CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu:
"Demokrasisi güçlü olmayan bir Türkiye güçlü olamaz. Hukukun, üstünlüğü yoksa, güçlü Türkiye olmaz. İnsan hakları, düşünce özgürlüğü, ekonomisi güçlü olmazsa, güçlü Türkiye olmaz. Lafla güçlü Türkiye olmuyor" - "Yetki bir kişiye verilsin mi, verilmesin mi
İSTANBUL (AA) - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu demokrasisi güçlü olmayan Türkiye'nin güçlü bir ülke olamayacağını belirterek, "Hukukun üstünlüğü yoksa, güçlü Türkiye olmaz. İnsan hakları, düşünce özgürlüğü, ekonomisi güçlü olmazsa, güçlü Türkiye olmaz. Lafla güçlü Türkiye olmuyor." dedi.
Kılıçdaroğu, İstanbul birinci bölgedeki muhtarlarla Maltepe Belediyesi Küçükyalı Kültür Merkezinde bir araya geldiği programda, hayatı boyunca mevki, makam peşinde olmadığını, ne söylüyorsa inanarak söylediğini ifade etti.
Cumhurbaşkanı sistemini hayata geçirecek yeni anayasa değişikliğinin neler getirip neler götürdüğünü herkesin iyi bildiğini dile getiren Kılıçdaroğlu, "Önce şu konuda görüş birliği içinde olmamız lazım. Demokrasisi güçlü bir Türkiye istiyor muyuz? Güçlü bir Türkiye nasıl olur? Demokrasisi güçlü olmayan bir Türkiye güçlü olamaz. Hukukun, üstünlüğü yoksa, güçlü Türkiye olmaz. İnsan hakları, düşünce özgürlüğü, ekonomisi güçlü olmazsa, güçlü Türkiye olmaz. Lafla güçlü Türkiye olmuyor." diye konuştu.
Osmanlının çok övüldüğünü, övülmesi de gerektiğini aktaran Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Marmara'yı bir Osmanlı gölü haline getiren imparatorluk nasıl oldu da yıkıldı? Çanakkale'de 7 düvele karşı mücadele ettik. Çanakkale geçilmez diye bir tarih yazdık. Her karış toprağında bir şehidimiz var. İzin vermedik, sonra ne oldu? Hiçbir kurşun atmadan bütün o gemiler, Marmara'ya geldiler, İstanbul'a demirlediler. Asıl düşünmemiz gereken nokta budur. Yeni cumhuriyeti kurarken millet kavramı Amasya Tamimi içinde yer aldı. Osmanlı da millet yoktu. Amasya Tamiminde 'Milletin istiklalini milletin azim ve kararı kurtaracaktır.' diyor. Amasya Tamiminin yazılmasında tek adam mı vardı, hayır. Sonra Erzurum, Sivas ve 23 Nisan 1920'de tek adam mı vardı?"
- "Muhtarlıklar bir KHK ile kapatılabilir"
Kılıçdaroğlu, TBMM'nin dünyada bir örneği daha olmayan bir destanın altına imza attığını vurgulayarak, "Milli kurtuluş savaşını yöneten meclistir. TBMM, Kıbrıs Barış Harekatını yöneten, 15 Temmuz darbe girişimini bombalar altında sabaha kadar çalışarak savuşturan meclistir. TBMM bu nedenle 'Gazi Meclis' unvanı almıştır. Dünyada tektir. Şimdi bu Meclis'in bazı yetkilerini ellerinden alıyoruz. Bir kişinin eline veriyoruz." ifadelerini kullandı.
"Evet" ve "hayır"ın ne getirip götüreceğini öğrenmek isteyenlerin "Gazi Meclis"in yetkilerinin alınıp bir tek kişiye verilmesine bakması gerektiğini savunan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Asıl mesele budur. 'Yetkiler alınsın, Meclis'in işi yoktur. Hatta Meclis'i de kaldıralım' diyenler varsa, gidip 'evet' oyunun altına mühürlerine bassınlar. Vebal onlara aittir. Hayır 'Bu Meclis Türkiye Cumhuriyetini kurdu. Bu Meclis gazi meclistir.' diyorsanız, gidecekler 'hayır' oyunu kullanacaklar. Bu kadar basit. Öyle uzun uzun laflara gerek yok. Yetkiyi verenler şunu da düşünmek zorundalar. 16 Nisan'da gidip 'evet' diyenler, şunu düşünmek zorundalar. Verdiğiniz yetkinin ne anlama geldiğini biliyor musunuz? Bir muhtar arkadaşımız, 'Muhtarlıklar kapanacak mı?' diye sordu. Verdiğiniz yetkiye göre bir KHK'lık işiniz var. Hiçbir engel yok. Yerel yönetimlerle ilgili yetki verilmemiştir. Belediyeleri kapatamazlar ama muhtarlıklar yerel yönetim değildir. Muhtarlıkları isterse bir kararname ile kapatabilir. Ali kapatmaz ama yarın öbür gün Veli gelir, o kapatır. Bu yetki bir kişiye verilsin mi verilmesin mi? Sorun buradadır. Sorun Ali, Veli işi değildir. Şimdiki Cumhurbaşkanı, bir önceki, bir sonraki sorunu değildir. Sorun Türkiye'nin nasıl yönetileceği sorunudur."
- "141 yılık parlamento geleneğimiz var"
Kılıçdaroğlu, bugünkü demokrasinin 141 yıllık geçmişi olduğunu ancak yine de sorunları bulunduğunu, milli iradenin Meclis'e tam yansıtılmadığını söyledi.
Yüzde 9,99 oranında bir oy alan siyasi bir partinin Meclis'te temsil edilemediğini ancak yüzde 10 seçim barajını geçen bir partinin Meclis'e girebildiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Biz bunun değişmesini istiyoruz. Milletin kürsüsü değil mi? Yüzde 1 alan bir partinin de temsilcisi gelsin. Milli irade Meclis'e tam yansısın. Yüzde 10 seçim barajını darbeciler getirdi. Şimdi bunu iktidar savunuyor. Bu yanlıştır. Hem darbecileri eleştireceksin hem de onların uygulamalarını savunacaksın. Herkesin çalıştığı ama hesabını da verdiği sistem parlamenter sistemdir. Siyasi ahlak kanunu niye çıkmaz? Doktorların, hakimlerin, esnafın siyasi ahlak kanunu var. Niye siyasetin yok. Siyasetçi cebi için mi yoksa millet için mi çalışacak. Bunun tamamının kanun tekliflerini verdik ve bunun mücadelesini de yürütüyoruz. Demokrasinin güçlendirilmesini istiyoruz."
Son 2,5 yıldır Türkiye'de fiili başkanlık sistemi olduğunu ancak uygulamaların kaygı verici nitelik taşıdığın öne süren Kılıçdaroğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Buyurun son 2,5 yıla bakın. Ekonomi daha iyiye mi gitti, işsizlik mi azaldı? Millet rahatlıkla düşüncesini mi ifade ediyor? Gazeteci rahatlıkla yazı mı yazabiliyor? TRT tarafsız yayın mı yapıyor? Son 2,5 yılda yaşananlar budur. Şimdi bu uygulama anayasal güvenceye kavuşturulmak isteniyor. Hiç kimsenin can ve mal güvenliği olmayacak. Bu kadar açık bu kadar net söylüyorum. Kişiye bağlı sistem olmaz. Osmanlı'da bile böyle bir sistem yok. Dünyanın hiçbir ülkesinde de yok. Bütün yetkilere sahip bir kişi olamaz. Çünkü o kişi hata yaptığı zaman telafi edecek makam yoktur. Hatanın tamamını vatandaş çeker. Yargıyı ele alalım. Mahkemede hakim karar verir. Kararı beğenmezseniz itiraz edilecek mercileri var. Bir kişi karar verecek. Peki nereye itiraz edeceksiniz. Denetimsiz bir sistem olur mu? Apartmanda bile otururken, aidatlarımızı veririz, bunları doğru harcanıp harcanmadığını denetlemek için yönetim kurarız. Şimdi denetimi kaldırıyoruz. Yeni seçilecek kişi kul hakkı yerse, nasıl hesap soracaksınız. Ancak 400 milletvekilinin oyu ile hesap sorulabilir. Peki 400 vekil nerede bulunacak."
12 Eylül darbe anayasasının değiştirilmesini öteden beri istediklerini, parlamentoda uzlaşma sağlandığında bazı değişikliklerin yapıldığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, "Darbe hukukunu değiştirelim. Bizler demokrasi istiyoruz, onlar da istiyorlar. Yargı bağımsızlığını savunuyoruz. Sandığa gideceğiz, nasıl oy kullanacağız? Bir partinin genel başkanı hakim tayin etsin mi etmesin mi? Partinin genel başkanı hakim tayin etsin diyorsanız 'evet'in altına mühür basacaksınız. Vebaline de katlanacaksınız. Hayır partinin genel başkanı hakim tayin etmesin diyorsanız 'hayır' oyu kullanacaksınız." görüşlerini dile getirdi.
- "En az gelişmiş ülkelerde başkanlık sistemi var"
Kılıçdaroğlu, Türkiye'ye getirilen sisteminin dünyanın hiçbir güçlü ülkesinde olmadığını, Almanya, İngiltere, Hollanda, Japonya gibi gelişmiş ülkelerde demokratik sistemin bulunduğunu, dünyanın en gelişmiş 20 ülkesinde, ABD hariç diğerlerinde parlamenter sistemin işlediğini ancak bunun aksi olan en az gelişmiş ülkelerde ise başkanlık sistemi olduğunu aktardı.
Dünyanın en az gelişmiş 20 ülkesinin tamamında başkanlık sistemi olduğunu, bir kişiye bütün yetkilerin verildiğini dile getiren Kılıçdaroğlu, şunları anlattı:
"Vatandaş inim inim inliyor. O beyefendi, kral gibi yaşıyor, servetine servet katıyor. Yoksulluk, felaket ülkeyi götürüyor. Dünya örneği veriyorum. Amerika'da başkanlık var ama bizimki gibi değil. Orada eyaletler var. Her eyaletin parlamentosu var. Her eyalet kanun çıkarıyor. Başkan en zayıf halkadır. Başkan büyükelçi bile tayin edemez. Hakimlere kimse müdahale edemez. Başkan içeri girdiğinde hakim ayağa bile kalkamaz. Konuştuğu zaman da alkışlanmaz. Yani bizim başkanlık sistemimiz ile Amerika'daki aynı değil. Keşke aynı olsa. Hiç ilgisi yok. Dünyada böyle bir örnek de yok. Şimdi sandığa giderken şunu düşüneceksiniz. Geleneklerimize bağlı bir ülkeyiz. Tecrübe edindik. 141 yıldır bu sistem öyle veya böyle devam ediyor. Bir gecede kalktık, bu sistemi siliyoruz, yeni bir sistem kuruyoruz. Niçin? Ne oluyor, niye oluyor?"
Demokrasi mi yoksa "tek adam" rejimi mi istendiğinin sorgulanması gerektiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, muhtarlara şöyle seslendi:
"Sizler muhtarsınız. Sizin de sorumluluğunuz var. Hepimiz demokratik bir ülkede yaşıyoruz. Farklı düşünüyoruz ama birbirimize saygı göstereceğiz. Akıl akıldan üstündür. Şimdi akıl akıldan üstündürü kaldırıyoruz. Bir akıl bize yeter diyoruz. Emin olun bunları anlatırken bile sıkılıyoruz. Elin oğlu uzaya gidiyor, biz ise yetkileri nasıl bir kişiye vereceğimizi tartışıyoruz. Bir partinin genel başkanı hakim tayin etmemeli? 'Cumhurbaşkanı partizan olsun' diyorsanız 'evet' oyu vereceksiniz. 'Taraflı olmasın, devleti temsil ediyor böyle olmaz' diyorsanız gidip 'hayır' oyu vereceksiniz."
- "Evet demenin vebali ağırdır"
Kılıçdaroğlu, ortak aklı egemen kılmak, birlik, beraberlik ve barış içinde yaşamak için mücadele etmek gerektiğini söyledi.
Milletin vekilini liderlerin değil milletin seçmesi gerektiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, "Bu sistemin eksiklikleri darbecilerden kaynaklanıyor. Kenan Evren tek adam değil miydi? O rejim doğruydu diyorsanız gidip 'evet' oyu vereceksiniz. Biri apoletli olacak, diğeri apoletsiz alacak. 'Ha o rejim yanlıştı' diyorsanız gidip 'hayır' oyu kullanacaksınız." dedi.
Bir kişiye fesih yetkisi verilmemesi gerektiğini dile getiren Kılıçdaroğlu sözlerini şöyle tamamladı:
"Bir neyi tartışıyoruz, elin oğlu neyi tartışıyor. Biz bütün yetkiyi bir kişiye verirken, elin oğlu uzaya gidiyor. Bir başkan seçtiniz, o bir gün 'Ben bütün lokantaları kapattım' diyebilir. Birisi gelir bütün muhtarlıkları kapatabilir. Siz Meclis'i fesih yetkisi veriyorsunuz. Muhtarlıkları niye kapatamasın. Bir kişiye Meclis'i fesih yetkisi veririm diyorsanız, 'evet' oyu vereceksiniz. 'Olmaz böyle bir rezalet. Bir kişi parlamentoyu fesih edemez' diyorsanız 'hayır' oyu vereceksiniz. Bunun partilerle ilgisi yoktur. Bu hepimizi ilgilendiriyor. Hepimizin haklarını güvence altına alan bir anayasaya ihtiyacımız var. Bu seçimlerde sandığa giderken hepimiz düşüneceğiz. Elimizi vicdanımıza koyacağız. 'Evet' demenin vebali çok ağırdır.
Yeni modelde her şey başkana bağlı. Öyle yetkiler veriyoruz ki, 24 saat içinde bir kişiyi ikna ederseniz, Türkiye Cumhuriyetini ele geçirebilirler. Bütün valiler, kaymakamlar, müsteşarlar, müftüler bütün bürokratları değiştirerek devleti ele geçirebilirisiniz. Oysa şimdi Meclis var. Denetim söz konusudur. Milletvekilleri bakan olamayacak. Hükümet ile Meclis birbirinden tamamıyla koptu. Onun için ön yargılarla sandığa gitmeyin. Mesele parti meselesi değil. Birisini sevip sevmeme meselesi değildir. İşin özeti, kendi ülkemizde, huzur içinde kavgasız bir ortamda yaşamak istiyoruz. Farklı görüşlerimiz olabilir. Bunlar Türkiye'nin zenginliğidir. Birisinin görmediği hatayı bir başkası görebilir. Bütün Türkiye'yi bir kişiye teslim ediyoruz. Böyle bir şey olamaz. Yanlıştır."
AA
Kaynak: