Ümit Savaş Taşkesen

Ümit Savaş Taşkesen

Dahi mi mutlu mu?

Üniversite sınav sonuçlarının açıklandığı süreçte yazmayı düşündüğüm yazıyı yazmak için bir fırsat oluşturan bir film: GİFTED. Üstün Zekalı ya da normal fark etmez, çocuğunuza nasıl bir eğitim verilmesini istersiniz? Mutluluk temelli mi yoksa zeka ve becerisini ön plana çıkarıp geliştirmeyi ön plana alan ama çocukluğunu, insani yanlarını, iletişimini kısıtlayan bir yoğunlaştırılmış bir eğitim mi tercih edersiniz?

Dilemma

 Film böyle bir dilemma üzerine kurgulanmış. Mary 7 yaşında matematik dahisi bir çocuktur. Dayısı, Felsefe Profösörü, Mary'nin normal bir hayat sürmesini ister. Fakat Anneannesi dahi olanda derinleştirilmiş yoğunlaştırılmış özel bir eğitim almasını ister.  Aile gerilimleri ve kopuklukları patlar. Doğru olan nedir? Filmde çok çarpıcı sahneler var, izlemek isteyenlerin tadını kaçırmamak için fazla ipucu vermiyorum. Zaman kaybı olmayacak bir film diyebilirim.

Sorun

Bırakın Özel Yetenekli Öğrencileri, normal öğrencileri eğitmekte sıkıntı çekiyoruz. Her okul kayıt döneminde iyi! Okul okulda iyi! Öğretmen arayışı içinde bocalamaya başlıyoruz. Toplam kalite olarak bakıldığında birbirine eşdeğer standartlarda eğitim imkanı sunan okullarımız olsa böyle bir arayışa neden gerek duyalım? Ama olmuyor, eksik kalan bir şeyler var. İyi meslek standardımız iyi para kazandıran oluyor. İyi para kazandıran bölümlere iyi test çözerek ulaşılıyor. İyi test çözmek için de test yoğunluklu eğitim veren bir okul, öğretmen arıyoruz. Ürün çıktısı olarak da iyi test çözen başarılı ancak sosyal becerisi kadük kalmış bireyler elde ediyoruz sanki. Vasat ve fason üretim yapıyoruz sanki. Arada bazı fabrika hatalarımız olabilir…

Tercih

Bu fabrika hatası çocuklardan, bu sene, gelişimlerini, kişilik özelliklerini bildiğim,  kısmen, uzaktan tanıdığım öğrencilerimin bir kısmı üniversite sınavına girdi. İlgi, yetenek, kişisel meziyetlerine baktığımda farklı meslek dallarında alanlarının çok iyisi olabileceklerini düşündüğüm çocukların neredeyse, puanını tutturabilenlerin tamamı, tıp fakültesini kazanmış! İçlerinden birkaç tanesi, tıp fakültesi kazanma puanı olmasına rağmen, bunu istemeyip, kendi ilgisi, yeteneği doğrultusunda mühendislik vs. yazmış. Doğrusu, bunu öğrendiğimde içimde bir burukluk oluştu. Sonra, tıbbiyeden her şey çıkar, arada da doktor çıkar sözünü hatırladım ve sebebini anladım.

Ülke şartları, kazanç, prestij vs. gibi tıp tercihini etkileyen alt boyutlar muhakkak vardır. Ancak süreç içerisinde, mesleğin içine girdiğinde benim burada ne işim var denilen bir nokta da var. Bu her meslek için geçerli. Böyle bir tercih hatasına bizi düşüren şey ilgi ve yeteneklerimizi keşfedememiş olmaktan, tercih ettiğimiz alanın gerekliliklerini bilememeye, buradan da işinden mutsuz, ilk fırsatta işini değiştirmeye çalışan memnuniyetsiz çalışanlardan oluşan bir topluma dönüşüyoruz. Elbette, oğlum Sümerolojiye ilgi duyup okumaya karar verse, beni de bir korku kaygı sarar. O zaman ne yapmalı?

Çözüm

Dilemmanın çözümü, zekanın mutluluk pahasına olduğu ön kabulü ya da tam tersi, yanlış bir denklem. Bu problemden çıkmanın yolu çocuklara ilgi ve yeteneklerini geliştirip becerilerini artırıcı bir eğitim desteği sağlamaktan geçiyor. Testten bahsetmiyorum. Sanatın, sporun, bir dalıyla muhakkak uğraşmalı bir çocuk. Ola ki ileride sevmediği bir iş yaptığında dahi mutsuzluğunu giderecek, sıkıntılarını azaltacak bir terapi işlevi görecek, ortak ilgiyi paylaştığı insanlarla sıkıntılara rağmen daha mutlu ve başarılı bir hayatı olacaktır.  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.