Deprem uzmanları tsunami farkındalığına dikkati çekti
BÜ Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü'nün, Kalkınma Bakanlığı ile Japon Kalkınma ve İşbirliği Ajansı'nın desteğiyle yürüttüğü MARDim Projesi kapsamında, insanlarda tsunami bilinci yaratmak amacıyla "Tsunami Bilgilendirme El Kitabı" hazırla
İSTANBUL (AA) - Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü'nün, Kalkınma Bakanlığı ile Japon Kalkınma ve İşbirliği Ajansı'nın desteğiyle yürüttüğü Marmara Bölgesi'nde Deprem ve Tsunami Zararlarının Azaltılması ve Afet Eğitimi Projesi (MARDim) kapsamında, insanlarda tsunami bilinci yaratmak amacıyla hazırlanan "Tsunami Bilgilendirme El Kitabı" tanıtıldı.
Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener, MARDim Projesi Japonya Koordinatörü Prof. Yoshiyuki Kaneda ve KRDAE MARDim Projesi Afet Eğitimi İş Paketi Sorumlusu Doç. Dr. Gülüm Tanırcan, "Dünya Tsunami Farkındalık Günü" nedeniyle Kandilli Rasathanesi Bölgesel Deprem ve Tsunami İzleme Merkezi'nde basın toplantısı düzenledi.
Enstitüde yürütülen deprem ve tsunami ile ilgili çalışmalar, Marmara Bölgesi'nde Deprem ve Tsunami Zararlarının Azaltılması ve Afet Eğitimi Projesi (MARDim) Projesi ve "Tsunami Bilgilendirme El Kitabı" hakkında bilgi verilen toplantıda konuşan Prof. Dr. Özener, Türkiye'nin bir deprem ülkesi olduğunu hatırlatarak, bu depremlerin ikincil tehlikesi olarak da denizde ve bazen de karada olan büyük depremlerden sonra tsunamilerin meydana geldiğini söyledi.
Enstitü olarak deprem ve tsunami konularında uzun yıllardır çalıştıklarını anlatan Özener, en son 2002 yılında UNESCO Hükümetlerarası Oşinografi Komisyonu'nun bir alt grubu olan eş güdüm grubunda tsunami aday servis sağlayıcısı statüsünde çalışırken, 2016 yılında Bükreş'te gerçekleşen 13. oturumda aday tsunami servis sağlayıcılığından, tsunami servis sağlayıcı statüsüne geçtiklerini, bir akreditasyon sonucunda bu unvanı aldıklarını ifade etti.
Bunun, Ege, Akdeniz, Karadeniz ve bağlantılı denizlerde oluşabilecek bir deprem ve ardından oluşacak tsunami konusunda uyarı merkezi olarak yetkinlik aldıklarının ve akredite olduklarının bir kanıtı olduğunu aktaran Özener, bu akreditasyon sonucunda, tüm deprem ve denizlerde meydana gelebilecek su yükseklik değişimlerini izleyerek, oluşabilecek tsunami mesajını ulusal ve uluslararası kuruluşlara göndermek gibi bir görevlerinin bulunduğunu belirtti.
Prof. Dr. Özener, burada tek bileşenin tsunami mesajını göndermek değil, ardından oluşacak kurumsal farkındalığın, özellikle tsunami afetinde üretilen mesajların, kıyılarda yaşayan yurttaşlara iletilmesinin de büyük önem taşıdığını söyledi. Enstitünün deniz çalışmalarına olan ilgisinin 2013 yılında başlayan Türk-Japon ortaklığındaki MARDim Projesi'nden kaynaklandığını anlatan Özener, projenin 2018 yılında sonuçlanacağını, mart ayında İstanbul ve Ankara'da final raporunu açıklayacaklarını belirtti.
Bu projede dört farklı iş paketinin olduğunu aktaran Özener, "Birinci grup deniz tabanı gözlemlerine dayalı olarak deprem kaynak modellerinin oluşturulmasıyla ilgileniyor. İkinci grup, deprem döngüsü simülasyonlarına dayalı tsunami modellemesi. Üçüncü grup, deprem hareketliliğinin belirlenmesi ve yapısal hasarlar tahminlerin yapılması. Son grup da araştırma sonuçlarını kullanarak afet eğitim programlarının güncellenmesiyle ilgileniyor." dedi.
- Japon deprem uzmanı deneyimlerini aktardı
Prof. Yoshiyuki Kaneda da Japonya'nın, tsunami zararlarının azaltması konusunda yaptığı araştırmaları anlattı.
Yaptığı sunumda Japonya'da 2011 yılında tsunaminin etkilediği bir bölgeyi anlatan Kaneda, "Hem donanım hem de dalgakıran gibi alınacak önlemler yeterli olmamakla birlikte çokça önemlidir. Dolayısıyla yazılım ve donanımın birlikte yer alması hem önemli hem de elzemdir. Yazılım anlamında kastettiğimiz, tsunaminin farkındalığının arttırılması konusunda yapılacak olan başlıklardır. Bunun arasında bilgilendirme kitapçığı sayılabilir." dedi.
Kaneda, sunumu sırasında Japonya'da kullanılan tsunami alarm sireninin sesini dinleterek, Japonya'da tsunami tahliyesinin işaretlemelerinin nasıl yapıldığını anlattı. Akıllı telefonlar kullanılarak tsunami tahliye tatbikatının da nasıl gerçekleştirildiğini aktaran Kaneda, sanal gerçeklik kullanılarak da ileri tahliye tatbikat sistemlerinin uygulandığını belirtti.
Kaneda, Türkiye ve Japonya'nın tsunami zararlarının azaltılması ve ileri tsunami afeti konusunda araştırmalar yapmak için iş birliği yapması gerektiğini söyledi.
- Türkiye'de son 3 bin yılda 90 tsunami
Doç. Dr. Gülüm Tanırcan da enstitünün, Kalkınma Bakanlığı ile Japon Kalkınma ve İşbirliği Ajansı desteği ile yürüttüğü Marmara Bölgesi'nde Deprem ve Tsunami Zararlarının Azaltılması ve Afet Eğtimi Projesi (MARDim) kapsamında hazırlanan "Tsunami Bilgilendirme El Kitabı"nı tanıttı.
Kitabın, kendisinin de aralarında bulunduğu enstitünün öğretim üyeleri Seyhun Püskülcü, Öcal Necmioğlu, Nurcan Meral Özel tarafından hazırlandığını anlatan Tanırcan, geniş bir literatür araştırması yaparak gerçekleştirdikleri bu kitaba rasathanenin internet sayfasından ulaşılabileceğini söyledi.
Halka yönelik bir kitap olduğu için bilimsel çalışma sonuçlarını, mümkün olduğu kadar insanların anlayabileceği şekilde ifade etmeye çalıştıklarını dile getirenTanırcan, kitabın içeriğinde "Tsunami nedir?", "Dünyada belli başlı tsunamiler", "Türkiye çevresinde tsunami tehlikesi", "Türkiye'de tsunami konusunda yürütülen çalışmalar", "Tsunamiden kendimizi nasıl koruyabiliriz?" gibi başlıkların yer aldığını aktardı.
Tsunaminin oluşturduğu dalgaların yıkıcı güçte, yüksek hızda ve tekrarlı karaktere sahip olduğunu belirten Tanırcan, kıyıya ilk vuran dalganın en yüksek ya da en zarar verici dalga olmayabileceğini anlattı.
Tsunami dalgalarının başta deprem olmak üzere, yanardağ patlaması, deniz içi heyelan sonucunda deniz tabanında meydana gelen yer değiştirmelerin deniz ve su yüzeyinde küçük dalgalar şeklinde ortaya çıkmasıyla başladığını ifade eden Tanırcan, 4-5 bin metre derinliklerdeki okyanuslarda bu dalgaların arasının 200 kilometreye kadar birbirlerinden ayrı ve 30-40 santimetre yüksekliğinde küçük dalgalar şeklinde görülebildiğini söyledi.
- "Tsunami sebebiyle 500 bin insan hayatını kaybetti"
Deniz derinliği azaldıkça dalgaların yüksekliğinin de arttığını aktaran Tanırcan, çok derinlerde dalgaların hızının 850 kilometreye ulaştığını, karaya doğru hızının azaldığını ancak dalga yüksekliğinin 50 metreyi gördüğünü belirtti.
Açık denizde gemide bulunan insanların dalga yüksekliğini fark etmediğini anlatan Tanırcan, "15. yüzyıldan itibaren tsunami sebebiyle 500 bin civarında insan hayatını kaybetti, milyonlarca insan evsiz kaldı. Dolayısıyla tsunami üç tarafı denizlerle çevrili ülkemiz için önemli bir afet. Bu afet hakkında bilgi edinmemiz ve tedbirli olmamız gerekiyor." dedi.
Tsunaminin en çok Japonya'da meydana geldiğini, ardından Akdeniz, Karayip Denizi'nde, Atlantik Okyanusu ve kısmen de Karadeniz'de görülebileceğini ifade eden Tanırcan, dünyadaki tsunami olaylarından örnekler verdi.
Tarih boyunca M.Ö. 2000-M.S. 2017 yılları arasında 1212 tsunaminin meydana geldiğini belirten Tanırcan, Akdeniz Bölgesi'nde en az 100 tsunami yaratan doğal afetin olduğunun belirlendiğini söyledi.
Türkiye'de sadece Akdeniz ve Ege'de değil, Karadeniz'de de tsunami yaratmış depremlerin olduğunu ifade eden Tanırcan, son 3 bin yılı kapsayan çalışmada 90 tsunami kaydedildiğini, bunların çoğunun Marmara Denizi'nde İstanbul ve İzmit'te, Ege Denizi'nde İzmir'de ve Akdeniz'de İskenderun ve Fethiye'de etkili olduğunu belirtti.
Tanırcan, Karadeniz'de ise 22 tsunami meydana geldiğinin bilindiğini, bunun en yakınının 1968 yılında Bartın'da oluştuğunu söyledi.
- "Dalga yüksekliği 2 metreye kadar çıkabilir"
Kitapçıkta erken uyarı sistemleri hakkında da bilgi verdiklerini ifade eden Tanırcan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"MARDim Projesi kapsamında, 2015'ten itibaren Marmara Denizi tabanındaki değişik bölgelere deprem algılayıcıları yerleştirildi. Çok küçük depremleri bile kaydedebilme, oluşabilecek tsunami ihtimallerini inceleyebilme fırsatımız oldu. Marmara Bölgesi için pek çok modelleme çalışması yapıldı bilim adamları tarafından. Bu modellemeler sonucunda ilginç bir sonuç var. Tsunami üzerine yapılan bu çalışmalarda, dalga yüksekliğinin genel olarak bir metreden az olacağını gösteriyor. Yer yer lokal olarak dalga yüksekliğinin 2 metreye kadar çıkabileceği ortaya çıkıyor. Ancak tarihteki depremlere baktığımız zaman, dalga yüksekliğinin 2 metrenin üzerinde olduğu rapor edilmiş. Bunlar Marmara Bölgesi'ni etkilemiş önemli depremler. Bu depremlerde 2 metrenin üzerindeki dalga yüksekliğinin rapor edilmiş olması bize şunu söylüyor; Marmara'da gözlenmiş olan tsunamilerin yalnızca deprem değil, deprem tarafından tetiklenmiş olan deniz tabanı heyelanlarından da kaynaklandığını ortaya çıkarmış oluyor."
Tanırcan, 2002 yılından beri rasathanede deprem erken uyarı sisteminin işletildiğini, bu sistemden alınan sinyaller kullanılarak Marmara Bölgesi için tsunami erken uyarı sisteminin de geliştirildiğini söyledi.
Tsunami uyarı sistemlerinin ancak toplumlarda tsunami bilinci olursa işe yarayabileceğini vurgulayan Tanırcan, "Herhangi bir erken uyarı sistemine en yüksek teknolojiyi verebilecek potansiyeldeyiz ama bunu anlayıp, işleyip, doğru tavır alabilecek şekilde halkı da bilinçlendirmek gerekiyor. Türkiye'de de yapılan en büyük hatalardan bir tanesi, bir deprem olduktan sonra dalgaları görmek için genelde sahil kenarına gidiliyor. Bir tsunami veya büyük deprem olduktan sonra sahil kenarındaysanız, yüksek kesimlere kaçmanız gerekiyor. 30-50 santimetrelik su beni etkilemez dememek gerekiyor. 50 santimetrelik bir su yüksekliği çok iyi bir yüzücüyü de çok güçlü bir insanı da sürükleyebilecek bir güce sahiptir." dedi.
- "Tsunamiye karşı farkındalığımızı arttırmamız lazım"
Toplantıda daha sonra basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Prof. Dr. Özener, Marmara'da meydana gelecek olası bir depremin yaratacağı tsunaminin etkilerine ilişkin soru üzerine, "Bu konuda modelleme çalışmaları yapılıyor. Modelleme çalışmaları yapılırken fayın yeri, hangi parçaların kırılabileceği senaryolarına dayanarak bunlar çıkıyor. Bu senaryoları çok farklılaştırabiliriz. Bizim yaptığımız noktasal atış yapmaktan öte, Marmara'da oluşabilecek bir depremden sonra gerçekleşecek deniz tabanı heyelanlarından sonra bir iki metrelik tsunamilerden bahsediyoruz. Hazırladığımız kitapçıkta hangi noktaların tsunamiye daha fazla maruz kalacağıyla ilgili bilgi var." diye konuştu.
Asıl amaçlarının insanlarda bir tsunami bilinci yaratmak olduğunu vurgulayan Özener, "Enstitümüzün şu anda üzerinde taşıdığı unvanla da Ege, Akdeniz, Karadeniz ve bağlantılı denizlerde tsunami uyarı merkezi konumunda. Dolayısıyla burada bir tsunami olabileceğinin farkındalığını ortaya koymaya çalışıyoruz. Çünkü tarihte bu bölgelerde çok fazla tsunami oldu. 6 metreyi aşan tsunamiler de oldu. Dolayısıyla biz tsunamiye karşı farkındalığımızı arttırmamız lazım." dedi.
- "Büyük ölçekli tsunamiler de meydana gelebilir"
Kaneda da MARDim Projesi'nde Japon ve Türk bilim adamlarının ortak çalışmalar yürüttüğünü belirterek, ileri tsunami simülasyon hesaplamaları yaptıklarını ve tehlike analizlerini gerçekleştirdiklerini söyledi.
Kaneda, "Marmara'da meydana gelecek depremin büyüklüğünü aslında kimse bilmiyor. Ama depremin 7 büyüklüğünde olması durumunda, heyelanlardan kaynaklı büyük ölçekli tsunamiler de meydana gelebilir. Böyle olursa, Marmara Bölgesi'ndeki bir çok insan depremi hissettikleri andan itibaren daha yüksek yerlere giderek hayatlarını kurtarmaları gerektiğini bilmeliler. Çünkü bu, depremin ardından hemen bir tsunami gelebiliri işaret edebilir." dedi.
Tsunami farkındalığının bütün ülkeler için önemli olduğunu anlatan Kaneda, Japonya'da tsunami tahliye işaretlemelerinin ve uyarılarının olduğunu, Marmara Bölgesi'nde de bunların hazırlanacağını, farkındalığın daha da ilerletilmiş olacağını sözlerine ekledi.
AA
Kaynak: