert şekilde ve hiç korkmadan mücadele eden 1 numaralı gazeteci kimdir diye topluma sorsalar ben eminim milletimiz benim ismimi verecektir. Özellikle 2013-16 döneminde şimdi aslan kesilen kimilerinin korkudan ödü patlıyordu. Bu millet sahte kabadayılardan çok sıkıldı. Bunu da birileri bilmelidir.

Aynı şekilde şu an yeniden yargılanmaları gündemde olan Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak zihniyetiyle de, Osman Kavala zihniyetiyle de Türk basınında en çok ben mücadele ettim. Altan ve Ilıcak 17-25 Aralık FETÖ darbe teşebbüsünü alenen desteklediler ve demokrasiye ihanet ettiler.

Nazlı Ilıcak'ın 17-25 ihanetine imza atan FETÖ polis şefleriyle ilişkisini onlarca kez yazdım. Ahmet Altan'ın 17-25 Aralık sonrası FETÖ vesayetini savunan zihniyetiyle hep savaştım. Aynı şekilde Osman Kavala'nın o dönem için doğru bir adım olan çözüm sürecini baltalamak için Sırrı Süreyya Önder aracılığıyla PKK terör örgütü lideri Abdullah Öcalan'a gönderdiği mesajdan bu köşede çok bahsettim.

7 Haziran-1 Kasım sürecinde Kavala alenen PKK terör örgütünün siyasi kolunun militanlığını yaptı. Bütün bunlar doğru. Bu üç şahıs da Türk milletinin vicdanında mahkûm oldular. Şu an hapisteler. Peki, hâlâ hapiste kalmaları doğru ve adil mi? Bence doğru ve adil değil. Altan ve Ilıcak yaklaşık 3 yıldır hapiste. Kavala ise 2 yıldır hapiste. Çektikleri cezanın yeterli olduğunu ve tahliye edilmeleri gerektiğini düşünüyorum. Zaten son dönemde yargımızda yumuşama yönünde bir eğilim var. Ben bu eğilimin şu an için isabetli olduğu kanaatindeyim.

Zamanında bu ülkede en şahin ve sert tavırları almış bir yazar olarak bunu söylüyorum. Kızgın demiri soğutmak şu an Türk milletinin lehinedir. Türk devletinin de millî menfaatleri bunu gerektirmektedir. Elbette azılı FETÖ'cülere ve azılı PKK'lılara karşı devletin sert mücadelesi sürmelidir ama yancı kabul edilebilecek kişilerin yeterince ceza çektikten sonra bırakılmaları isabet olur. Yargı düzenimizde normale dönülmesi zarurettir. Altan-Ilıcak gibi, Kavala gibi tahliyeler hızlanmalıdır.

Öte yandan ben dâhil şu an aklı başında hemen herkesin Altan-Ilıcak ve Kavala'nın tahliyesini savunmasının bir nedeni daha var. Evet bu isimler FETÖ ve PKK'yı destekledi ama sadece bunlar mı destekledi?

17-25 Aralık darbe teşebbüsünde en militan şekilde FETÖ tetikçiliği yapanlar 1 gün bile içeride yatmadılar. Aynı adamlar 7 Haziran-1 Kasım sürecinde alenen PKK terör örgütü tetikçiliği yaptılar. İşledikleri suçlar ortada. Kanıtlı ve belgeli. Polisimiz de, yargımız da bunu biliyor. Ben defalarca konuştum bu mevzuları güvenlik bürokratlarımızla. Millî İstihbarat Teşkilatı'mız ise bu ihanetleri en derinden biliyor.

17-25 Aralık'ta FETÖ tetikçiliği, 7 Haziran-1 Kasım döneminde PKK tetikçiliği yapanlar hukuken gereken cezayı çekmediler. Bu rezaleti ne Türk milleti ne de Türk devletinin FETÖ ve PKK ile korakor mücadele eden birimleri kabul ediyor. Yargımız içinde de bu adaletsiz duruma isyan olduğu bilinmelidir. Eğer birileri işledikleri FETÖ ve PKK suçlarından iktidara yalakalık yaparak kurtulabilecekse Türkiye bir hukuk devleti değil demektir. Türkiye Cumhuriyeti şerefli bir devlettir ve bu durum asla kabul edilebilir değildir.

İşte böyle bir ortamda Altan gibi, Ilıcak gibi, Kavala gibi insanların içeride yatması adalete uygun değildir. Şimdi iktidar yalakalığıyla işledikleri suçtan yırttığını zannedenler Türk devletine bu üç isimden daha fazla zarar vermiştir. Evet Altan-Ilıcak FETÖ tetikçiliği yaptı ama o dönem artık bunlar anaakım isimler değildi ve etki güçleri zayıflamıştı. Oysa şimdi iktidar yalakalığıyla kurtulduğunu zannedenler 17-25 Aralık FETÖ militanlığında çok daha etkili ve merkez isimlerdi. Samanyolu denen FETÖ yayın organı her gün onların yazılarına referans veriyordu. Bunlar ilgili resmî raporlarda da yazmaktadır.

Aynı şekilde Osman Kavala’nın da 7 Haziran-1 Kasım sürecinde PKK tetikçiliği yaptığı doğru ama bu ülkede Kavala'nın toplumda tanınma oranı o dönem ancak milyonda 1 seviyesindeydi. Bu dava vesilesiyle Kavala tanındı. Oysa şimdi iktidara yaltaklanarak hukuktan kurtulduğunu sanan malum takım 7 Haziran sürecinde PKK tetikçiliği yaparken çok etkiliydi. Hatta kendileri, “Bizim sayemizde HDP yüzde 13 oy aldı ve Erdoğan bitti” diyordu. 53 kişinin katili Selahattin Demirtaş'a saz çaldırıp onu masum gibi gösterme operasyonları, kabul etmek gerekir ki, çok başarılı bir psikolojik harp operasyonuydu. Ama bu operasyon aynı zamanda suçtu. Peki bu operasyonu yapanlar bu işlenen suçtan ötürü ceza aldılar mı? Bırakın cezayı haklarında bir soruşturma açıldı mı? İşte böyle bir adaletsizliği yargımızdaki kahraman savcılarımız da kabul etmemektedir. Yargı bağımsız ve tarafsız olmak zorundadır.

17-25 Aralık bir darbe teşebbüsüdür ve bu girişime destek vermek suçtur. Kanun maddesi aynı. İşlenen suç aynı. Ama durum kişiden kişiye değişiyor. Böyle şey olmaz. Adalet, DEVLET kavramının temelidir. Bu hakikati AK Parti elitleri de unutmamalıdır. AK Parti'nin, Tuncay Özkan-ANAP ilişkisi benzeri sonuna kadar yozlaşmış ilişkilere de asla ihtiyacı yoktur. Bilakis Özkan ile kurulan bu yozlaşmış menfaat ilişkileri ANAP'ın ve Mesut Yılmaz'ın sonunu getirmiştir.

AK Parti'nin de ANAP gibi olması istenmiyorsa bu yozlaşmış adam kiralama ya da satın alma yöntemlerinden vazgeçilme mecburiyeti vardır.