CHP TBMM Grup Toplantısı

CHP TBMM Grup Toplantısı

Genel Başkanı Kılıçdaroğlu: (2)"Öyle bir atmosfer yaratıldı ki çok tehlikeli. Hakim önüne gelen kişiyi, savcının gönderdiği kişiyi adeta tutuklamak zorunda hissediyor kendini. Tutuklamazsa 'FETÖ'cü diyecekler bana' diyor. Böyle bir yargı olmaz. Türkiye'ni

TBMM (AA) - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Öyle bir atmosfer yaratıldı ki çok tehlikeli. Hakim önüne gelen kişiyi, savcının gönderdiği kişiyi adeta tutuklamak zorunda hissediyor kendini. Tutuklamazsa 'FETÖ'cü diyecekler bana' diyor. Böyle bir yargı olmaz. Türkiye'nin bu atmosferden süratle çıkması lazım." dedi.

Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında devlette liyakat sisteminin önemine değindi.

Liyakat sisteminin özünde bilgi, birikim ve deneyim olduğuna işaret eden Kılıçdaroğlu, liyakatın olmadığı yerde devletin çökeceğini söyledi.

"Bugün eğer Türkiye bu noktaya taşınmışsa, liyakat sistemi çöktüğü için taşınmıştır." diyen Kılıçdaroğlu, kendisinin bunu defalarca dile getirmesinin ardından Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş'un "Evet, devlette liyakat sistemi olacak, bilgi birikimi olacak, vatana, bayrağa saygı ve bağlılık olacak" dediğini anımsattı.

Ardından bugün bir KHK yayımlandığını ve özel harekat polislerinin alımında KPSS şartının kaldırıldığını belirten Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"Niye girmeyecekler? Ayakkabı boyacısının oğlu giriyor, genel müdürün de oğlu giriyor. Diğerlerinin de çocukları giriyor. Manavın, bakkalın, simitçinin de çocuğu giriyor. Hakkarili'nin de Şırnaklı'nın da çocuğu bu sınava giriyor, 'başarılı olursam devlette iyi bir yere gelirim' diyor. Ama diyorlar ki 'şimdi OHAL var, biz bir yolunu bulalım, özel harekatçı alacaksak bunlar sınavlara girmesin.' Nasıl seçeceksin? 'Bizim partilere sesleneceğim, gelin çocuklar sizi özel harekatçı yapayım.' Bu doğru değildir. Bir adam sözünün eri olmak zorundadır. Sayın Numan Kurtulmuş’a sesleniyorum: Sözünün eriysen ve bu sözünün arkasında duruyorsan Bakanlar Kurulu adına bu açıklamayı yapıyorsan bu uygulamayı ya değiştir ya da o görevden ayrıl arkadaş. İstifa et, onurlu bir tavır takın. 'Ben liyakatı söyledim, bunlar liyakata uymadılar, benim bu hükümette görev yapmamın bir anlamı kalmadı' de ve adam gibi istifa et. Ben bunu istiyorum. Liyakat budur."

"Liyakatı nasıl sağlarız?" sorusunu soran Kemal Kılıçdaroğlu, liyakatın özünde sorgulayıcı eğitim sistemi bulunduğuna dikkati çekti.

- "Sen de akıl yoksa üst akıldan söz edersin..."

Geçtiğimiz günlerde 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, "Aklımızı, fikrimizi bir kişiye teslim etmemeliyiz." dediğini aktaran Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

"Aklımızı, fikrimizi bir kişiye teslim edersek, biz aklımızı kullanmıyoruz anlamına gelir. Çünkü ordan ne gelirse, 'ben sadece ona uyacağım.' Yani insanın robotlaşması demektir. Neden aklımızı bir kişiye teslim etmeyelim? Çünkü aklınızı kullanın, Yüce Yaradan da 'aklınızı kullanmıyor musunuz?' diyor. Aklımızı kullanacağız. Ama bunu eğitimle yapacağız. Yine bugünlerde çok sık kullanılıyor, üst akıldan söz ediliyor, sen de akıl yoksa üst akıldan söz edersin... Aklımızı kullanmanın yolu sorgulayıcı eğitimden geçer. Aklı, fikri, vicdanı hür çocuklar yetiştirmeliyiz. Elin oğlu Mars'a gidiyor biz hala aklımızı birisine kiraya veriyoruz."

Türkiye’nin en temel sorunlarından birinin varolan eğitim sistemi olduğunu tekrarlayan Kılıçdaroğlu, bu sistem değişmedikçe çağdaş uygarlığın yakalanamayacağını söyledi.

- Yargı bağımsızlığı

Bir başka önemli konunun da yargının bağımsızlığı olduğuna işaret eden Kılıçdaroğlu, "Öyle bir atmosfer yaratıldı ki çok tehlikeli. Hakim önüne gelen kişiyi, savcının gönderdiği kişiyi adeta tutuklamak zorunda hissediyor kendini. Tutuklamazsa 'FETÖ'cü diyecekler bana' diyor. O açıdan kim geliyorsa atın hapse. Böyle bir yargı olmaz. Türkiye'nin bu atmosferden süratle çıkması lazım." değerlendirmesini yaptı.

Yargının deliller ışığında, hukukun üstünlüğüne göre karar vermesi gerektiğinin altını çizen Kılıçdaroğlu, bunun yapılmadığı zaman kurunun yanında yaşın da yanacağını bildirdi.

"Bir mazlumun hapse girmesinden, bin suçlunun aramızda gezmesi daha evladır." dendiğini belirten Kılıçdaroğlu, mağdur yaratmanın son derece ağır bir sorumluluk gerektirdiğini ifade etti.

Böyle bir sorumluluğun altına hiç kimsenin girmemesi gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığının bu açıdan çok önemli olduğunu dile getirdi.

OHAL kapsamında KHK'lar çıkarıldığını ve parlamentonun bu işin dışında tutulduğunu aktaran Kemal Kılıçdaroğlu, "Şimdi gazeteciler hapiste, gazeteler, televizyonlar kapatılıyor. Bunu demokratik dünyaya anlatamazsınız. Bir gazeteciyi niye hapse atıyorsunuz? 'Gülen örgütünü savundu' diye. Bırak yazılarıyla yardım edeni, çıkıp TBMM kürsüsünden övgüler düzen adamlar var peki bunlara ne yapacaksınız?" açıklamasını yaptı.

Gazetecinin düşüncesi benimsenmese bile özgürlüğün timsali olduğuna dikkati çeken Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

"Gazetecilerin hapse atılması asla doğru değildir. Gazeteci elbette yargılanır. Tutuksuz yargılarsın, yurt dışına çıkış yasağı koyar, pasaportuna el koyarsın yargılarsın. Bir gazeteciyi hapse atmak, gazeteleri, televizyonları kapatmak darbecilerle aynı çizgiye düşmek demektir. Eğer hukukun üstünlüğünü savunuyorsak, medya özgürlüğünü sonuna kadar savunmak durumundayız. Kalemini kullanan bir gazeteciyi hapse atmayı asla doğru bulmuyorum. Darbe girişimi suç. Suçlu nasıl yargılanacak? Hukukun üstünlüğü ilkesi içerisinde tüm bu sürecin yapılması lazım. Baskı işkence görürlerse bunlar, bütün çabalar boşa gider. O nedenle hukukun üstünlüğü çok önemlidir."

Birini sevmeyen bir kişinin "Bu FETÖ’cü" diye ihbarda bulunduğunu anlatan Kılıçdaroğlu, bunu "tehlikeli bir süreç" olarak değerlendirdi.

Kılıçdaroğlu, İstanbul Şehir Tiyatrosu'nda sanatçıların işine son verildiğini, bu sanatçıların tamamının ödüllü ve bütün hayatlarının demokrasi üzerine olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, "Bir olayı, OHAL'i fırsat bilip, sanatçıyı, gazeteciyi hapse atmak, tutuklamak, işinden etmek, çoluk çocuğunu aç bırakmak Türkiye Cumhuriyeti'ne yakışır mı? Beğenirsin veya beğenmezsin, evine ekmek götürecek. Hiçbir siyasetçi sanatçıyla uğraşmasın, sanatçı özgür dünyanın adamıdır. Sanatçı herkesi eleştirir. Sorun, sanatçıya konu olmayacaksın siyasetçiysen. Eğer konu olursan sanatçı seni eleştirir." dedi.

30 Temmuz’da Erzurum’da bir gazeteciyi gözaltına almak için polislerin evine gittiğini ancak bu kişiyi bulamayınca karısını gözaltına aldıklarını ileri süren Kılıçdaroğlu, şu ifadeleri kullandı:

"(Kocan gelene kadar bizimlesin) diyorlar. Kadının ne günahı var, kocasını git yakala, sen polissin. Bu tür olaylar devletin üzerine gölge düşüren uygulamalardır. Gazi Üniversitesi’nden bir profesör, Betül Yazar hocamız. Profesörlüğünü bile FETÖ'cüleri mahkemeye vererek almış, FETÖ'cü diye bunu da açığa alıyorlar. Pes yani. Çünkü birisi ihbar etmiştir. Bizim önceki genel başkanımızın kızını da gidip FETÖ’cü diye gözaltına almak istediler. Akıl var, mantık var."

Sakarya'da şeker hastası bir öğretmenin gözaltında hayatını kaybettiğini, sonrasında ailesinin namazını kıldıracak bir imam bile bulamadığını öne süren CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, "Daha bu yargılanmamış, suçlu olup olmadığı bilinmiyor. Bu Türkiye'ye, insan haklarına yakışır mı? Suçlu olduğu olmadığı belli değil. Nasıl bu insanı toptan suçlu ilan edersiniz." diye konuştu.

Akıncılar Üssü’ne çağırılan Yüzbaşı Özkan Hekim'in, darbeye karşı çıktığı için arkadan vurulduğunu ancak yinede hain ilan edildiğini savunan Kılıçdaroğlu, Hekim'in mahkemece hain olmadığının tespit edildiğini anlattı.

Bu tür olayların doğru olmadığını ve üzerine kararlılıkla gidilmesi gerektiğinin altını çizen Kılıçdaroğlu, "Şimdi bir de başka bir şey başladı. Bütün bu olayları 17-25'e endeksleyen bir anlayış başladı. Şunu söyleyeyim; kimse 17-25 olaylarını aklamaya yeltenmesin. O ayrı yerde duruyor, o da yargılanacak. Darbeciler nasıl yargılanıyorsa, devleti soyanların da yargılanması lazım." dedi.

- Hakkari ve Şırnak'ın ilçe yapılması

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, konuşmasının son bölümünde Hakkari ve Şırnak'ın ilçe yapılması kararına değindi.

Kılıçdaroğlu, salonda bulunan çok sayıda Hakkari ve Şırnaklı'nın tezahüratları altında, "Hakkari bizim kadim illerimizden biridir. 1936 yılında il olmuştur. Şırnak, 1990 yılında. Ne Şırnak’ın ne Hakkari’nin il kapsamı dışına çıkarılmasını parti olarak asla doğru bulmuyoruz ve bunun mücadelesini vereceğiz." ifadesini kullandı.

İki ilin güvenlik nedeniyle ilçe yapılacağının ve yeni iki il kurulacağının söylendiğini aktaran Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"Bunun kadar abes bir düşünce olamaz. Hakkari'nin, Şırnak'ın güvenliğini sağlayamıyorsan, hükümette ne işin var? Güvenlik nedeniyle Yüksekova ve Cizre il olsun diyorsanız, itirazımız yok. Şırnak da Hakkari de Yüksekova da Cizre de il olsun. Cumhuriyet tarihinde bir ilin il vasfından çıkarılması, Osman Bölükbaşı'nın bir ilden milletvekili seçilmesiyle başlamıştı ve Kırşehir ilçe yapılmıştı. Bu ayıbı sonra demokrasi temizlemiştir. Şırnak'ı, Hakkari'yi neden il olmaktan çıkarıyorsunuz? Verdiğiniz bir hak geri alınmaz. Umuyorum ve diliyorum, ortak aklı egemen kılarız, 4 siyasi parti de 81 il değil, 83 il kararını alır."

(Bitti)





AA

Kaynak:Haber Kaynağı