DEVE KUŞU YUMURTASINDAN YARA BANDI

DEVE KUŞU YUMURTASINDAN YARA BANDI

Selçuk Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ercan Durmuş’la, Selçuk Üniversitesi Veterinerlik fakültesi öğretim üyesi Prof Dr İlhami Çelik’le birlikte 14 yıldır geliştirmeye çalıştıkları...

Selçuk Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ercan Durmuş’la, Selçuk Üniversitesi Veterinerlik fakültesi öğretim üyesi Prof Dr İlhami Çelik’le birlikte 14 yıldır geliştirmeye çalıştıkları “devekuşu yumurtası kabuk zarından yara örtü malzemesi” ürünü ve bu ürünün geliştirilmesi sürecinde karşılaştıkları problemleri ve çözümlerini konuştuk.  “Bu ürünün geliştirilmesi fikri nasıl başladı ve ilerleyen dönemde araştırıcıların hedefleri nelerdir?” sorularının cevaplarını söyleşimizde bulabilirsiniz.

 

 

 

-Çalışmalarınızın önemi hakkında biraz aydınlatır mısınız?

 

-Bizim hem diğer Ar-Ge faaliyetlerimiz açısından ve hem de üniversitemizin tanıtımına katkıda bulunmak açısından, üniversitemizin akademisyenleri tarafından yapılan çalışmaların sizler aracılığıyla kamuoyuna duyurulmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Ben yaklaşık 21 yıldır Selçuk Üniversitesi’nde akademik yaşamımı sürdürmekteyim. Selçuk Üniversite’sinde akademisyen olmakla hep gurur duydum, ünivesitede yöneticiler değişse bizlerin kalıcı olduğunun bilinciyle, üniversitemin kamuoyunda olumlu tanıtımında basının önemli olduğuna hep inanmışımdır.

 

- Çalışmanızın kamoyuna sunulmasının, Konya’nın imajına da olumlu katkısı vardır diyebilir miyiz?

 

-Üniversiteler toplumun bağrından çıkar. İnsanın olduğu her yerde iyilik ve kötülük adına her şey vardır. O nedenle, üniversitedeki olumlu veya olumsuz fiillerin şehrin imajından ayrı tutulması kolay değildir. Bunun tersi de doğrudur. Ama Konya şehir olarak epey yol kat etti. Örneğin,  15 yıl önce üniversitemizden TÜBİTAK’a bir araştırma projesi müracaatı yapıldığında, proje değerlendirme komisyon üyeleri “Konya mı? Acaba Konya’da bunlar yapılabilir mi?”, “Selçuk Üniversitesinde bunlar yapılabilir mi?” gibi sorularla ifade edilen algı vardı. Biz basınla iyi ilişkiler geliştirmek ve üniversitemizi kamuoyuna olumlu tanıtmak adına, bilimsel faaliyetlerimizi bir yandan makaleler ve patentler halinde bilim dünyasına sunar ve patent başvuruluarı yaparken; öte yandan da basın yoluyla kamuoyuna açılmaya gayret ettik. Bu konuda epey yol aldığımıza ve başarılı olduğumuza inanıyorum. 

 

-Bu konuda siz öncülük edeceksiniz, hem sizin arkanızdan gelenlere yardımcı olacak ve hem de kendiniz ilerleyeceksiniz.

 

-Bu haberlerin suya atılan taşın yaptığı gibi çevreye dalga dalga yayılan olumlu etkileri vardır. Bizim ana hedefimiz gençler ve onlara “acaba?” sorusunu sordurmak. Bir örnek vermek gerekirse, basında böyle haberler çıktıkça öğrencilerimiz de araştırma proje fikrileriyle bize geliyorlar. Bunların en önemli örneklerinden biri, geçen sene Makine Bölümünden bir öğrencinin diş kalıpları ve bunların 3 boyutlu görüntülenmesine yönelik mobil görüntüleme sistemi üzerindeki fikriydi. Kendisine ilkönce çok güzel olan bu fikrinin patent başvurusuyla koruma altına alınması gerektiğini, sonra da AR-GE faaliyetine devam etmesinin daha olumlu olacağını ifade ettim ve danışmanlığını yaptım. Sonra TÜBİTAK’ta bir yarışmaya katıldı. Derece alamadı ama bu bir ilkti.. Bunlar çok önemli şeyler.

 

-Sizin bu yumurta kabuk zarından yara örtü malzemesi hazırladığınız çalışmanız, nasıl başladı? Üzerinde 14 yıldır çalışıyorsunuz, başlarda buralara gelir diye düşünüyor muydunuz?

 

-Prof. Dr. İlhami Çelik hocamla beraber bu konuya başlarken hedefimiz, insanımız için yararlı, ucuz ve pratik ürünler geliştirmek ve bu arada çevrenin temiz tutulmasına da katkıda bulunmak, somut bir ürün ortaya çıkarmaktı. Ben, akademik hayatımda büyük zorluklar çekmiş biriyim. Özellikle akademik yükseltmelerde sık sık değiştirilen kurallardan çok fazla etkilendim ve mağdur oldum.  Bu nedenle kalan akademik hayatımda ürün geliştirmeye ve bunu toplumun hizmetine sunmaya odaklandım. Başlangıçta temel amacım buluş yapma ve bunu toplum hizmetine sunmaktı. Fakat hedeflerime ne ölçüde ulaşabileceğimi kestiremiyordum. Konusu farklı biyomateryallerin vücuda uyumu olan doktora tezimi yaparken tanıştığım Prof. Dr. İlhami Çelik hocamla beraber biyomateryaller yumurta kabuğundan elde edilebilecek biyomateryal malzemeler üzerinde çalışmaya başladık. Çalışmalarımız bizi, devekuşu yumurtasının bu konuda mükemmel bir kaynak olabileceği sonucuna götürdü. 

-Evet, esas heyecan ondan sonra mı başladı?

-Galiba… İlhami Hocam, “Bununla ilgili bir çalışma yapabilir miyiz, Ercan?” dedi bana. Kabuk ve kabuk zarlarının yapı ve bileşimi araştırarak başladık.  Öğrendik ki kabuk biyo seramik imiş ve bunu toz kemik grefti olarak kullanabiliriz. Bu kemik dolgusu maddesinin kemik yapımını uyarıcı, vücuda uyumu, emilimi konularını araştırdık. Bu 2 araştırmanın sonuçları yurtdışında yayımlandı. Aynı zamanda Uluslararası ve Ulusal kongrelerde sözlü olarak da sunuldu.

-Yara örtü ya da yara bandı olarak devam etti sonra.

-Zaman ilerledikçe, acaba yumurta kabuğundan yararlanabildiğimiz gibi zarından da yararlanabilir miyiz sorusunu kendimize sormaya başladık. Anladık ki, civcivin geliştiği ana rahmi görevi yapan yumurtanın kabuk altındaki zarlarının dokuları destekleyen yapılarla büyük benzerliği varmış. Bu nedenle yara iyileşmesindeki olumlu etkilerinden yaralanmak amacıyla yara örtü malzemesi olarak kullanılacak malzemenin geliştirilmesi çalışmasına devam ettik. Özellikle açık yaraların kapatılmasına ve hasarlı kemik sahalarını örtmek amacına yönelik malzeme geliştirmek için araştırmalarımızı sürdürdük.

-Tabi bu süreçte patentle alakalı da çalışmalarınız olmuştur.

-Bizim ilk patentle tanışmamız 2005 yılıdır. Fikir aşamasında patent almak gerektiğini öğrendik. 2010 yılında 4 konu başlığında patent başvurusu yaptık. Ana kaynağımız yine yumurta, kabuk ve zarıydı. 2010 yılında yapılan başvuru konularından biri de yakın geçmişte habere konu olan ağız sağlığında kullanılacak jel idi. Bunu yara örtü malzemesi ve diğerleri izledi.

-Yani patent başvurusu yaptığınız konular birbirinden farklı değil?

-Evet, bununla birlikte farklı alanlarda kullanılbilecek ürün geliştirilmesine yöneldik. İlk önce hasarlı kemik sahasında kullandığımız zar ürünü, önce ağız içi yaralarını modellemek üzere deneysel ağız içi mukozası yaralarında, takiben de deri yaraları üzerinde örtü malzemesi olarak kullandık. Ağız içi mukozası üzerinde yapılan çalışma sonuçlarının verildiği poster sunusu uluslar arası bir bilimsel kongrede ödül aldı.

-Farklı çalışmalar yürütüldü yani bu aşamada?

-Oldukça yoğun çalışıldı. Mukoza ve deri çalışmalarının sonuçları da oldukça olumluydu. Hayvan deneyleri sonucunda hazırlanan malzemenin vücut tarafından reddedilmediği, alerjik etkilerinin olmadığı, enfeksiyon oluşturmadığı gözlendi. Bununla birlikte, bizim bu çalışmalarımız devam ederken yurt dışında da aynı konuda benzer çalışmalar yapılmaktaydı. Bu yüzden yumurta kabuk zarının yara örtü malzemesiyle ilgili kullanılmasıyla ilgili patent başvurumuzun ikinci aşamasında istediğimiz sonuçları alamadık.

-Peki, bundan sonraki hedefiniz nedir?

-Şu andaki en büyük hedefimiz, söz konusu ürünü farklı formlarda piyasaya sunulabilecek, rahatlıkla kullanabilecek düzeye getirmektir. Yani şu an da geliştirme çabalarımız devam ediyor.

-Yani üretim henüz yok, ama gerekli şartlar sağlanırsa üretime geçeceksiniz. Peki, girişimci ve sanayici akademisyene bu anlamda nasıl yardımcı oluyor?

-Ülkemizde ne yazık ki girişimci-üniversite iş birliğinden söz etmek çok zor. Arada çok büyük bir kopukluk, hatta güven bunalımı var. Sanayici Ar-Ge’ye yabancı. Bu yatırımı çöpe atılan para olarak görüyor. İstedikleri şey ambalajında kullanıma hazır ürünle girmeniz. Diyelim ki her şey tamam, bu sefer de bu ürünün piyasadaki durumunu soruyorlar. Ben bu durumu bulaşığını yıkayan, yemeğini pişiren, servisi yapan, en sonunda da kasaya oturup hesap tahsil eden lokantacının durumuna benzetiyorum.

-Yani “piyasada böyle bir talep var mı?” sorusuna cevap arıyorlar?

Evet öyle. Yani piyasada birçok alternatif ürün varken, insanlar niye sizi tercih ederler. Projelerimizde karşılaştığımız en önemli sorunlardan birisi de bu. Proje desteklerinde ve özellikle de sanayi ölçekli desteklerde veya ortaklıklarda satışa hazır durumdaki ürünler tercih ediliyor, yani kazanma garantisi olan alana yatırım yapmak isteniyor. Risk sermayesine yatırım yapmak Türkiye 'de biraz zor. O yüzden işlerimizi kendi yağımızda kavrularak yürütmeye çalışıyoruz.

-Çalışmalarınıza destek var ama yetersiz mi?

-Tabi ki devletin destek olduğu noktalar yok değil var. Üniversitenin küçük ölçekli projeleri var onlardan destek alabiliyoruz, ama üzülerek söylüyorum ki, bu projelere yaklaşık 6-7 yıl önce girdiğimizde, TÜBİTAK’a yaptığımız başvurularımız, “piyasada muadili malzeme var” gerekçesiyle reddedildi. TÜBİTAK'tan destek alamadık maalesef. Bizi biraz oda üzdü, biraz yıprattı. Fakat son yıllarda TÜBİTAK destekleri arttı ve bu konulara çok daha olumlu bakıyor.

-Sizin sanayiciyle ilk tanışmanız ne zaman oldu?

2012 İnovasyon Türkiye fuarında sanayicilerle ilk buluşmamızı gerçekleştirdik. Orada Bilim ve Teknoloji Bakanımız Sayın Nihat Ergün standımızı ziyaret etmişti. Bu jest bizi oldukça duygulandıran güzel bir hatıradır.  Biz kendimizi sanayiciye iyi anlatabiliriz onlar da daha sabırlı olurlarsa iyi şeyler başarabiliriz.

- Bu faaliyetlerle Üniversite-Sanayi iş birliğinin sağlanabileceğini düşünüyor musunuz?  

-Kesinlikle sağlanabilir. Bunun için bizim daha çok tanıtılmamız; yani sorun çözücü, kar getirici, yenilikçi Ar-Ge faaliyetleri içinde olduğumuzu sanayiciye iyi anlatılması gerekiyor. Konya Teknokentin yöneticilerinin ve çalışanlarının çok büyük katkıları var. Örneğin, Bu sene ilk olarak Konya Teknokentin 19-20 Kasım 2014 tarihinde düzenleyeceği SELÇUK TTO PATENT PROJE PAZARININ akademisyen ve sanayiciyi bir araya getirmesi açısından son derece önemli bir fırsat olduğunu düşünüyorum.   Daha bu sabah TÜBİTAK Bilim ve Teknik Dergisi alırken esnaf arkadaş duygulu gözlerle tebrik etti, başarılarımızın devamını diledi. Bu haberler mutlaka ilgililerin dikkatini çekecektir.

-Peki, bu deve kuşu yumurtasından yara örtü malzemesi haberinizle pek çok yerde haber oldunuz. Geri dönüşler nasıl oldu?

-Yatırımcılara ulaşma anlamında geri dönüş almadım. Medyada çıkan haberlerin içerik olarak ayaklarının yere basması lazım. Gündeme girmekten ziyade, gündemde kalmak çok daha önemlidir. Bizim problemimiz, ürünlerimizi yatırımcılara anlatamamız. Yerli ürüne karşı vatandaşta bilinç oluşturulamadı. Bunda sanayicinin, medyanın ve biz akademisyenlerin de hatası var. Son yıllarda bunlarda bir parça düzelme var ben umutluyum ileride hiçbir çalışma sadece laboratuar ortamında kalmayacak.

-“Made in Turkey dediği zaman insanlar rahatlıkla kullanabilinecekleri zamanlarda gelir umarım” diyelim.

Bu bilinci oluşturmanız lazım. Devletin inovatif girişimlere destek olması lazım. Sanayici bürokrasiyi pek sevmiyor. Proje teklifi ve sürdürülmesi aşamalarında sonuçların hızlı alınmasını istiyor. Sorunların çoğu maddi desteklerle halledilebilir türden. “Made in Australia” dediğinde insanlarda hangi etki oluşuyorsa “Made in Turkey” dendiğinde de o etki uyanmalı insanlarda.

-Bu bir başlangıç oldu dersek, size yeni fikirler verdi mi?

-Çok fazla hemde. Bakım ve kozmetik ürünleri olsun, diş macunları, yara üzerinde kullanılacak kremler, losyonlar, ağız bakımında kullanılacak gargara gibi şeyler basamak basamak ilerleyeceğimiz yollar. Bunlarla ilgili projelerimiz var görüşmeleri devam ettiriyoruz.

-Yara örtü malzemesi hakkında son bir şey söyleyecek olursanız ne söylersiniz?

-Biz, atık olarak kabul edilen çevreyi kirleten bir maddeden yararlı bir ileri teknoloji ürünü oluşturma fikrinden, herkesin rahatlıkla alarak kullanabileceği yara bandını çıkardık. Yara koruyucu malzeme diyebiliriz adına. Tedavi odaklı diyebiliriz. Farklı formatları da düşünülüyor her an yeni şeyler çıkabilir.

-Teşekkür ediyoruz vakit ayırdığınız için yeni çalışmalarınızda kolaylıklar diliyoruz.

- Kendimizi bu şekilde daha iyi anlatabilmişizdir umarım. Biz teşekkür ederiz.

Söyleşi-Hümeyra Uslu

 

20140924_160730.jpg