Kasım Çakır
DENGE VE MÜDAHALE
Günümüzde dünya ülkeleri, Cumhuriyet, krallık, monarşi, oligarşi, demokrasi, totaliter, otokratik rejimlerle yönetilmektedir.
Her devletin yönetildiği bir modeli vardır.
Devletler ilerleyen süreci içerisinde seçmiş olduğu modele göre kendi dinamikleriyle içeride bir denge oluşturur. Kurulan bu denge ile yönetilmeye devam ederler.
Devlet içerisinde dengeyi oluşturan dinamikler, siyasi partiler, yönetenler, etnik farklı gruplar, güvenlik güçleri, diğer kurumlar ve sandıktır.
Cumhuriyet ve demokrasiyi tercih etmiş olan devletlerde, siyasi partiler, seçme ve seçilme hakkı, demokratik kurumlar meclis, yargı ve sandık demokrasisinin olmazsa olmazlarındandır.
Demokrasi ile yönetilen ülkelerde bu saydığımız unsurlarla ülke içerisinde bir iç denge oluşur ve yoluna devam eder.
Demokrasinin olmazsa olmazları kısıtlanıp azaltılarak diğer yönetim modelleri oluşturulur. Olmazsa olmazları sıfırlanınca totaliter, otokratik rejimlere kayılır ve son nihai yönetim modeli krallık oluşur.
Devleti büyük bir gemiye benzetecek olursak; oluşan bu iç denge ile yük gemiye eşit dağıtılmış olarak gemi yoluna devam eder.
Devlet içerisinde oluşmuş bu denge, yıllar geçtikçe oluşan toplumsal değişim sonucu dengeyi hep yeniden oluşturur. Gemiye uzaktan bakan birisi, gemide yalpalanma olmadığından denge değişimini pek göremez. Yeni iç dengeler kurarak yoluna devam eder.
Fakat dışarıdan gelen bir müdahale ile taraf tutan ani bir destek gelirse devletin içerisinde denge bozulur. Denge dışarıdan destek verilen unsurlar, etken lehine değişir. Sonuçta İçeride şiddetli bir çalkalanma, kaos ortamı oluşur.
Bu gemiye uzaktan bakıldığında deniz sakin olmasına rağmen geminin bir önü, sonra arkası havaya yükselir sağa, sola yalpa yapar, çalkalanır durur.
İşte devletlere, içerideki yönetenlere ve kurumlarına müdahale etmek, diğerlerine destek vermek, yönetenlerin kurduğu dengeyi aniden bozabilir.
Böylece devlet içerisinde uzun yıllar sonucunda oluşturulan hassas denge bozulur. Dengeyi bozma sürecinde kaos, kargaşalık, çatışma, dalgalanma, mücadelesi yaşanır. Dengeyi bozma süreci tamamlandıktan sonra ağır basan, öne çıkan unsurlar lehine yeni bir denge oluşur.
Batılı devletler, İngiltere, Fransa, Almanya, diğer AB ülkeleri, ABD, Nato, BM, İsrail ve onların istihbarat teşkilatları, tespt etmiş oldukları bu marifeti, müdahaleyi 60 yıldır bölgemizde uygulamaktalar.
Irak’ta ‘’Denge Bozma Modeli’’ ni uyguladılar.
‘’Kimyasal silah var’’ yalanını kendi basın aracılığı ile dünyaya inandırdılar. Amaçları Irak petrollerine sahiplenme ve İsrail’i rahatlatmaktı.
Önce, Irak ile İran’ı 8 yıl savaştırdılar. 1991’de koalisyon güçleri ile saldırdılar, 15 yıl ambargo uyguladılar. Saddam’ı zayıflatarak Irak içerisindeki dengeyi bozdular.
George W. Bush, 21 Mart 2003 günü askeri müdahaleyi başlattı.
Müdahalenin adını ‘’Irak’ı Özgürleştirme’’ koydular. Amaç Saddam’ı yıkmak, İsrail’i özgürleştirmekti. 8 yıllık işgalin sonunda, kimyasal silah olmadığını da kendileri itiraf ettiler.
2003’te Irak’a yapılan bu müdahale bir denge bozma operasyonuydu.
Irak’ta 1 milyon insan öldürüldü, tapu ve nüfus kayıtları yakıldı. Bütün taşlar yerlerinden oynatıldı.
Iraklının tek umudu olan petrolüne 50 yıl el koydular. İçeride dengeyi bozmaları sonucu Irak 4’e bölündü. 8 yılda ayrışan güç, iç unsurlar, etnik gruplar, çok şiddetli çalışmaların yaşandığı yeni bir denge kurma sürecini i yaşıyorlar.
Bölge dışından gelen bu güçler bölgemizde, özellikle son 60 yıldır bu metodu uyguluyorlar.
Bu metod ile aslanı kediye boğduruyorlar.
Aynısını bizim ülkemizde 4 defa yaptılar.
1960 yılında dışarıdan müdahale ettiler. TSK’ya askeri darbe yaptırdılar. İç denge de demokrasi aleyhine bozuldu. Askeri unsur zayıf olan siyasi kesimi kuvvetlendirildi, 10 yıllık iktidarı yıktı.
Aradan 10 yıl geçince, 1971 de TBMM içerisindeki dengeyi alt üst ettiler. Meclis içerisinden emrivaki hükümetler çıkarıldı. Demokrasi askıya alındı. Demokrasinin tüm kurumları kapatıldı, kaldırıldı.
12 Eylül 1980 yılın da içerisin de ABD İngiltere Fransa ve Nato’nun da olduğu dış güç, TSK’ni ikna etmeleri sonucu, etkisi 30 yıl süren bir darbe yaptırdılar. Demokrasi üç yıl askıya alındı. Bir gün- de dengeler alt üst oldu. Siyasi parti ve demokrasinin elinde olan güç alınıp TSK ya verildi.
28 Şubat 1997 yılında, içerideki destekçileri, demokratik yollarla iktidara gelmiş refah yol hükümetini yıktırdılar.
Hep geliyorlar, alıştılar. 2013 Haziranında da Taksim ve Gezi Parkı’na geldiler. Sonuç alamayınca bir daha gelmek üzere, jetlerine binip Mısır’a geçtiler.
Ajandalarında, Türkiye, Mısır, Suriye, Tunus, Libya yazıyordu. Bu ajanda bir yıl önce hazırlanmıştı. Vakit kaybetmemek için Geziden Mısır’a geçtiler.
Mısır’a indiklerinde, doğru El-Sisinin yanına gittiler.
Sisi’ye ‘’yazdığımız senaryoya hadi başlayalım’’ dediler.
Mısır’da iki yılda oluşan iç dengeyi bozdular. Kuvvetli olanlar zayıf, zayıf olanlar kuvvetli oldular.
İçerideki kendi adamları ve onların elinde ki kurumlardan aldıkları destekle kendileri lehine bir denge oluştururlar.
Akdeniz suları sakin olmasına rağmen, Mısır gemisi fırtınalı okyanusta ilerliyor. Gemi sağa, sola, öne arkaya yatıp kalkıyor. İçerisinde İsrail’in de olduğu unutulmamalıdır.
Bu bölgede her projenin başında olur, en son o görünür.
Pastayı hep onlar alıp giderler. Kendilerine yardım eden iç destekçilerine de bir gıdım su bile vermezler.
Egemen-küresel dış güçlerin bölgemizde ki müdahaleleri tam gaz devam ediyor. Son 3 yılda yaşanmış olanlar, 3-5 aydır bölgemizde yaşanmakta olan acı tablo onların müdahale eseri ve sonucudur.
Artık uyanalım, bir olalım, diri olalım, oyuna gelmeyelim.
Petrodolarlar, petrol ve gazlar, hep onların olur.
Arkalarında acı, gözyaşı, sızlayan yürek, kanayan yara, kin ve nefret bırakıp giderler.
Mısır, Suriye, Afganistan, Irak, Filistin, Arakan, Sudan, Somali ve bölgemize dualarımızı eksik etmeyelim.