M. Ali Köseoğlu
Devlet, eli kırbaçlı haydut mu?
Devlet, eli kırbaçlı haydut mu?
Önceki gün Memleket’in manşetinde olan ‘130 bin banka hesabı haczedildi’ haberini okumuşsunuzdur.
Gelir İdaresi Başkanlığı’nın 130 bin vergi borçlusunun banka hesaplarına ihtiyati haciz uygulamasından Konya da payını aldı.
Konya’daki firmalarımızdan 5 bin 167’sinin hesabı şu anda bloke edilmiş durumda.
Konya’daki mükelleflerden 58 milyon 815 bin 902 YTL alacağı bulunan Maliye, banka hesaplarına el koyarak, alacağını tahsil etme yoluna gidiyor.
Şu ana kadar tahsil edilebilen miktar ise yalnızca 3 milyon YTL.
Yani 55 milyon YTL gibi önemli bir miktar, banka hesaplarına el konulsa da tahsil edilebilmiş değil.
Yani Konya’da alacağın sadece yüzde 5’i tahsil edilebilmiş…
Anadolu’da bir tabir var: ‘Attığın taş, ürküttüğün kurbağaya değecek’ diye…
Maliye, banka hesaplarına el koyarak diyelim alacağının yarısına yakınını tahsil edebilmiş olsaydı, icraatın devlet adına çok da faydalı olduğunu düşünebilirdik.
Borcunu ödemeyenlerin banka hesaplarındaki paraya şaşırıp, ‘vay vurguncular vay’ diyebilirdik.
Oysa şimdi 5 bin 167 esnaf, tüccar, sanayici başta itibarları olmak üzere işlerini bile kaybedecek bir duruma itiliyorlar.
Konya Vergi Dairesi Başkanı Harun Kaynak’la görüştüm…
Bana bu uygulamanın ilgili Bakanlık ve Gelir İdaresi Başkanlığı’nın talimatıyla direkt bankalara gönderilen emirle gerçekleştiğini anlattı.
Konya Vergi Dairesi’nin bireysel bir uygulaması değil bu anlayacağınız.
Hatta kendilerinin de bu uygulama dolayısıyla bazı mükelleflere karşı mahcup duruma düştüklerini söyledi.
KTV, MTV gibi bazı vergilerin taksitlendirilemediğini, mükelleflere kolaylık sağlamak için de bu borçlara karşılık ödeme planı ve taahhüt aldıklarını… Şimdi bu taahhüt alınan mükelleflerin de banka hesaplarına bloke konulduğunu söyledi.
Yani benim anladığım Harun Kaynak’ın barışçıl bir yolla çözmeye çalıştığı sorun, bankalardaki hesaplara el konulmasıyla birden karmaşık bir hal almış.
Konya Ticaret Odası Meclis Başkanı Dr. Seyit Karaca ile de görüştüm. Karaca bu konunun KTO Meclisi’nin gündemine taşındığını ve Konya Milletvekili Mustafa Kabakçı’nın da haberdar edildiğini söyledi. Vergi reformunun halen bir muamma olduğunu kaydeden Karaca, işletmeleri kapanmaya zorlamanın bu ülkeye hiçbir faydası olmayacağını işaret etti.
MÜSİAD Konya Şube Başkanı Selçuk Öztürk de, kendi üyelerinden banka hesaplarına bloke konulduğu yönünde bir dönüş olmadığını söyledi, fakat uygulamanın getireceği sakatlıkları çok basit bir örnekle açıkladı.
Ortalama bir işletmenin, bir yandan Bağ-Kur’unu öderken bir yandan da matrahını artırması baskısıyla karşı karşıya kaldığını hatırlattı.
Enflasyonun yüzde 8, Merkez Bankası faiz oranının yüzde 17 olduğunu, buna karşın vergiyi vaktinde ödeyemeyen mükellefin yüzde 2.5 faizin ardından yıllık yüzde 30 faizle karşı karşıya kaldığını belirten Öztürk, bir kere borcunu vaktinde ödeyemeyen mükellefin bu faiz sarmalında dükkanını kapatıp gitmekten başka çaresinin olmadığını söyledi.
Bağ-Kur’unu ve işletmedeki diğer çalışanlara ücretini ödeyen bir mükellefin dükkânını kapatmasıyla, öncelikle Yeşilkart’a, sonra belediye muhtaçlar listesine, sonra kaymakamlıkların sosyal yardımlaşma birimlerine adını yazdırıp devletin sırtına yük haline geleceğini söyleyen Öztürk, kamu kuruluşlarının hassasiyet sahibi olması gerektiğini söylüyor ki tümüyle haklı.
Öztürk, matrah artırma baskısı olmasaydı, yıllık yüzde 30 faiz fazlası istenmeseydi herkesin borcunu ödeyip yoluna devam edebileceğini, devletin de firmaları koruyacak yöntemler belirlemesinin doğru olacağını anlattı bana.
Vergi borcu bulunan kimselerin durumunun kayıt altında olduğuna da dikkat çeken Öztürk, bunları ‘kümesteki tavuk’ olarak niteledikten sonra bir de kayıt dışında olanlara bakmak gerektiğini belirtti.
Yani ‘kümesteki tavuğun altın yumurtlamasını bekliyorsunuz ama bir de kümes dışındaki tavuklar var, neden onları kayıt altına almıyorsunuz’ demeye getirdi.
Öğrendim ki, ülkede yüzde 40 oranında bir kayıt dışılık var. Bu gerçekten çok büyük bir rakam…
Elbette kazancının vergisini herkesin vermesinden yana olmalıyız.
Fakat banka hesaplarına el konulması ‘devlet’ adına hiç de şık değil… Türkiye’de devlet ‘eli kırbaçlı’ bir haydut değil, olamaz.
Bu konuda ekonomiden ve matematikten hiç anlamayan ben de, toplumun ekonomik önderleri de böyle düşünüyor.