CHP'den Ala ve Avcı hakkında gensoru

CHP'den Ala ve Avcı hakkında gensoru

CHP Grup Başkanvekilleri, İçişleri Bakanı Ala ve Milli Eğitim Bakanı Avcı hakkında iki ayrı gensoru önergesi verdi

TBMM (AA) - CHP, İçişleri Bakanı Efkan Ala ile Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı hakkında gensoru açılmasını istedi.

CHP Grup Başkanvekilleri Engin Altay, Levent Gök ve Özgür Özel tarafından TBMM Başkanlığına verilen gensoru önergesinde, bakanlığı döneminde, "Ankara ve İstanbul'da meydana gelen ve onlarca yurttaşla yabancı ülke yurttaşının yaşamını yitirdiği 4 ayrı terör saldırısı öncesinde gerekli önlemlerin alınması noktasında sorumluluğu olduğu" iddiasıyla İçişleri Bakanı Efkan Ala hakkında gensoru açılmasını talep etti.

Önerge'nin gerekçesinde, 2002'de durma noktasına gelen terör olaylarının, izlenen yanlış politikalar sonucunda kontrol edilemez noktaya taşındığı, halka gerçeklerin anlatılması yerine kapalı kapılar ardından yürütülen bir dizi girişimin, terör örgütünün zayıflaması yerine meşrulaşması ve güçlenmesi sonucunu doğurduğu öne sürüldü.

İstanbul Sultanahmet, Ankara Merasim Sokak, Ankara Kızılay ve İstanbul İstiklal Caddesi'ndeki terör saldırıları anımsatılarak, terör örgütlerinin canlı bomba tehdidinin herkes tarafından bilindiği, buna karşın, 2 ayda 4 büyük terör eyleminin gerçekleşmesinin istihbarat ve güvenlik konularında ihmal noktasına ulaşmış zafiyeti ortaya koyduğu iddiasına yer verildi.

Önergenin gerekçesinde, şu ifadeler kullanıldı:

"AKP iktidarında Türkiye, yurttaşlarının yapılacak terör eylemlerine ilişkin yaşamsal uyarıları yabancı ülke temsilciliklerinden öğrendiği bir ülke haline getirilmiştir. Anılan canlı bomba eylemleri öncesinde Ankara emniyet müdürünün aylarca atanmamasının güvenlik güçlerinin sevk ve idaresinde yarattığı zaafiyetin en büyük sorumlusu İçişleri Bakanı'dır. Türkiye'yi adeta terör örgütlerinin cephe ülkesine dönüştüren, istikrarsızlaştıran, kaos ortamına sürükleyen, terör sarmalında siyasi iktidarın sorumluluğu bulunmasına karşılık bu sorumluluğu üstlenen hiçbir açıklama yapılmamıştır. İçişleri Bakanı, söz konusu yanlış politikaların en büyük belirleyicisi ve uygulayıcıları arasındadır. İçişleri Bakanı'nın TBMM Genel Kurulunda yaptığı ve tutanaklara yansıyan tespitleri, terör olaylarına siyasi rant anlayışı ile yaklaştığını ortaya koymaktadır. Ala, Çözüm Süreci kapsamında terör örgütünün gerçekleştirdiğini iddia ettiği geri çekilmenin Gezi olayları nedeniyle durduğu değerlendirmesinde bulunarak, terör olaylarının başlamasında muhalefetin ve Anamuhalefet Lideri'nin payı bulunduğunu belirtmiştir. Terör olaylarının başlamasının nedenleri somut olarak ortadayken, böyle çarpık bir değerlendirme yapması, İçişleri Bakanı'nın bir partinin siyasi çıkarlarının ülke çıkarlarının üzerinde gördüğünün belgesi niteliğindedir."

Terör eylemleri öncesinde güvenlik ve istihbarat konularında kendine bağlı birimlerin yönlendirilmesini, denetim ve kontrollerini yeterli ve etkin bir biçimde yapılmasını gözetmediğinden Ala hakkında gensoru önergesi verilmesi zorunluluğunun ortaya çıktığı öne sürüldü.

- Avcı hakkındaki önerge

CHP Grup Başkanvekilleri, "eğitim-öğretim faaliyetlerini kimi vakıf ve derneklere protokollerle devrederek eğitimin niteliğini düşürdüğü, çocuklara yönelik istismar vakalarının artmasına neden olduğu, yönetme gücünü kaybettiği" iddiasıyla Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı hakkında gensoru açılmasını istedi.

Meclis Başkanlığına sunulan önergenin gerekçesinde, 2002'den sonra eğitim politikasının çağdaş, bilimsel, laik eğitim normlarından uzaklaşılarak, dogmatik yapıya doğru evrildiği, bu anlayışla vakıf, dernek ve cemaatlerin eğitim sisteminde etkin rol almaya başladığı savunuldu.

Gerekçede, 2010'dan sonra bazı vakıf ve derneklerle çeşitli protokoller imzalandığı, bu yapıların örgün ve yaygın eğitim kurumlarında etkin olmalarının önünün açıldığı ileri sürülerek, "Milli Eğitim Bakanlığı çeşitli kurumlarla bilinen 231 protokol imzalamıştır. Ensar, TÜRGEV, Birlik, Hayrat, Hizmet Vakıfları MEB'in protokol yaptığı, okullarda faaliyet yapmalarına izin verdiği başlıca vakıflardır. Bu kurumların neredeyse tamamı, Bakanlar Kurulu kararıyla vergiden muaf vakıflar arasına alınmıştır. Eğitimin planlanması adı geçen vakıfların güdümünde ve yönlendirmeleriyle gerçekleşmektedir." iddiasına yer verildi.

Söz konusu vakıfların, büyük yerleşim merkezlerinde ortaöğretim ve yükseköğretim düzeyinde yurt açtığı, görece kısıtlı imkanlara sahip yerleşim merkezlerinde ise ilkokul ve ortaokul düzeyinde yasal dayanağı olmayan evlerle faaliyetlerini sürdürdüğü savunulan gerekçede, şu görüşler savunuldu:

"Özellikle yatılı ilköğretim bölge okullarının 4+4+4 süreciyle işlevsiz kalmasıyla köylerin boşalması ve akabinde öğrencilerin eğitim öğretim için ilçelere ya da il merkezlerine kanalize olmasını fırsat bilen bazı vakıfların bu durumu lehine çevirmesi, MEB'in görevini üstlenmelerine neden olmuştur. Denetimsiz yapıdan güç alan bu vakıf ve dernekler, her türlü istismara, açtıkları evlerde ve yurtlarda uygun ortamlar bulmuşlardır. Ne yazık ki bu ortam bilinçli olarak MEB tarafından yaratılmıştır. MEB, bazı vakıf ve dernekler tarafından kaçak olarak açılmış ve Bakanlık müfredatına aykırı olarak eğitim veren okullara göz yumarak Anayasa'ya aykırı hareket etmektedir. AKP hükümeti, MEB'in kaçak ve yasal dayanağı olmayan ev, yurt, eğitim merkezi açılmasına, korunup kollanmasına sessiz kalarak suça ortak olmuştur. Milli Eğitim Bakanı ve üst yöneticileri yetkilerini vakıf, cemaat ve derneklere teslim ederek yönetim gücünü kaybetmiştir."

AA

Kaynak:Haber Kaynağı