"Dijital Ekosistem ve Sürdürülebilir Rekabet" Toplantısı
Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Bali: - "Ekonomik ve siyasi anlamda bu kadar zorluğa rağmen Türkiye, geçen yıl yüzde 7,4 gibi hiç beklenmeyen derecede önemli bir büyüme performansı gösterdi. Bu büyüme performansı ile 2017 yılında G20 ülkeleri arasında ilk
ADANA (AA) - Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, "Ekonomik ve siyasi anlamda bu kadar zorluğa rağmen Türkiye, geçen yıl yüzde 7,4 gibi hiç beklenmeyen derecede önemli bir büyüme performansı gösterdi. Bu büyüme performansı ile 2017 yılında G20 ülkeleri arasında ilk sırada, OECD ve AB ülkeleri arasında da ikinci sırada yer aldı." dedi.
Türkiye İş Bankası ile Dünya Gazetesi iş birliğinde 2008'den bu yana düzenlenen "İş'le Buluşmalar"ın "Dijital Ekosistem ve Sürdürülebilir Rekabet" başlıklı 42’nci toplantısı Adana’da gerçekleştirildi.
Bali, toplantıda yaptığı konuşmada, verimli topraklarıyla ülkede tarımsal üretimin en önemli akslarından biri olan, sanayi üretimi ve ticaret hacmi ile de ülke ekonomisine ciddi katkısı bulunan Adana’nın hem ekonomik potansiyeli hem de tarihsel ve kültürel zenginliğiyle Çukurova’nın incisi olduğunu söyledi.
Adana’nın, İş Bankası için de özel bir yere sahip olduğunu ifade eden Bali, "Buradaki ilk şubemiz 91 yıl önce 1927’de bankamızın 5. şubesi olarak faaliyete geçmiş. Bugün, Adana’da hali hazırda 33 şube, 500’ün üzerinde çalışanımız ile faaliyet gösteriyoruz. İlde en fazla şubesi olan özel banka konumundayız." dedi.
- Kurdaki hareketlilik
Ülke ve dünya ekonomisindeki gelişmelere de değinen Bali, finansal piyasalar açısından çok çalkantılı günler yaşandığını, doların 4 liranın, avronun 5 liranın üzerinde seyrettiğini kaydederek, "Hayal bile edilemeyecek seviyeler. Çok da hızlı hareketlerle gidiyor geliyor. Hangi bünyelerde hangi hasarlar yarattığını da tam bilemiyoruz." diye konuştu.
- "Jeopolitik anlamda son derece hassas bir dönemden geçiyoruz"
Dünyada "süper güç" diye tanımlanan tarafların oluşturdukları gündemlere bakıldığında son derece sıra dışı bir dönemden geçildiğinin altını çizen Bali, şunları söyledi:
"Global ekonomiyle ilgili belirsizlikler bir süredir devam ediyor. ABD Merkez Bankası (FED) faiz artırır mı, hızlı mı artırır yavaş mı artırır, bu konu gelişmekte olan ülkelerden hızlı sermaye çıkışlarına neden olur mu, borçların çevrilebilirliği gibi konular konuşuluyor. Jeopolitik anlamda son derece hassas bir dönemden geçiyoruz. Fakat her şeye rağmen işlerimizi güçlerimizi, bütün bu koşullara dayanacak şekilde götürmeye devam ediyoruz. Ekonomik ve siyasi anlamda bu kadar zorluğa rağmen Türkiye, geçen yıl yüzde 7,4 gibi hiç beklenmeyen derecede önemli bir büyüme performansı gösterdi. Bu büyüme performansı ile 2017 yılında G20 ülkeleri arasında ilk sırada, OECD ve AB ülkeleri arasında da ikinci sırada yer aldı."
Bali, önümüzdeki süreçte yüksek büyümenin sürdürülebilirliğinin önemli olduğuna dikkat çekerek, şunları söyledi:
“Hiçbir sorunumuzun olmadığını, her şeyin güllük gülistanlık olduğunu ifade ediyor değilim.Tabii ki zorluklarımız, sorunlarımız var. Bunları çözmek için çalışacağız. Lider kuruluşların sorumlulukları da böyle dönemlerde belli olur. İyi konjonktürler ayırt edici değildir. Esas olan zaten zorluğun yönetilmesidir. O bakımdan hepimize sorumluluklar düşüyor. Bundan sonra nasıl yürüyecek, alt bileşenleri nedir? Bu alt bileşenlerde nereden kaynaklı bir büyüme olacak, bu nasıl evrilmeli ki nasıl sürdürülebilir hale gelsin. Bunlar önümüzdeki dönemde yakından izlememiz gereken konular."
- Büyüme ile kamu ve özel sektör ilişkisi
Kredi Garanti Fonu (KGF) uygulaması ve kamunun aldığı tedbirlerin büyümenin arkasındaki temel etmenler olduğunu vurgulayan Bali, yaptıkları hesaplamalara göre 7,4’lük büyümenin 2,5 puanlık kısmının KGF kredilerinden kaynaklandığını belirtti.
Bali, şöyle devam etti:
"Fakat şimdi bakmamız gereken şu, iyi zamanda, doğru zamanda, doğru kurgularla KGF hayata geçirildi. Çok iyi bir enstrümandı. Şimdi bankalar olarak yenisini de kullandırıyoruz ancak kamunun öncülüğünden sonra asıl önemli olan, büyümenin asıl aktörlerince, özel sektörce devralınması gerekir. Daima kamunun itici güç olması sağlıklı değil. Bundan sonra sadece tüketim harcamaları yoluyla değil, üretimle, makine teçhizat yatırımlarıyla, imalat sanayi yatırımlarıyla ve ihracatın artan katkısıyla yeni bir faza, başka bir büyüme kompozisyonuna geçmemiz gerekiyor ancak bu şekilde büyümenin kendi dinamikleri üzerinde yürümeye başladığını söyleyebiliriz. Aslında bunun sinyallerini de almaya başladık. Nedir? Makine teçhizat yatırımları dört çeyrek üst üste geriledikten sonra üçüncü çeyrekte yüzde 15,7, son çeyrekte de yüzde 8,3 arttı. Öncü göstergeler Türkiye’nin bu yılın ilk çeyreğinde de güçlü performans sergilediğine işaret ediyor. Nitekim ocak ayında sanayi üretimi yıllık bazda yüzde 12 artarken, yılın ilk çeyreğine ilişkin açıklanan PMI verileri, imalat sektörünün büyümeyi sürdürdüğünü gösteriyor. Şubat ayı merkezi yönetim bütçesinin geçtiğimiz yıla kıyasla iyileşmesi de mali disiplin açısından olumlu bir tablo ortaya koyuyor."
- "Turizm sektöründe öncü veriler bu yıl bir toparlanma olacağını gösteriyor"
Bali, önümüzdeki dönemde ihracatın büyümeye katkısının artmasını beklediklerini belirtti.
Mevcut durumda ihracatın neredeyse yarısının Avrupa Birliği ülkelerine yönelik olduğunu, uzun süredir bu ekonomilerin arzulanan derecede ivmelenememesi nedeniyle ihracatı artıramadıklarını ifade eden Bali, şöyle konuştu:
"Ancak son veriler, Avrupa’da büyümenin canlandığını gösteriyor. En büyük ticaret ortağımızdaki ekonomik aktivite artışı, ihracatçılarımıza destek verecektir. Ayrıca, yakın geçmişte yaşadığımız terör olaylarının da etkisiyle zayıf bir görünüm sergileyen turizm sektöründe öncü veriler bu yıl bir toparlanma olacağını gösteriyor. Özellikle önceki yıllara göre rezervasyonların arttığı yönündeki haberler dikkate alındığında, turizm gelirlerinin cari açığı sınırlandırıcı etkisi yaz sezonunun başlamasıyla birlikte görülebilecek. Kısacası şu anda bu dönüşümün sinyalleri var, ancak teyit ederek gitmek gerekir. Bu nedenle önümüzdeki özellikle birkaç çeyreklik dönem, büyümenin kaynaklandığı alt kalemlerin analizi açısından önemli olacak, bunu izleyeceğiz. Diğer taraftan, jeopolitik gelişmelere ve gelişmekte olan ülkelere yönelik yatırımcı ilgisindeki dalgalanmalara bağlı olarak son dönemde döviz kurlarındaki aşırı yükselişler, enflasyon görünümü üzerinde risk oluşturabilir. Bunları yönetmemiz gerekecek. Ayrıca, 2017’de kaydettiği yükseliş eğilimini bu yılın ilk ayında sürdüren cari açık, önümüzdeki dönemde izleyeceği rota açısından dikkat etmemiz gereken en önemli göstergelerden biri."
Hazırlanan teşvik uygulamasının, uzun dönemden sonra Türkiye’de vaka bazlı olarak katma değer yaratmaya, cari açığı kapatmaya yönelik olduğunu belirten Bali, genelci bir kıstasla yapılmış ya da geride kalana teşvik verme felsefesine dayanmayan bir program olduğunu, sonuçlarının da olumlu olmasını beklediklerini aktardı.
Bali, ekonomide yaşanan sıkıntıların neden olduğu bazı kırılganlıklar olsa da güçlü bankacılık sistemi sayesinde ortaya çıkan problemli vakaları yönetme kabiliyetine sahip olduklarına belirterek, şöyle konuştu:
"Bankacılık sistemi olarak öngörülemeyen vakaları şu ana kadar başarıyla yönettik, bundan sonra da yönetmeye devam edeceğiz. Burada basına da yansıyan bazı kredi yapılandırma haberleriyle ilgili şunları söylemek istiyorum. Bu, gereğinin üzerinde olumsuz manada bir ilişkilendirmeye konu edilmemeli. Bunlar bankacılıkta, finansta karşılaşılmayan hadiseler değil, olağan durumlardır. Nakit akışlarıyla kredi arasındaki ilişkinin öngörülen veya öngörülemeyen nedenlerle bozulduğu, farklılaştığı durumlarda ona göre ayarlar verilir, ona göre yapılandırmalar yapılır. Bunlar çok daha farklı noktalara çekilecek düzeyde gereğinin üzerinde anlamlandırılmamalı. Biz bankacılar olarak, geçmiş dönemden çıkardığımız tecrübe ve ders ile mümkün olduğu kadar yapıcı yaklaşımlarla çözümcü olmak durumundayız. Bunu da sürdüreceğiz."
- Reel sektöre çağrı
Bali, reel sektörde de belli başlı sermaye gruplarının, en az bankalar kadar ellerini taşın altına koyması gerektiğini belirtti.
Bali, şunları söyledi:
"Bu dönem fırsatçılık yapma dönemi değildir. İhtiyacı olanla olmayanı vakalar bazında ayırt ederek, kaynak tahsisini bozacak şekilde taleplerde, girişimlerde bulunmamalıyız. Aldığımız inisiyatifler bir kredi kampanyası, bir kredi yapılandırma kampanyası değil. Her vakanın kendi özelliğine göre çözümcü bir yaklaşımla karşılıklı iş yapma anlayışı. Geçtiğimiz dönemde olumlu konjonktür ve imkanlar sayesinde, açık ifade edeyim bankacılık sektörünün de sağladığı imkanlar sayesinde, hızlı bir büyüme ve servet düzeylerine ulaşmış olan irili ufaklı firmalarımız, belli başlı sermaye gruplarımız bu manada sorumlu davranmak durumundadır. İş hayatında itibardan önce gelecek hiçbir şey yoktur. Kazançlar kayıplar gelip geçicidir, itibar en önemli kalıcı müessesedir. Önemli olan kredi değildir, kredibilitedir, itibarın kendisidir. Kredi ilişkisi, aile ilişkisi gibidir. Uzun dönemlidir. İlk sıkıntıda bırakılıp yol ayrılacak bir müessese değildir. Yeter ki güven ve sadakat bozulmasın. Kredinin kökeni İngilizce 'credit' kelimesinden geliyor, İngilizce’ye Latince’den geliyor, 'credo'. Anlamı da ‘inanıyorum’ demek. Biz inandığımız için kredi veriyoruz. O inancın sarsılmaması lazım. Bu çerçevede İş Bankası olarak, en büyük özel kreditör banka olarak işimizi en iyi şekilde yapma gayretini daima sürdüreceğiz ama gösterdiğimiz yapıcı tavrın ve bu ülkenin geleceğine olan inancın bütün muhataplarımızca da gösterilmesi gerektiğini düşünüyoruz."
General Electric Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Canan Özsoy da dijitalleşme ile ilgili değerlendirmelerini paylaştı.
"İş’le Buluşmalar" kapsamında Dünya Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hakan Güldağ’ın moderatörlüğünde İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Hakan Aran, Microsoft Türkiye Genel Müdürü Murat Kansu ve Dünya Gazetesi Yazarı Rüştü Bozkurt’un katıldığı bir de panel düzenlendi.
AA
Kaynak: