M. Faik Özdengül
Denize doğru
Kalem parmakların arasına düştü mü direnmenin anlamsızlığını bilir.
Ya gönül kalemi?
Kimin parmaklarının arasında?
İnsanın gönlü sahradaki tüy gibidir demişler. Esen rüzgar kah o yana savurur kah bu yana.
Rüzgara yalvarmaktan başka ne çaresi var?
Gönül kalemi de lütuf ve kahır parmakları arasında.
Kah sıkıntıda kah sevinçlerde.
Bunca yıldır kalemlik yapıyorsun parmaklara güç yetirebildin mi?
Ya rüzgar?
Ne zaman nereye eseceğini kestirebildin mi?
Çölde yaşayan bir adam vardı. Hep merak ederdi. Çölün sonu var mı? Gün olur kumlara sorar. Gün olur geceyle dertleşirdi. Hep bir umut taşırdı. Eğer bir sonu varsa diye. Kumların umurunda değildi. Boş uğraş diye bakarlardı. Aynı cinsten değillerdi. Gece yol göstermeyi dert edinmezdi. O örtmek içindi. Yolun başını da sonunu da. Güneş yol göstericiydi. Ama bakamazdı. Gözlerini alırdı. Hem gündüz yol almak zor gelirdi çölde. Yıldızlar en uygunuydu. Ama hangisi?
Günün birinde başkalarına rastladı hem gündüz hem gece yol alan. Yaklaştı yanlarına sordu. Fakat dillerini anlamadı. Yine de vazgeçmedi. Başka bir dil aradı. Denedi. Anlayıp anlamalarını dert etmedi sonunda. Peşlerine düştü. Hiç konuşmuyorlardı gidenler. Ve hızlı yol alıyorlardı. Aralarında güneşe bakabilenler vardı ama çok azdı sayıları. Yıldızların işaretlerini çözenler biraz daha fazlaydı. Zaman zaman bir araya gelip sessizce anlaşıyorlardı. Danışıyorlardı birbirlerine. O kadar yol almışken birden bir rüzgar çıkıyor allak bullak ediyor her yeri, kumlar uçuşuyor ve birden geldikleri yerin de gerisinde buluyorlardı kendilerini. Rüzgara güç yetiremiyorlardı. Böyle birkaç kez olunca sonunda adama döndüler. Yine konuşmadan öylece baktılar. Rüzgardan nasıl korunulacağını bildiğini düşündüler adamın.
Rüzgar esince durmalı dedi adam.
Durdular.
Her rüzgar estiğinde durdular.
Sonra yeniden yol aldılar.
Anladılar rüzgara direnmek boşuna.
Onlar direnmeyi bırakınca rüzgar da başka esmeye başladı…
Kalem uysallaştı.
Parmakların arasında.
Ucundan gözünün yaşını damlattı.
Gözyaşı harf oldu.
Harfler kelime.
Kelimeler önce bir araya geldi. Gölcükler oluştu.
Sonra ırmaklara dönüştü. Kah durgun aktı. Kah coştu.
Denize ulaşmaktan başka çare yoktu.
Denize doğru yola düştü.