Prof. Dr. Ali Akpınar
Ders alsaydık coğrafyamız Kerbelâ olmazdı!
Geçmişte yaşanmış olayların anlatıldığı tarihî kıssalar, bilgi sahibi olmak için değil; ibret almak için okunmalıdır. Aksi takdirde ibret almayanlar için tarih tekerrür etmeye devam edecektir.
Hep söyledik, yine tekrarlayacağız: Muharrem yalnızca aşure çorbası içme ayı, Kerbelâ da yalnızca Kerbelâ şehitlerine ağıt yakma olayı değildir. Asıl olan Aşûre gününün ruhunu kavramaktır, Kerbelâ ruhunu yaşayıp yaşatmaktır.
Aşure günü, Hz. Âdem’in tevbesinin kabul edilip bağışlanma günü ise, bu gün biz bunca günahların içerisinde günahlardan tevbe edip bağışlanmayı hak edebiliyor muyuz?
Aşure, Hz. Nuh’un Tufandan kurtulup sahil selamete çıktığı gün ise, bizler safımızı belirleyip tevhid gemisine binenlerden olabildik mi?
Aşure, Hz. Musa’nın Firavun’un zulmünden kurtuluş günü ise, bizler içimizdeki ve dışımızdaki Firavnî istikbarı kırıp selamete çıkabildik mi?
Aşure, zalim Yezid’e karşı Hüseynî kıyamın gerçekleştiği gün ise, bizler içimizdeki Yezidlere karşı Hüseyinler safında yer alabildik mi?
Aşûre çorbası, normal zamanda bir araya gelemeyen ekşisi-tuzlusu-tatlısı-acısıyla pek çok çeşit malzemenin aynı kazanda kaynayıp pişerek yeni, güzel tat ve lezzet olduğu bir çorba ise; farklı meşreb ve mezheplerde müminler olarak aynı dünya kazanında bir ve beraber olabildik mi? Farklılıklarımızı zenginlik görerek aynı hedefler doğrultusunda bir olmayı gerçekleştirebildik mi?
Şayet bütün bu söylediklerimizi gerçekleştirebilseydik bugün özellikle gönül Coğrafyamızın her yeri zalim Yezidlerle dolup taşmazdı. Ümmet için her gün Aşûre, her yer Kerbelâ olmazdı.
Dün yeryüzünde bir Yezid vardı, şimdi her yer Yezid kaynıyor! Dün Kerbelâ’da Hz. Hüseyin ve yetmiş Ehl-i Beyt can şehadete koşuyordu, bugün her gün yüzlerce müminin kanına giriliyor. Ders almazsak biz Kerbelâ olayından, Kerbelâlar üzerimize bela yağdırmaya devam edecek; biz Aşure çorbaları içerken ümmetin mazlum evlatlarının kanı içilmeye devam edecek! Artık ağıt söylemeye ne vaktimiz ve ne de nefesimiz yetecektir! Unutmayalım ne Aşûre günü yalnızca çorba içme günü, ne de Kerbelâ yalnızca ağıt yakıp edebiyat yapma günü!