M. Faik Özdengül
Diğergamlık
Birkaç saat önce tam yazıyı kaleme almak için oturmuştum ki bilgisayarın başına,( aslında ironik bir cümle oldu, kaleme almak ve bilgisayarın başına oturmak! Bazen mecaz hakikatin önüne geçiyor.) Arkadaşlar aradı. Hastaneye hasta ziyaretine gidiyoruz diye. Arkadaşlık peki demekle kaim derler. Katıldım onlara.
Şimdi geldim hastaneden. Zihnim değişmiş olarak. Zihninizi değiştiren olaylar ve insanlar önemlidir. Zihinlerde değişiklik yapabilme kabiliyeti çalışarak kazanılır; fakat bunu Allah yapar. Allah bazılarının sözlerine tesir verir.
Koski Genel Müdürü Ahmet Sorgun Bey’in babasını ziyaret ettik. 85 yaşında. Oldukça önemli bir rahatsızlığı var. Ağrıları çok fazla. Elini öptük. Ardından bize dualar etmeye başladı. İnanılmaz güzel dualar. Basit cümlelerle derinliği olan sözlerle. Çıkan nefesin sadece hava değil yaşanmışlık olduğunu hissettiren sözlerle. Hani diyordu ya Hz Mevlana: “Şu neyin sesi ateştir hava değil, kimde bu ateş yoksa yok olsun.” Yok olsun yani hiç olsun, ölmeden önce ölsün, benlik ikiliğinden kurtulsun.
Bir insan düşünün, onca ağrı ve ızdırabın içinde sizi kendinden öne geçiriyor. Önce size dua ediyor. Benim gibi aciz birini ziyarete geldiniz diyor. Siz daha büyüksünüz diyor. Allah sıkıntılarınızı gidersin diyor. Kolaylıklar diliyor. Memlekete, millete dua ediyor. Afetlerden herkese korunma istiyor. İşte bahsetmeye çalıştığım şey tam da bu. Diğergamlık. İşte bu bir seviye. Hep olgunluktan, gelişmeden, olgunlaşmadan bahsedip duruyoruz ya. Onun yatıyor olsa bile, hasta olsa bile, onun orada olduğunu bilmek. Bizde güven oluşturuyor. Temel güven duygumuzu besliyor. Bu tür insanlar, diğergamlar, toplumu ayakta tutan direklerdir. Kendisine acil şifalar diliyorum. Sizlerden de onun için dua istirham ediyorum.
Cumartesi günü Mevlana Kültür Merkezinde ayrılığı, yas reaksiyonunu, ölümü ve doğumu konuştuk. Benim de çok hoşlandığım, keyif aldığım bir toplantı oldu. Dostlarla bir araya geldik. Bu vesileyle İl Kültür Müdürü başta olmak üzere emeği geçen herkese ve toplantıya katılan dostlara teşekkür ve dua ediyorum.
Diğergamlık, yani diğerini kendimizden öne geçirmek, bu nasıl başarılır ki?
Öncelikle bu bir kültür işi. Süperego işi. Vicdan işi. Öğrenilen bir şey öncelikle. Sonra da uygulanması gereken. Ve beslenmesi gereken. Değerlerimiz özellikle ve öncelikle aileden alınır. Süperego ortalama 5 yaşına kadar aileden alınan değerlerle oluşur. Daha sonra okul, çevre ve ait olduğunuz kültürle beslenir.
Yeni jenerasyonun modası önce ben. Eski ve kadim kültürümüzde ise diğerleri önceydi. Diğerlerini öne almak beni de öne almayı zaten gerektiriyordu aslında. Her kes diğerini öne alınca siz de zaten önde olmuş oluyordunuz. Böylece birbirini besleyen bir saadet zinciri gibiydi. Doğunun bu diğergamlık anlayışını bıraktık. Batının bireyciliğini beğenir olduk. Ortasını bari bulsaydık. Onu da yapamadık.
Aidiyetle bireysellik arasında doğru bir salınım yapabilmeyi becerebilmemiz gerekiyor. Bunun içinde bilgi gerekiyor, yanında da kendimizle ilgili farkındalık çalışması. Sonra dayanıklılık ve olgunluk. Bu yaşanmışlıklarla da ilgili. Problemleri dayanıklılığa ve olgunluğa dönüştürebilmenin yolunu öğrenmeliyiz bilenlerden.
Ölümsüzlüğü arayan insana ölmeden önce ölmeyi öğretmeliyiz toplum olarak.
Hz Mevlana’dan bir şiirle sonlandıralım yazıyı:
Biz gittik.
Kalanlar sağ olsun.
Doğan mutlaka ölür.
O kadar koşup yorulmayın.
Şu yerin altında çırak ne olmuşsa usta da o olmuştur.
Ey güzel! Nazlanma.
Bu mezarda nice Şirinler Ferhat yok olup gitmiştir.
Kötüysek kötülüğümüzle geçip gittik.
İyi idiysek hayırla anın bizi.
Zamanın tek eri olsan bile bir bir gidenler gibi sen de gidersin bir gün.
Yalnız kalmak istemiyorsan, hayırdan iyilikten evladın olsun.
O süzülmüş seçilmiş aşk cevheri yok mu?
Ölümsüz olarak kalan odur ancak.
Yediğiniz, içtiğiniz, giydiğiniz, soluduğunuz, dokunduğunuz, tattığınız her şey AŞK OLSUN.