Ahmet Ünver
Denge Ülke; Türkiye!
Dünyanın 200 yıllık; Siyasi, Ekonomik ve Ticari Güç dengesine kabaca bir baktığımızda, Avrupa – Atlantik bölgesi en başta gelmektedir. Dünyanın Güç dengesi de artık Atlantik’ten, Avrasya - Asya bölgesine kaymaktadır. 2. Dünya Savaşının akabinde, Savaşın galipleri olan Güçler, emperyalist sürecin devamı adına kurmuş oldukları Birleşmiş Milletler, IMF, Dünya Bankası ve NATO vb. örgütlerle de güçlerine güç katmışlardır. Avrupa ülkeleri de artık Dünyayı istedikleri gibi sömüremeyeceklerini anladılar. Dünya artık eski Dünya değil. Avrupa da artık eski Avrupa değil. Afrika bölgesi artık uyandı. Asya bölgesi ise daha önceden uyanmıştı. Asya bölgesi, Dünyanın ekonomik, siyasi, güç ve enerji üs merkezi olduğunun idrakine daha önceden vardı. Avrupa – Atlantik güçleri de bu uyanışın önüne geçebilmek, karşılarında bir Güç olmasının engelleyebilmek adına değişik atraksiyonlar ve girişimlerde bulunmaktadır.
Dünyanın güç merkezinin Atlantik'ten Avrasya bölgesine kaydığı ve adı konmamış bir küresel, asimetrik bir savaşın yaşandığı zaman diliminde, ateş çemberiyle örülen Avrasya ve Ortadoğu'nun gözde ve lider adayı ülkesi Türkiye'ye Batılı liderlerin biri geliyor, biri gidiyor. Acaba neden? İngiliz Başbakan Teresa May, Alman Başbakan Merkel, CIA Başkanı Pompeo, BM Genel Sekreteri Guterres, İngiltere Genelkurmay Başkanı Orgeneral Stuart Peach, Ankara'nın kapısını neden aşındırıyor? Artık, küresel nabız Avrupa’da değil, Ankara'da atıyor. Osmanlı bakiyesi Türkiye olarak, 200 yıllık parantezi kapatıyoruz. Bu defa çok kolay bir şekilde parçaladıkları Osmanlı bakiyesi, Türkiye yok karşılarında. Kafasını kaldıran, Dünya 5’ten büyüktür diyen, Dünya’da kaynak sorunu olmadığını, sadece bölüşüm, paylaşım ve adaletsizlik olduğunu vurgulayan, yeni yüzyılda yeni kurulacak dengenin mimarı olarak temayüz eden Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde, Yeni bir Türkiye var. Bölgesinde ve Dünyada Büyük bir Güç olmaya karar vermiş, 80 milyonluk büyük bir Türkiye var. 500 milyonluk nüfusu ile Türk medeniyetini ve 1,5 milyarlık İslam âlemini canlandırmaya, uyandırmaya ve birlik olmaya karar vermiş, bir Türkiye ve lideri var. Gelenler, Türkiye ve bölge hakkında, sadece Türkiye'den ve Liderinden bilgi almaya değil, her şeyi bizden daha iyi biliyorlar. Yeni Dünya düzeni kurulurken, haritalar yeniden çizilirken; İngiltere, ABD, Fransa, Rusya ve diğerleri "paylaşım ve bölüşüm savaşlarında, Müslüman ve mazlum halklar üzerinde eskisi gibi devam ettiremeyeceklerini’’ anladıkları için gelmekteler.
Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın tüm İslam âlemine, tüm Türk dünyasına ve tüm mazlum milletlere hitaben; "Bu coğrafyada kaderimiz de kederimiz de ortaktır. Bu topraklarda mazimiz de istikbalimiz de müşterektir. Bugün Suriye'nin, Irak'ın, Libya'nın, oralarda yaşayan kardeşlerimizin başına gelenlerin, yarın bizlerin de başına gelmeyeceğinin de garantisi yoktur. Bu sebeple, daha sonra değil, hemen acilen harekete geçmemiz ve birlik olmamız gerekiyor’’ vurgusu çok önemlidir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak kurulduğu tarihten itibaren, yönetim kademesindeki tüm erkler arasındaki çatışmalardan kurtulmak zorundadır. Yapılması planlanan tüm siyasi, tüm idari ve tüm kanuni düzenlemeler ve değişiklikler, yeni oluşmakta olan yeni Dünya düzenine, güçlü ve kararlı bir yürütme için devletimizin yeniden bir yapılanmasıdır. Nisan ayında yapılması kararlaştırılan Anayasa Referandum süreci ile Güçlü bir Yürütme ve Cumhur Başkanlığı sistemine geçiş vatandaşlarımızın onayına sunulacaktır. Dünyada ve bölgemizde ki paylaşım ve bölüşüm savaşlarına daha Güçlü bir Yürütmesi olan Türkiye ancak karşılık verilebilir. Bölge halkları ve tüm Türkiye olarak birlik, beraberlik halinde olmaktan başkaca seçimimiz ve çaremiz de yoktur. Atlantik güçleri aslında Türkiye öncülüğündeki bölgemizde meydana gelmekte olan bu birlik ve berberlik ruhunu anlamaya ve çözmeye geliyorlar. Atlantik bölgesi, devlet liderleri ve diğer yetkililerin Türkiye ziyaretlerini, bu çerçevede değerlendirdiğimiz takdirde, ülkemiz ve bölgemiz adına daha sağlıklı sonuçlara ulaşabiliriz. Aksi halde, Türkiye ve bölge olarak, kaybederiz. Aksi halde, Türkiye ve bölge olarak, Varlık ve beka sorunu ile karşı karşıya kalırız.